Neşet Karadağ-özel
ADANA(GÜNAYDIN)- Suriye’deki DEAŞ silahlı terör örgütü üyelerine Danimarka’dan drone ve askeri kıyafetler getirdikleri iddia edilen ve Avrupa’da kanlı eylem yapmaya giderken Adana’da bir otelde yakalanarak tutuklanan Danimarka, İsveç ve Suriye uyruklu 3 sanığın yargılanmasına başlandı.Adana 13.Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya tutuklu DEAŞ üyeleri "Mahamad Laban" sahte kimlikli Ebu Huzeyfe kod isimli Danimarka vatandaşı Abdullah El Halabi (45), İsveçli Muhammed Tofik Saleh (38) ile bu kişilerle bağlantılı olduğu iddia edilen Suriye uyruklu Safwan Qahwati (23) ile avukatları katıldı. Yakınlarının da geldiği duruşmada sanıkların savunmaları Arapça tercüman aracılığıyla alındı. Muhammed Tofik Saleh, iddianamedeki suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Suriye’de 3 nedenden bulunduğunu ifade eden Saleh, “Eşim rahatsızdı, bu rahatsızlığının eski yöntemlerle tedavisi İdlib’te yapılıyordu. İkinci neden ise ikinci kez evlenmiş olmamdır. Üçüncü neden ise çocuklarımın kökenlerinin bulunduğu topraklarda gelenek ve görenekleri öğrenmişidir” dedi.Daha önce Suriye’ye gitmek için eşi ve çocukları ile Türkiye’ye geldiklerini belirten Saleh, eşinin ikinci kez evlenmesi nedeniyle kıskançlıktan Suriye’ye gelmediğini, kendisinin çocuklarını da alıp gittiğini ifade etti.‘SURİYE’DE HERKES SİLAHLANMIŞ VAZİYETTE’Yakalandıklarında üzerlerindeki cep telefonunda çıkan silahlı fotoğrafları Saleh’e gösterildi. Saleh, fotoğrafların kendisine ait olduğunu belirterek, “Bu fotoğrafların terör örgütü ile ilgisi yoktur. Normal çekilmiş hatıra fotoğraflarıdır. Suriye’deki güvenlik problemi nedeniyle kendimizi korumak için silah bulunduruyorduk. Suriye’de herkes silahlanmış vaziyette. Ben Türkiye’ye geçerken tüfeğimi ve tabancamı 900 dolara sattım” dedi. Saleh, diğer sanık Abdullah El Halabi’nin sorgudaki savunmasında kendisi için, “Muhammed Tofik Saleh DEAŞ’te etkili kişi” iddialarını ise kabul etmedi.‘SURİYE’YE DRONE GÖTÜRDÜM’ Danimarka’da aşçılık yapan Abdullah El Halabi ise, Suriye’ye insani yardım amacıyla gittiğini söyledi. İsveç’ten tanıdığı Ebu Hasan’ın Suriyle’de zorda olanlara yardım ettiğini belirten El Halabi, “Beni de bu işe Ebu Hasan kanalize etti. Savaşta mağdur olan ailelere ve çocuklara yardım ediyordum. Benim bulunduğum bölgede terör örgütü yoktu. Hac, drone, elektrikli aletler ve kıyafet ve botları Suriye’ye götürmemi istedi. Aralarında askeri kıyafet yoktu ” dedi. El Halabi, 2014 yılında da Türkiye’den Suriye’yle geçerken yakalanıp ülkesine gönderildiğini de ifade etti.‘HERHALDE PİŞPİRİK ATMIYORLARDI’El Halabi’ye de cep telefonu ve diğer metaryellerde çıkan DEAŞ bayrağı ve silahla çekilmiş fotoğrafları gösterildi. El Halabi’nin fotoğraflar için hatıra demesi üzerine mahkeme başkanı da, silahla ateş etme fotoğrafını kestederek, “Herhalde pişpirik atmıyorlardı” diyerek silahlı çektirdiği fotoğrafların ne anlama geldiğini tekrar sordurdu.‘İNSANSIZ ALANA ATEŞ ETTİK’El Halabi de, bayrağın DEAŞ örgütüyle ilgisinin olmadığını, güvenli bölgeye gittiklerini tüfek ve hücum yeleği ile hatıra fotoğrafı çektirdiklerini tekrarladı. Mahkeme başkanı da, “Tüfekle ateş ediyor” diye hatırlatması üzerine El Halabi, “Biz çatışmaya girmedik. Bölge güvenli olmadığı için silah satın aldık. Bölgeyi terkederken de tekrar satabileceğimiz söylendi. Tüfekle insansız alana ateş ettik” dedi.Suriye’ye geçmek için sahte pasaportu Kopenhag’dan temin ettiğini, üzerinde elegeçirilen sığınmacılara ait izin belgesini de kaçakçılardan aldığını itiraf eden El Halabi, fotoğrafları den El Halabi, son gelişinde ise üzerinde yakalanan pasaportun sahte olduğunu söyledi. Saleh aleyhine yaptığı savunmanın ise baskı sonucu alındığını iddia etti.El Halabi’ye Whatsapp görüşmelerindeki canlı bomba arayışı da soruldu. El Halabi, “Yazışmaları hatırlamıyorum” diye cevap verdi.‘KOMİKLİK OLSUN DİYE YAPTIK’Berber olan Safwan Qahwati de, 6 yıl önce Suriye’den çıkıp Türkiye’ye geldiğini söyledi. Terör örgütü ile ilgisinin olmadığını ifade eden Qahwati, Hac isimli kişinin Suriye’ye gönderilmek üzere gönderdiği kolileri kendi kimliği ile aldıklarını ve içinden giysi çıktığını belirtti. Qahwati’ye de cep telefonundan çıkan yüzü bezle sarılı elinde bıçak bulunan infaz fotoğrafı ile silahla çekilmiş fotoğraflar soruldu. Qahwati, silahlı fotoğrafları 2 yıl önce Libya’da savaş ortamında çektirdiğini söyledi. Mahkeme Başkanı da “2 yıl önce Libya’da savaş mı vardı?” diye sorunca Qahwati, “Vardı” diye cevap verdi. İnfaz fotoğrafı ile ilgili de, “Yüzü bezle sarılı elinde bıçak olan kişi benim. Diğer kişi de arkadaşımdır. Komiklik olsun diye fotoğraf çektirdik” dedi.Mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verip duruşmayı eksikliklerin giderilmesi için erteledi. 15’er yıl hapisleri isteniyorAvrupa’da kanlı eylemler yapmak için 11 Ocak’ta Suriye’den kaçak yollarla Türkiye'ye giriş yapıp Avrupa'ya geçmeye hazırlanırken bir otelde yakalanarak tutuklanan "Mahamad Laban" sahte kimlikli Ebu Huzeyfe kod isimli Danimarka vatandaşı Abdullah El Halabi (45), İsveçli Muhammed Tofik Saleh ile bu kişilerle bağlantılı olduğu iddiasıyla 15 Mart'ta gözaltına alınan Suriye uyruklu Safwan Qahwati hakkında dava açıldı. 3 DEAŞ üyesiyle ilgili "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 15'er yıl hapis cezası isteniyor.