Biliyor musunuz, iş kazalarında yaşamını yitiren en küçük çocuk bir tarım işçisi!
Neden tarım işçisi?
Çünkü sabahın köründe annesi ve babasıyla tarlaya ırgatlık yapmaya gidiyor. Bindiği konserve kutusu gibi araba kaza yapıyor ve o çocuk kazada ölüyor.
Bu çocuk ölümleri nereye kadar böyle devam edecek?
Tarım işçilerinin kaderi mi yol ortalarında ölmek?
*****
Bakın!. Yüreğir ilçesine bağlı Taşçı Mahallesi'nde, tarım işçilerini taşıyan Yakup Demir yönetimindeki 01 ZN 762 plakalı otobüs ile Mehmet Adalar'ın kullandığı 63 YN 351 plakalı tır çarpışıyor.
Tır ve otobüste bulunan 44 kişi araçlardan kendilerini aşağı atarak yanmaktan son anda kurtuluyor. Bu kazada polisler çok büyük bir özveriyle çalışıp can kaybı olmasını önlüyor.
Bu kazada yaralananların çoğu tarım işçisi!
Yanan araçtaki çocukların çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Ya kadınların feryat dolu gözyaşlarını!
Duyabiliyor musunuz?
*****
Siz sıcak yatağınızda mışıl mışıl uyurken onların gün ağarmadan düşüyorlar yola. Uykulu gözlerle biniyorlar arabalarına.
Siz kahvaltıya oturduğunuzda onlar neredeyse ürün topladıkları tarlayı yarılıyorlar. Irgatlık zor bu topraklarda…
İşte kış aylarını yaşıyoruz.
O soğukta çalışmak kolay mı?
Çadırlarda yaşadıkları onca zorluğa rağmen bir de kazalarda ölüyorlar, yaralanıyorlar.
Tarım işçilerinin yaşadığı acıları, kazaları siz sadece bir haber bülteni olarak görüyor ve geçip gidiyorsunuz.
Onlar acılarıyla baş başa kalıyorlar.
*****
Pekiyi kim paylaşıyor onların acılarını; Adana Emniyet Müdürü Selami Yıldız... Daha kazayı duyar duymaz koşup olay yerine gidiyor.
Gitmese gitmez… Ama babalık duygusu başka!
O kazada yaralanan çaresiz çocuklar var, gözü yaşlı genç kızlar var.
Onlara birinin babalık yapması gerekiyor. Yaşadıkları acıyı paylaşması, hafifletmesi gerekiyor.
Yürek yangınını söndürmesi gerekiyor.
İşte tam o anda Emniyet Müdürü Selami Yıldız, devletin şefkatli elleriyle sarıyor kazada ağlayan tarım işçilerinin yaralarını.
‘Ben geldim’ diyor… ‘Ben!’
*****
Adana’nın sorunlu mahallelerinde eline taş verilip polise atsın diye toplanan çocukların ayağına giden Emniyet Müdürü Selami Yıldız, onları sarıp, kucaklıyor; saçlarını okşayıp, baba şefkatiyle davranıyor.
Devletin şefkat yüreğiyle dokunuyor o çocuklara.
Onları dışlamak yerine, kazanmak için elinden gelen gayreti gösteriyor.
Babaları bilirsiniz; çocuk ne kadar asi de olsa, babalık duygusu ağır basar, gider onun gönlünü alır, gönlüne şefkat tohumları eker, bir yolunu bulur kucaklaşır, bayram sabahları kucaklaşan çocuklar gibi…
Selami Yıldız’ın babalık duygusuyla yaklaşması, çocukları terör eylemlerinde kullanmak isteyenlerin de oyunlarını boşa çıkarıyor tabii... O mahalledeki kahvehanelere gidip gençlerle çay içiyor. Yaşlıların derdini dinliyor.
*****
Düşünün!
Tarlada ırgatsınız, aracınız kaza yapıyor yanıyor, yaralanıyorsunuz.
Bir emniyet müdürü koşup sizi o acının içinden kurtarıyor, hastaneye götürülmenizi sağlıyor, derdinizle dertleniyor.
Siz yatağınızda mışıl mışıl uyurken; Emniyet Müdürü Selami Yıldız gecenin bir yarısında yorganı açılmış evladının üzerini örter gibi gelip sizin yaranızı sarıyor.
Babalık duygusu bu olsa gerek!