Umuda yatırım yapan siyasi partilerin seçmeni etkileme ve umuduna ipotek koyma amaçlı, abartılı, inandırıcılığını yitirmiş, karşılığının olmadığı bir sürü seçim vaatleriyle karşı karşıya kalan bir seçmen kitlesi var.
Ve siyasi partilerin karşılıklı atışmalarına sahne bir 25 Haziran sabahı hayali.
*****
Türkiye’nin devasa yapısal problemleri ve ekonomik sıkıntıları ayyuka çıkmışken, dış borçlar iç pazardaki darlık cari açık ve dövizdeki önlenemez artışları düşünmeden popülist ve karşılığı olmayan vaatlerin dile getirilmesi bu ülkeye ve vatandaşına yapılmış bir hakaret olarak görülebilir.
*****
Samimiyetsiz vaatlerle yapılan konuşmaların tek bir karşılığı seçmenin umudunu yarınlara özlemini ve en önemlisi ise seçmeni oylarıyla satın almanın yöntemlerini ortaya koymakta.
Aklıma bir çırpıda akla ziyan vaatler geliyor. Süleyman Demirel’in 1991 seçiminde ‘Kim ne verirse beş katını veririm’ demesi. Tansu Çiller’in iki anahtar vaadi örneğin… Erken emeklilik gibi uçuk vaatler sonucunda 1994 yılında Türk tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşanmıştı.
*****
Bütün bunlardan ders alınmamış gibi 24 Haziran seçimlerinde siyasilerin ve parti vaatlerinin ülkeyi büyük bir ekonomik krizin eşiğine sürüklediği görülmekte.
Ekonomik vaatler harici Türkiye’nin kalıplaşmış ve her seçim sürecinde partilerin oy deposu olarak gördükleri ve bir türlü çözemedikleri toplumsal vaatlerin yeniden gündemde yer bulması umutları ve yarınları kalıplaşmış dar bağnaz düşüncelerinin esiri haline getirmekte.
*****
Kürt sorununu çözümü, Alevilere dönük cem evlerinin serbestliği, cezaevlerine af gençlere iş vaadi, emeklilik ve akaryakıt zamlarına ilişkin yapılan vaatlerin haricinde bir de refah seviyesinin yükseltilmesi vaatleri bu seçimin popüler söylemleri olarak öne çıkıyor.
Dünyanın dev ekonomilerine sahip Çin, Almanya ve ABD gibi ülkeler yapılan ticaret savaşlarını hesaplarken ve küresel krizlere karşı ülke ekonomilerini dirençli tutmaya çalışırken, ülkemiz maalesef bir seçim havasına ve karşılığı olmayan seçim vaatleri sürecine girmiş bulunmakta.
*****
Türkiye ekonomisi bu yarışa hazır mı?. Üretim modelimiz bu yeni ve rekabetçi sisteme dayanıklı mı?.
Dünya ekonomilerini güçlendirme ve iyi ilişkiler içinde ticari hacimlerini artırma derdindeyken bizler hem coğrafik hem de kırılgan ekonomimizle bir boş vaatler serisinin peşinde seçime gidiyoruz.
Haberiniz var mı?