“Kulu Muhammed´i geceleyin, Mescid-i Haram’dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid–i Aksa´ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O’dur.” İsra Suresi (1)
Ayetten de anlaşıldığı üzere; Efendimizin önce Mescid–i Haram’dan Mescid–i Aksa’ya sonra da oradan yedi kat semaya olan kutsal bir yolculuğudur Miraç.
Yedi kat semada yapılan kutsal yolculukta birçok mucizeler ve Efendimize nakletmesi için emredilen farzların yanı sıra bir de ibretlik ve bir o kadar da ders niteliğinde bir hadiseyi öğrenmekteyiz.
Ben özelikle bu hadiseden bahsetmek isterim.
*****
İbn–i Abbas (ra), Hz. Peygamber’in Miraç’la ilgili yaşadığı bir hadiseyi naklediyor.
Buyurmuş ki Efendimiz, “Hz. Cebrail göklerde beni gezdirirken çok hoş bir koku geldi burnuma. Mis gibi bir koku”. Sormuş Efendimiz “Bu ne kokusu” diye, “Cennetten gelen bir koku mu?”
Hz. Cebrail, “Hayır ya Resulullah. Bu Firavunun kızının karısının saçlarını kesen kadının yanık kokusu... Binlerce yıl sonra gelen mis gibi bir koku’. Efendimiz, “Ya Cebrail nedir bu koku, cennet kokusu mu?”. “Değil Ya Allah’ın resulu, bu bir kadının yanık kokusu” diye cevap veriyor
*****
Hz Cebrail anlatmaya başlıyor:
“Bu mis kokan kadın, Firavunun kızının saçını tarıyorken elinden tarak düşmüş eğilip Bismillah diyerek almış. Firavunun kızı sormuş ‘Bismillah nedir?. Babamdan başka İlah mı var’ diye.
‘Elbette kızım’ demiş. Benim senin ve babanın da Allah’ı var’ diye cevap vermiş.
Bu cevaba öfkelenen Firavunun kızı babasına giderek, ‘Baba saçlarımı tarayan kadın seni İlah olarak tanımıyor. Başka bir İlahtan bahsediyor’ deyince buna oldukça öfkelenen Firavun derhal kadının getirilmesini emreder.
Bu hadise Bağdat’ta üretilen efsaneler değil İbn-i Abbas (ra)’ın naklettiği sahih bir hadisedir.
*****
Huzura getirilen kadına sorar Firavun, ‘Söylenen doğru mu?. Benden başka Allah mı var?’ diye. O da ‘Var demiş’. Kadın, ‘Benim senin ve bütün kainatın Allah’ı var’ deyince öfkelen Firavun emrederek büyük bir bakır kazanın içine yağ doldurmuş kaynatın diye emretmiş.
Kadın üç çocuğuyla ölümü beklerken Firavun son bir kere daha sormuş kadına, ‘Ya bu Allah sözünden vazgeçersin ya da çocuklarını tek tek kazana atacağım.’ sonrada seni der... Kadın cevaben dönüp ‘Beni ve çocuklarımı yakma. Allah’tan vazgeçmem. Lakin bu kadar size ve saraya hizmetim var. Bir ricada bulunsam ve yerine getirseniz memnun olurum.” der.
*****
Firavun sorar nedir senin rican.
‘Bizi tek tek kaynayan kazana atacaksın ya. Sonra hepimizin kemiklerini bir torbaya koysan ve bir mezara gömsen beni yavrularımdan ayırmasan olur mu?’ der.
Neden diye sorar Firavun kadına.
‘Sen bizi yakacaksın belki ama Rabbim bizi birleştirecek’ deyince büyük çocuğundan başlayarak tek tek kazana atılır. En son küçük emzikli çocuğa sıra gelince anne yüreği irkilir bir an ve dünyada emzikli çocukken konuşan dört çocuktan bir olan bu çocuk, ‘Anne ateş olduğuna bakma’ atlayalım der ve atlar.
*****
Amacım, binlerce yıl sonra Efendimize mis gibi gelen bu kokunun bize dönük tarafına baktığımızda bu kadının Allah’a iman edişiyle bizim iman edişimiz arasındaki farkı görmemizdir.
Bize imanı kâmil bir kul olmamız için 6666 ayet gönderen Rabbimize bu kadının imanıyla teslimiyetiyle takvasıyla yönelebiliyor muyuz ve bu kadınla bizler aynı cenneti hak ediyor muyuz düşünelim yeter...
Miracımız mübarek olsun.