28 Nisan 1903 – Malazgirt: Büyüklüğü: 6,7. 2 bin 626 kişi öldü. 9 Ağustos 1912 - Mürefte: Büyüklüğü: 7,3. 216 ölü, 466 yaralı. 6 Mayıs 1930 – Hakkâri: Büyüklüğü:7,2. 2 bin 514 ölü. 26 Aralık 1939 – Erzincan: Büyüklüğü:7,9. 32 bin 962 ölü. 20 Aralık 1942 – Niksar/Erbaa: Büyüklüğü 7,0. 3 bin ölü 6300 yaralı. 26 Aralık 1943 – Tosya/Ladik: Büyüklüğü: 7,2. 2 bin 824 ölü. 1 Şubat 1944 – Bolu/Gerede: Büyüklüğü: 7,2. 3 bin 959 ölü. 31 Mayıs 1946 – Varto/Hınıs: Büyüklüğü: 5,7. 839 ölü, 349 yaralı. 19 Ağustos 1966 – Varto: Büyüklüğü:6,9. 2 bin 394 ölü 1489 yaralı. 28 Mart 1970 – Gediz: Büyüklüğü: 7,2. Bin 86 ölü, bin 260 yaralı. 6 Eylül 1975 – Lice: Büyüklüğü: 6,9. 2 bin 385 ölü, 3 bin 339 yaralı. 24 Aralık 1976 – Çaldıran/Muradiye: Büyüklüğü: 7,2. 3 bin 840 ölü, 497 yaralı. 30 Kasım 1983 – Erzurum/Kars: Büyüklüğü: 6,8. Bin 155 ölü, bin 142 yaralı. 13 Mart 1992 – Erzincan: Büyüklüğü: 6,8. 653 ölü, 3 bin 850 yaralı. 1 Kasım 1995 – Dinar: Büyüklüğü: 5,9. 94 ölü. 27 Haziran 1998 – Ceyhan: Büyüklüğü: 6,3. 84 ölü, 310 yaralı. 17 Ağustos 1999 - Kocaeli: Büyüklüğü:7,4. Resmi rakamlara göre 17 bin 400 ölü, 50 bine yakın yaralı. 12 Kasım 1999 - Düzce: Büyüklüğü: 7,2. 850 ölü, 5 bine yakın yaralı. 6 Haziran 2000 - Çankırı: Büyüklügü :6,1. 2 ölü, binin üzerinde yaralı. 1 Mayıs 2003 - Bingöl: Büyüklüğü: 6,4. 176 ölü, 520 yaralı. 23 Ekim 2011 - Van-Erciş: Büyüklüğü: 7,2. 644 ölü, bin 966 yaralı Bugün Ceyhan depreminin 16. Yıldönümü. 84 kişinin yaşamını yitirdiği, 310 kişinin yaralandığı, yüzlerce binanın yıkıldığı depremin üzerinden tam 16 yıl geçti. Hemen her deprem sonrasında olduğu gibi nutuklar atıldı, deprem bilincinden söz edildi, önlemler alınması gerektiği vurgulandı. Her zamanki gibi depremden ders alınmadı ve aradan geçen 16 yıl içinde meydana gelen depremlerde onbinlerce insanımız yıkılan binaların altında can verdi. Arama kurtarma ekiplerinin “Sesimi duyan var mı” sözlerini sık sık duyar olduk. 2011’deki Van Erciş depreminin ardından bir kentsel dönüşüm furyası başladı. Sözde depreme dayanıklı binalar uygun zeminlere yapılacaktı ve depremlerin afete dönüşmesi önlenecekti. Yine ders almadık. Kentsel dönüşüm uygulamaları rantsal dönüşüm olarak algılandığı için binalar dere yataklarına yapıldı ve afet yine insan eliyle meydana geldi. Güzel yasalar ve bu yasalara uygun yönetmelikler çıkarıldı. Vicdan sahibi bazı yöneticiler uygulanması için titizlik gösterdi ama bu yasal düzenlemeler birçoğunun umrunda bile olmadı. Bugün Adana’da da bu yasa ve yönetmelikleri uygulamayan belediyeler var. Hala kaçak, denetimsiz, deprem yönetmeliğine uygun olmayan binalar mantar gibi kentin dört bir yanında türüyor. İnsanı insan yapan en önemli unsur önce aklı sonra da vicdanıdır. Aklımızı kullanmak istemediğimiz gibi vicdanımızı da yitirdiğimiz, kitlesel ölümlere davetiye çıkaran bu yanlış uygulamalara son vermek yerine ceplerin kabarması için çaba gösterilen bir dönemi yaşıyoruz. Ceyhan depreminin acısını en iyi bilenlerin başında gelen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’ye, nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu merkez ilçe belediye başkanları Zeydan Karalar’a, Soner Çetin’e, Mahmut Çelikcan’a, Bilal Uludağ’a ve diğer belediye başkanlarına çağrımdır. Deprem biliminin yüz akı isimlerinden biri olan Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki yıllardır Hatay bölgesinde bir kilitlenmenin olduğunu ve bunun büyük bir depremin habercisi olduğunu haykırıyor. Meydana gelecek depremden Adana’nın da önemli ölçüde etkileneceğini, özellikle yer altı sularının yükselmesine bağlı olarak DSİ’nin birinci sulama kanalının güneyindeki binaların ağır hasar görebileceğini anlatıyor. Bu haykırışa duyarsız kalmayın. Bu gerçeği görmezden gelmek ya da ötelemek her an meydana gelebilecek depremin afete dönüşmesi, kitlesel ölümlerin yaşanması demektir. Bu ölümler cinayetten farksızdır ve lütfet bu cinayete ortak olmayın. Önce Melih Baki’yi, sonra da vicdanınızı dinleyin. Bu kez deprem meydana gelmeden ders alalım.