GÜNAYDIN Adana Gazetemizin Siz Saygıdeğer Okurları; Kıymetkar YANKI köşemin müdavimleri, genellikle Milli ve Manevi değerlerin olduğu özel günler için anlam ve mana yüklü muhtat yazılarımız olur gündemini hiç yitirmez hem aktüel kalır. İşte bu güzel gün için duygu yüklü, içeriğinde günümüzde en fazla hissettiğimiz Dayanışma ve Kaynaşmanın; kardeşliğin, dostluğun hayırlı evlat olmanın, bağlılığın değerlerinin işlendiği bir yazımla sizleri baş başa bırakmak istiyorum lütfen daima olduğu gibi anlayarak kendiniz dinleyerek okuyun.
BENİM BABAM…
Öncelikle Mübarek Ramazan Bayramımız Kutlu ve Mutlu Olsun.
İçinizde toplu iğne ucu kadar yerin göğün yaratıcısı RAHMANA karşı inancınız var ise; ALLAH adına şartlar ne olursa, ne getirirse getirsin ALLAH ömür versin yaşayan aile büyüklerimizi ziyaret edip hayır dualarımızı alalım bayramlaşalım. KIRGINLIKLARI aşıp YARADANIN bizlere lütfettiği sevgi ve saygıyla onlarla KUCAKLAŞIP HELALLEŞELİM.
Bir gün gelip onları göremediğinizde insana Adana ifadesiyle daha çok koyuyor.
Yaşarken kıymet bilip KADİRŞİNASLIK örneği sunalım ve bunu şeklen icabet yerini bulsunla yapmayalım, YÜREKTEN gerçekleştirelim. Unutmayalım ki bugünler hep YARINLIDIR. Bugün ona yarın sana misali.
YİTİK olan değerlerimize gelince DUALARLA analım mümkünse kabirleriniz ziyaret edelim.
Elbette ki; garibin, gurabanın hakkını hukukunu teslim edip onlarla buluşmanın, yarenleşmenin fırsatını sunalım kendimize.
SESSİZ AĞLAYANLARI sessiz çoğunlukları görüp bayramın nimetinden faydalanıp faydalandıralım.
DEDE, NİNE, BABA, ANNE, AMCA-DAYI, HALA-TEYZE, YEĞEN, KARDEŞ-BACI-EŞ VE ÇOCUKLARIMIZLA şartların getirisi gereği bütünleşip kaynaşalım.
Gün sevgi günü,
Gün dayanışma kaynaşma günü.
Bu adam benim BABAM yerine BABAM’ DI demek çok zor oluyor. Bu vesileyle kendi Babam Şalgamcı İbrahim KARAOĞLU’nun nezdinde babalarını yakınlarını yitirenlere RAHMETLE beraber DUA dileyerek; varken sahip olmanın kıymetini bilelim diyor ve MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUYGULARIMLA KUTLARKEN; Bayrama has güzel bir kıssadan-hisseyi paylaşımınıza sunuyorum. Umarım iyi bir örnek olur:
BEREKET VE KARDEŞLERİN DUASI
Vaktiyle Birbirini Çok Seven İki Kardeş Varmış. Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim. Halil evli ve çocuklu, İbrahim ise bekarmış.
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin.
Ne mahsul çıkarsa çıksın, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş.
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı, her zamanki gibi ikiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya. Halil, kardeşine bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim.
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye.
O gidince, düşünmüş İbrahim: Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine, böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış abisinin payına. Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim demiş, önce sen doldur da taşı ambara.Peki abi demiş İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşmüş yola.
O gidince, Bu defa Halil düşünür der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar diğerininkine. Bu durum, böylece sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur ve karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar ve hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir ve buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki…
İki kardeş günlerce taşır ama bitiremezler buğdayı. Şaşırırlar bu işe. Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün “Bereket” denilince, bu iki kardeş akla gelir.
Bu bereketin adı ise ; “Halil İbrahim Bereketi“dir .
ALLAH HEPİMİZE HALİL İBRAHİM BEREKETİ VERSİN…