Cennet Vatan ülkemiz için ve gerekse bereketli topraklarımızın ve siz saygıdeğer bereketli insanlarımızı barındıran Adana’mızda; ALLAH Devletimize Zeval vermesin “Olumsuz” yapılanmalara karşı; müthiş bir direnç ve dirayet gösteren “ Sağlam Devlet Yapılanmamız, Kadirşinas Milletimizin Devletine Bağlılığı ve Devletimizin Saygın Liyakat Sahibi Genel ve Yerel Yönetimlerdeki İşinin Ehli Yöneticileri Sayesinde ” birbirleriyle el ele yürek yüreğe bir bütün olan insanımız; Ülkemizin Banisi Büyük ATATÜRK’ün söylediği “Birlikten Kuvvet Doğar”ın onurunu defalarca olduğu gibi bir kez daha yaşadı. Bu nedenle mensubu olmaktan şeref duyduğumuz TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİN ÜNİTER YAPISININ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN “Devlet-Millet” bütünleşmesinin mimarı kıymetli Devlet-İ Erkaniyeyi kutluyoruz.
10 NİSAN TEŞEKKÜRÜ
10 Nisan Türk Polis Teşkilatımızın 173. Benim ise 59. Yaş günüm olması nedeniyle; başta hayat arkadaşım eşim Öğretim Üyesi Analiz Uzmanı Psikolog Dr. Polyanna Succi Kara olmak üzere, aralarında eski Bakanlarımızdan, Valilerimize, Kaymakamları, Emniyet Müdürü dostları, amir memur statüsünde ki Polis dostlara, Öğretim Üyelerine, Doktor arkadaşlarım, Öğretim Üyesi dostlarıma,Haberci meslektaşlarımı,bazı bürokratlara, bankacı ağabey ve kardeşlerime, bölgemizin en büyük STK’sı olan Türkiye Emekliler Derneği Adana Şubesine, Eğitimci arkadaşlarıma,Karate Hocası arkadaşlarıma, işadamı dostlara; hepsi bir birinden seçkin çok değerli dostlarımıza; gerek bizzat gelerek, telefonla arayarak, çiçek göndererek veyahutta sosyal medya aracılığıyla yaptıkları güzel dilek ve kutlamaları için huzurlarınızda şükranlarımı arz ediyorum.
ŞEHİDİMİZ BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI “MEHMET KEMAL BEY” VE İŞ ADAMI “SAKIP SABANCI” YI RAHMET VE DUALARLA ANALIM…
Tabi bu vesileyle; 10 Nisan günü doğanlar kadar yaşama veda eden-şehit düşen değerlerimizden kısa da olsa bahsetmek isterim. İki sembol ismi sadece değerleri temsilen dualarla birlikte hatırlatma yapmak adına sizlerle paylaşıyorum:
İlk isim10 Nisan 1919 tarihinde Şehit edilen Milli Kahramanımız Yozgat Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’i dualarımızla anıyoruz.
Ve Aslen Kayserili olmasına rağmen, önemli dönemlerini ailece yaşadıkları Adana’da sağlayan; binlerce on binlerce Adanalının ekmek yediği devasa fabrikaların, işyerlerinin sahipleri, kurucuları; ülkemizin en önemli mihenk taşı dediğimiz dünya iktisat yapılanmasında haklı bir yeri bulunan SABANCI ailesinin, SABANCI Holdingin kurucularından Sakıp SABANCI namı değer Sakıp Ağa’nın aramızdan ayrılışının 14.seneyi devriyesinde bir kez daha rahmet ve dualarımızla anıyoruz.
MEKANI CENNET EDEBİYATÇIMIZ NURULLAH ATAÇ’TAN ANLAMLI DERS
Türk Edebiyatımızın unutulmaz değerlerinden Nurullah Ataç, İstanbul da henüz göreve başladığı okulda, bir sabah öğretmenler odasına girer ve “Arkadaşlar, İLİM başka, İRFAN başka, ALİM Başka ARİF başka!” der ve hemen arkasından “Günaydın arkadaşları” ilave eder.
