Kurban bayramlarının bugüne dek değişmemiş ve bundan sonra da değişmeyecek manzaraları vardır.
Mesela sokaklar kan gölüne döner her bayramda.
Toplum olarak olur olmadık yerde kurban kesmeyi severiz.
İşin uzmanları yerine kendi kurbanımızı kendimiz kesmek isteriz.
Kurbanın canını almak, canını verirken çırpınışlarını görmek hissetmek belki de hoşumuza gidiyordur.
Kendimizi usta birer kasap olarak görürüz ama durum hiç de öyle değildir.
Her kurban bayramında kasap adayları hastanelerin acil servislerini doldurur.
Kurban keserken arada kendimizi de doğrayıveririz.
Temizliği çok severiz, kurbanı evimizin önünde keser, kestikten sonra bal dök yala misali tertemiz ederiz ama kurban artıklarını sokağa atmayı marifet sayarız.
Kurban kesmeyi çoluk çocuğa öğretmeye de çok meraklıyızdır.
Kurbanın boğazından oluk oluk akan kanı çocuklarımıza gösterip, çocukların da kasaplığa merak salmasını isteriz.
Çocuğumuzun iki dakikada gönül bağı kurduğu o sevimli hayvanın kanlar içinde debelendiği an ne hissettiğini hiç düşünmeyiz. Önemli olan çocuğumuzun psikolojisi değil, kurbanın kesilmesidir.
Bir günde zengin olma hayali kuran ancak eline hiç bıçak almamış birçoğumuz para karşılığında kurban kesme makinesine dönüşür. İşin nasıl yapıldığı önemli değildir, tek önemli olan kurban sahibini teslim edilen etlerin karşılığında aldığımız paradır.
Hayırsever olduğumuz da pek söylenemez. Geçmişte kurban kesenler kurban etinin neredeyse tamamını dağıtırdı bayramın ruhuna uygun olarak. Bugün ise kurban etlerinin tamamına yakını buzdolabında istif ediliyor.
Değişmeyen manzaralarla bir kurban bayramını daha idrak ediyoruz.
Bayramınız kutlu olsun.