Davos’ta zenginler ve şovmenlerin şovu etkili olunca kimse dünyada 65 milyonu bulan mülteci ordusunu ve bu mülteci ordusunun 22 milyonu 18 yaş ve altı olması konusunda herhangi bir çözüm ve yöntem bulmada kafa yorma gereği bulmuyor
Dünyada ekonomi kültürel yaşamsal olguları ve en önemlisi savaşlara ve barışlara yön veren Sevr ve Lozan’da olduğu gibi yakın tarihte Balkan savaşlarını yönlendirip şimdi ise Ortadoğu cehennemini oluşturup sadece seyirci kalan bu sömürü ve emperyalist zihniyetlerin dünyaya bundan sonra nasıl bir zenginlik ve yaşamı vaat edeceklerini adına demokrasi dedikleri faydasız anlayışları karşısında bir kez daha hayretle izlemeye devam edeceğiz.
*****
Davos’u bir güç ve kendi hegemonyasına dahil etme yarışı haline getirmeye çalışan egemen emperyalist güçler yön verdikleri savaşlar ve açlıkla terbiye etme anlayışları sayesinde dev bir mülteci sorunu dünya geneline yayılmak üzere
Egemen emperyalist güçler son çeyrek asırda gerek Afganistan daha sonra sırayla Mali, , Ruanda, Irak, Sudan gibi parçalanmış Balkan ülkeleri ve son on yılla yayılmış Ortadogu devletlerinin içinden çıkılmaz savaş senaryolarıyla dünyaya serpiştiği mülteci ordusunu ve bu göç esnasında denizlerde balıklara yem edilen kadın çocuk ve gencecik bedenlerin bundan sonraki yaşamları üzerine Davos’ta yeni bir senaryo çalışması endişeyle bekleyip izlediğimiz vahim bir tablo…
*****
18 yaş altı 22 milyon genç yüreklerin çadır kentlerde ilkel yaşam koşullarında eğitimsiz sağlık koşularından yoksun yeni ve çağdaş bir hayal kurmaktan uzak bir suç makinesi haline dönüşmeleri kaçınılmaz son olarak başta Davos’taki seçkinlerin ve sonrası da dünyanın gözünün önünde seyrini tamamlamak üzere.
Davos’ta bir arada toplanmış zenginlikleri üzerine yeni projeler peşinde lüks konaklarında kahvelerini yudumlarken unutmamaları gereken önemli bir ayrıntı mevcut dünya geneline serpilmiş mülteci ordusunun genç fidanların bu zenginliklerinden pay isteyeceklerini ve gerekirse bu uğurda her yola başvurabilecekleri de bir gerçek olarak önlerinde durmakta
*****
Gelişen dünyada halkların yaşamlarını insani ve tam demokrasi çerçevesinde yeniden bir yapılandırmayla hak ve adaletle seçkin ve zengin toplumların yönlendirmelerinden uzak savaşsız ve en önemlisi bir mülteci ordusu olmaktan uzak yaşam koşullarını benimseyip ilkeli ve net bir duruş sergilemek zorunda olduklarını bilmeli.