Öğretmenler, Hocanın bu sözleri üzerine; şöyle başlarını bir kaldırır ve yüzlerinde ki belli belirsiz bir tebessümle manalı manasız bir karşılık verirler. Ama hiçbiri sormaz ki ”Nurullah Hocam sen ne söylemek istiyorsun? Bu sözlerinle neyi anlatmak istiyorsun?” Nurullah Hoca, bekler, bakar bir süre meslektaşlarından ses seda yok her kes kendi dünyasında bir şeylerle meşgul… Yahutta beklediği duyarlılığı göremez elde edemez. Ve önce öğrencilerin ardından öğretmenlerin derse girme uyarısı zil çalar görev başı. İkinci, üçüncü gün, derken bakar ki; Nurullah Hoca öğretmen arkadaşlarından çıt yok. Oysa sohbetler arasında edindiği intiba; gayet olumlu ve meslektaşlarının memleket meseleleri konusunda ve günlük yaşama dair duyarlılıkları; gündeme dair hassasiyetleri var idi. Ama dört önemli başlıkta söylediği mesaja karşılık olması gerekirken olmaması hem üzere hemde kızdırır. Çünkü; Nurullah Hoca muhteşem bir eğitime sahip. Zira, Galatasaray mezunu hemde yurtdışında yanlış değil isem İsviçre de eğitimi var Edebiyatçı özelliğinin yanı sıra muhteşemde bir Fransızcası var adeta adam bir kültür deryası. Velhasılım Nurullah Hoca, öğretmenlerine karşı bu kez büyük bir kararlılık ve inatla;
ÖĞRETMENLERİN NAKARAT TEPKİSİ
Mütemadiyen uzunca bir süre kimi anlatımlara göre, bir yarı eğitim dönemi, kimine göre bir ay hergün öğretmenler Odasına girer ve büyük bir inatla “Arkadaşlar, İLİM başka, İRFAN başka, ALİM Başka ARİF başka!” der ve hemen arkasından “Günaydın arkadaşları” ilave eder. Bu uzun göndermeye dayanamayan öğretmenler günün birinde kendi aralarında söz birliği eder. Ve bir sabah Hoca, öğretmenler odasına girdiğinde konuşmasına başlamadan hemen derler ki; “Nurullah Hocam yine aynı sözü edeceksen, söyleceksen boşa. Bu son olur yarın buraya, öğretmenler odamıza gelme. Hem sen ne söylemek istiyorsun artık canımıza tak etti” gibilerden bir çıkış yaparlar.
AVUSTRALYA’DAN VAGONLAR DOLUSU ŞEKER
Aradan geçen bir kaç gün sessiz kalan Nurullah Ataç Hoca, önemli bir etkinliğin yoğun olacağı gün Öğretmenlerin hepsinin bulunduğu bir saatte odaya girer ve büyük bir heyecanla “Arkadaşlar Müjdeler olsun” der ve bütün dikkatleri üzerine çektikten sonra ki;bu arada bazı öğretmenler bir hayli tepkiye hazır “şimdi yine aynı sözleri edecek ne güzel bir kaç gündür sessiz idi” yi düşünürken; dikkatlerin kendisine yönelmesini değerlendiren Hoca karşı çıkmaya hazırlanan öğretmenleri fırsat tanımadan hararetle hemen müjdesini şu sözlerle dillendirir ”Avustralya’ dan ülkemize vagonlar dolusu ŞEKER geliyor!” Bu arada hemen belirtelim ŞEKER hala olduğu gibi o yıllarda çok çok daha kıymetli zire az bulunan ve pahalı bir gıda maddesi. Öğretmenlerin sevinçli yüzlerinde ki gerginliğin yerini bir anda olsa keyif aldı. Hemen Nurullah Hoca’ya,” Ha işte hocam böyle ol,yahu ne güzel haber verdin hakikaten de müjde böyle olmalı. Teşekkürler nihayet üzerimizde ki kasveti hem sen attın hemde bize attırdın sağol var ol hoca” gibilerden memnuniyet ifade eden sözler.
DÜŞÜNEREK KONUŞAN MÜSTAHDEMİN ANLAMLI CEVABI
İşte tam bu sırada Öğretmenler Odasına giren Müstahdem Öğretmenleri sevinçli ve üstelikte Nurullah Ataç Hocayı da aralarına almış bir şekilde görünce bir hayli şaşır. Bunu fark eden Nurullah Hoca Hademeye seslenir ”…Efendi sevinsene”, hemen karşılık “Hocam ne varda neye sevineyim?” bu diyalogu fark eden öğretmenlerde o yana baktıklarında Hoca” Müjdeler olsun Avustralya’ dan ülkemize vagonlar dolusu ŞEKER geliyor!” Müstahdem bu sözleri duyduktan sonra başını öne eğer ve kısa bir süre düşündükten sonra başlar konuşmaya “ Nurullah Hocam, Avustralyalıların Şekerleri kendilerine yetti de bizemi kaldı?” tam bu sırada konuşmaya kulak veren öğretmenler sessizleşir ve büyük bir imtina ile Müstahdemin devam eden konuşmasına dikkat kesilirler “Üstelikte Avustralya nere? İstanbul nere? Arada OKYANUSLAR var vagonla şeker nasıl gelir!!!” Öğretmenler oldukça Şaşkın.
Fırsat doğmuşken Nurullah Ataç öğretmen arkadaşlarına hitaben başlar konuşmaya: “Sizler İLİM, İRFAN sahibi ALİM kişilersiniz. Ama ARİF değilsiniz ARİF olan Müstahdem… Efendi! Çünkü sözlerime DÜŞÜNEREK cevap verdi…”