Oyuncak silahtan katliama: Şiddet sarmalındaki çocuklar
Art arda büyük acılar yaşayan bir toplum haline geldik.
Acıların sıklıkla yinelenmesi, acılara neden olan şiddet içeren eylemlerin önlenememesi ve koro halinde toplumda derin yaralar açan bu eylemlerin siyasi rant haline getirmeye çalışılması nedeniyle acı eşiğimiz her geçen gün yükseliyor.
Bir yandan da duyarsızlaşıp, hissizleşiyoruz.
Tepkimiz ise göstermelik klişeleşen birkaç cümleden öteye gidemiyor.
Bu göstermelik tepki bir anlamda o acıyı derinden yaşamamızı da engelliyor.
“Lanetledim, iki de küfür ettim, bela okudum, tepkimi verdim. Bu yeterli bir tepki” diye algılıyor zihin.
Acıları yaşamıyoruz, yaşayamıyoruz. Çünkü yaşamamıza izin verilmiyor.
O kadar çok uyaranla karşı karşıyayız ki, zihnimiz ne yapacağını şaşırıyor.
Oysa, o acıları yaşayabilsek, empati yapabilsek, evladını, anasını, babasını, kardeşini yitirenlerin hissettiklerini hissedebilsek her şey çok daha farklı olabilirdi.
“Olağan dışılık” olağan hale geldiği için sadece film izler gibi izliyoruz.
Hatırlayın, cinayet haberi izlerken yemek yiyemeyen bir toplumduk bir zamanlar.
Şiddeti, acıyı, ölümleri, patlamaları kanıksamak, özümsemek işte bu yüzden çok tehlikeli.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı bugün toplumsal barışımızı en çok tehdit eden durumdur.
Ucu bize dokunana kadar sadece izliyoruz, bize dokununca da dünyanın yıkılmasını, kıyametin kopmasını istiyor, bekliyoruz.
Oysa yapmamız gereken çok basit: Empati (duygudaşlık) yapmak, olayları vicdanımızla değerlendirmek, kendimize benzemeyenleri ötekileştirmemek.
Bunlara sahip olan bir toplumda çözüm de kendiliğinden gelir.
*****
Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Nüket Elpeze Ergeç ve Arş. Gör. İbrahim Zateri’nin “Kamu Spotu Örnekleminde Medyada Kadına Şiddetin Alımlanması” başlıklı araştırmasından çıkan sonucu da bu bağlamda iyi değerlendirmek gerekiyor.
Araştırmada kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için 2013 yılında hazırlanıp yayınlanan “8 Mart ve 8 Kadın” adlı kamu spotu, biri kadınlardan diğeri de erkeklerden oluşan iki gruba izlettirilerek, spottan algıladıkları öğrenilmeye çalışılıyor.
*****
Araştırmadan çıkan en önemli sonuç, kadına yönelik şiddetin sadece bir kadın sorunu olmayıp bir insanlık sorunu olduğu yönünde.
Bugün tanık olduğumuz vahşet de işte aynı bu araştırmadan çıkan sonuç gibi terör, patlama, şiddet gibi sözcüklere sığdırılamayacak bir insanlık sorunu.
Diğer bir önemli sonuç ise, kamu spotundaki şiddet öğelerinin, izleyen kişileri şaşırtmaması. Çünkü kullanılan her şiddet içerikli unsur şiddeti biraz daha normalleştiriyor. Yani sıradanlaştırıyor.
Bu iki sonuç aslında nasıl bugün çocukluktan itibaren nasıl bir manipülasyona maruz kaldığımızı da gösteriyor.
Geleceğimiz, yarınlarımız olan çocuklarımız dünyaya geldikleri andan itibaren şiddet öğeleriyle iç içe büyüyor. Çocukların en sevdiği oyuncakların silahlar olduğunu hatırlatmaya bile gerek yok.
Çocukların ekran başında olduğu saatlerde yayınlanan haber programlarında gösterilen kurgulanmış şiddet içerikli görüntülerin, çocukların gelişiminde nasıl bir etki yaptığını varın siz düşünün.
Şiddetin iyi bir şey olduğunu düşünerek, şiddeti kanıksayıp, özümseyerek büyüyor; vicdani, insani yanlarını törpüleyerek benmerkezci bir anlayışla, yapayalnız yetişiyor çocuklar.
Değersiz bir yaşam örgüsünün sonuçları da işte bugünkü gibi ağır oluyor.
Sözün özü, çocuklarınıza sahip çıkın.
Sımsıkı sarılın, insan olmayı, vicdanını dinlemeyi öğretin onlara.
Çünkü, dünyayı o güzel çocuklar kurtaracak.