Adana’da 30 Mart seçimleri siyasetin karanlık yüzünde yaşananları günyüzüne çıkardı.
Bu yerel seçimler göstermiştir ki; Adanalının suskunluğu fırtına öncesi sessizliğin ta kendisidir.
Adanalılar, dayatmalar karşısında suskun kalmayı tercih etse de tepkilerini en demokratik şekilde, sandığa giderek gösteriyorlar.
İşte bu yüzden 30 Mart seçimleri şu dersi vermiştir; Adana’daki CHP seçmeni halkın arasında olmayan adayları istemiyor.
Siyasi ve ekonomik rant çevrelerinin oyuncağı olmaktan kurtulamadığı sürece CHP’nin Adana’da başarıya ulaşması sadece bir hayal.
30 Martın gösterdiği bir diğer önemli nokta da siyasi partilerin tabanları artık oy deposu ya da arka bahçe olarak görülmekten oldukça rahatsız.
İnsanlar artık hür iradeleriyle karar vermek istediğini 30 Martta adeta haykırmıştır.
30 Mart’ın önemli sonuçlarından biri de halkın, toplum psikolojisini çözen, kapalı kapılar ardında değil de halkın arasında siyaset yapan, “o bizden biri” algısını yaratan ve gerçek anlamda halkın ve kentin sorunlarının çözümü, eksikliklerinin giderilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi yönünde hizmet eden kişileri aday olarak görmek istediğidir.
30 Mart’ın açığa çıkardığı en önemli gerçeklerden biri de AKP’nin Adana’da dibe batmış, iflas etmiş, ruhunu, özünü kaybetmiş, misyonunu tamamlamaya aday bir parti olduğudur.
AKP’nin kalesi olarak görülen Seyhan’ı, Sarıçam’ı, Kozan’ı ve diğer AKP’li belediyelerin kaybedilmesi bu çöküşün kanıtıdır.
Adana, AKP’nin en büyük utançlarından biridir.
Bu nedenledir ki, Yüreğir Belediye Başkanlığı’nı bir kez daha kazanan Mahmut Çelikcan mazbatasını alırken yalnız kalmıştır.
AKP kurmaylarının, AKP’ye gönül vermiş yurttaşların mazbata törenine katılmaması da bunun açık bir göstergesidir.
AKP, Adana’da ruhunu kaybetmiştir.
AKP, seçimin kaybeden diğer partisi CHP gibi kendine çekidüzen vermek zorundadır.
Asıl sorgulanması gereken sürekli olarak CHP’yi sosyete partisi olmakla suçlayan AKP’nin Adana’da bu duruma düşmesinde, kendi sosyeteleşmesinin ne kadar payı olduğudur.
AKP’nin Adana’daki en büyük sorunu halka hizmet etmek için var olan kurumların başındaki yöneticilerin halktan kopuk bir yönetim anlayışını benimsemesidir.
Halk artık ağzına bir parmak bal çalana biat etmeyeceğini 30 Mart’ta göstermiştir.
Bugün Adana’da tartışılmaz bir zafere imza atan MHP de bu durumdan kendine bir pay çıkarmalıdır. Aksi halde iktidar olmanın gücü MHP’yi de aynı hataya sürükleyebilir ve beş yıl sonra MHP için de aynı konuları dile getirmek zorunda kalabiliriz.
Adana’da yaşayan yurttaşlar tüm siyasi partilere önemli bir ders vermiştir.
Yurttaşa göre işin özü şudur:
“Beni görmezden gelirsen, zamanı geldiğinde ben de seni görmezden gelirim”