akşamdı
kitap okuyordum
telefon çaldı
yetişemedim!
***
baktım
isimsiz
bir numara!
dönüp, ben aradım!
***
önce
kendini tanıttı!
sonra, telefon numaramı bir arkadaşından aldığını söyledi
***
belediyenin
park ve bahçeler
müdürlüğünde çalışıyormuş… söylediğine göre; işçiler bir süredir maaş alamıyorlarmış, bu yüzden büyük sıkıntı çekiyorlarmış!
***
‘kardeş’ dedi!
başladı anlatmaya:
‘daha ekim maaşımız içeride. zaten bir maaşımızı içeride tutuyorlar. kasım maaşımızı da vermediler. bugün vereceğiz, yarın vereceğiz diye oyalıyorlar. işte, aralık geldi. şimdi de diyorlar ki onunda vereceğiz, on beşinde vereceğiz. ne yapacağımızı şaşırdık’
***
‘gidip,
görüştünüz mü
konuştunuz mu’
diye sordum, ama
keşke sormasaydım!
***
öyle
bir cevap
verdi ki, yığıldım:
sorana
kapıyı gösteriyorlar!
***
adam dertli
yoksulluktan
yüreği yanmış!
konuşuyor; ‘amca oğlundan borç almıştım ödeyemedim. elektrik, su faturalarını yatıramadım. kızım, sabah okula giderken gözlerime bakıyor, ona harçlık veremediğim için boynumu büküyorum, utanıyorum… annesi akşamdan sıkma börek yapıp çantasına koyuyor ve ben ne zaman maaş alacağımı bilmiyorum’
***
ağırıma gitti
yutkundum!
daha dün, aladağ’da çaresizlikten yurda yerleştirilen ve yangında cayır cayır yanan kız çocukları gözlerimin önünden geçti
***
o da
yokluktan
kızını yurda
gönderseydi, belki o kız da yanacaktı, bir baba olarak yaşadığı çaresizliğin acısını ömür boyu unutamayacaktı!
***
aslında
şimdi de
yanıyordu yüreği!
kızına harçlık verememenin sancısıyla kıvranırken yanıyordu, boynunu büküyordu, dişlerini sıkıyordu, kim bilir içinde ne yanardağlar patlıyordu ama dışına vuramıyordu!
***
neylersin
iç yangını bir
başka olur babanın!
***
neyse…
tek tek
anlattı yaşadıklarını!
‘bunu, bir yazsan… belki başkan okur da maaşımızı öder’ dedi, ardından vedalaştık!
***
başkanın
adını yazmayı
gerek görmüyorum!
***
eğer
bu satırları
okuduktan sonra!
bir baba olarak yüreği sızlamıyorsa, adını yazsam ne, yazmasam ne!
***
ama
valinin, yani
mahmut demirtaş’ın
adını yazacağım!
***
çünkü
kız çocukları
aladağ’da kömürleşirken,
televizyonda konuşan valinin gözlerindeki yürek yangınını gördüm, dil veremediği acısını hissettim!
***
‘o,
halden
anlar’ diye yazdım!
***
belki
başkanı
gördüğünde,
iki çift söz eder diye!