Acısıyla tatlısıyla 2014’ü geride bıraktık.
Giden yıl geri gelmeyecek elbette.
Geri gelme ihtimalini düşünmek bile insanın ruhunu sıkıyor.
Kan, gözyaşı, ölüm, acıyla dolu bir yıldı 2014…
Bundan sonraki dönemde pek de anımsanmak istenecek bir yıl olmayacaktır.
2014’ün tek güzel yanı yaşamın tüm olumsuzluklarına karşın insanlara umut aşılayan, yüzlerine bir tebessüm yayılmasını sağlayan canların dünyaya merhaba demesiydi.
Dünyanın ne kadar kirli olduğundan bihaber, çaresiz ama varlıklarıyla insanlığın yarınlar için umut ışığı olan minik canlar.
İleride bir gün onlar da büyüyecek, yetişkin olacaklar ve yaşamın tüm çirkinlikleriyle karşı karşıya kalacaklar.
Bu nedenle onları iyi yetiştirmek ve daha iyi bir kent, ülke, dünya bırakmak için çaba göstermek gerek.
Mücadeleden vazgeçmemeyi, umutsuzluğa kapılmayıp daha çok çalışmaları gerektiğini öğretmeliyiz.
Ailenin önemini anlatmalıyız. Dostluğun, sevginin anlamını öğretmeli, insanın ailesiyle, dostlarıyla, sevdikleriyle bir çınar gibi kocaman olabileceğini öğretmeliyiz.
Savaşların insanlığa ve dünyaya acıdan başka bir şey kazandırmadığını anlatmalıyız.
Sevmeyi öğretmeli, kinle, nefretle, savaşlarla, önyargılarla değil sevgiyle dünyanın daha güzel olacağını bilmeli çocuklar.
Sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmeliler.
Dünya malının dünyada kaldığını anlatmalı, mal mülk değil dost biriktirmek gerektiğini, insanlık adına iz bırakan bir insan olmak gerektiğini anlatmalıyız çocuklarımıza.
Hoş geldin 2015.
Umutlarla geldin, yüzümüzü kara çıkarma sakın.