Kitap okumak ayrı bir sevdadır. Bu sevdayı ancak kitap kurtları anlar. Karşınızda 5 yaşındayken Mustafa Kemal Atatürk’ü gören bir yazar varsa, onu dinlerken siz de anlayabilirsiniz.
Adana’nın gözbebeği ünlü yazar Muzaffer İzgü Yüreğir’deki Ramazanoğlu Kültür Merkezi'nde ilköğretim öğrencileriyle söyleşiyor. 5 yaşındayken tanıştığı Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm haberini aldığında yaşadıklarını anlatıyor.
*****
Konu kitaba geliyor.
Malum, günümüzde kitap okuyanları mumla arıyoruz. Genellikle öğrenciler otobüste cep telefonundan başını kaldıramadığı için kitaba vakit ayıramıyor.
Çocukluğundan bu yana kitap kurdu olduğunu anlatan Muzaffer İzgü, kitapların hayal kurmayı öğrettiğini söylüyor.
İzgü, “Hayal kurduğunuz zaman beyin çalışmaya başlar. Dizi filmler hayal kurdurtmaz size. Beyin çalışınca soru sormaya başlar. İşte o zaman artık sürünün koyunu değil, birey olursunuz. Lütfen birey olun. Kendinize söz verin, yaşam konusunda 'en önemli benim' deyin. Başarıdan başarıya koşacaksınız” diyor
*****
“Öğrenciler dinliyor ama acaba cep telefonları nerede?”, diye sormak geliyor insanın içinden. Sonra günde kaç saat kitap okuduklarını sormak geliyor.
Kitap okuma konusu derken Muzaffer İzgü devreye giriyor ve o anlatıyor. Toplamda 154 kitap yazdığını ve her gün en az 150 sayfa okuduğunu söylüyor.
Keşke o sırada sorsaydı. “Ben bu yaşımda, her gün en az 150 sayfa kitap okurken, siz kaç sayfa okuyorsunuz?” deseydi.
Hatta öğrencilere değil öğretmenlerine sorsaydı. “Siz günde kaç sayfa kitap okuyorsunuz?” deseydi.
*****
İstatistikler, bazı öğretmenlerin bile kendi ders kitabı dışında roman hikaye gibi kitap okumadığını belirtiyor.
Yani öğretmen dersine girip çıkıyor, hepsi bu.
Oysa, Mustafa Kemal Atatürk’ü gören bir yazar, o yaşına rağmen günde 150 sayfa okuduğunu vurguluyor.
*****
Bugüne kadar 154 kitap yazan ünlü bir yazarın elbette her gün en az 150 sayfa okumasını doğal karşılayabilirsiniz ama bırakın 150’yi siz kaç sayfa okuyorsunuz. Kaç gazete okuyorsunuz?. Kaç kitap okuyorsunuz?. Kaç roman, kaç hikaye!
*****
Son soru:
“Siz acaba yazdığınızı okuyor musunuz?”