RABİA AYDIN
ADANA(GÜNAYDIN) – DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işsizlik, düşük ücret ve sigortasız çalıştırmanın kadınların en çok dile getirdiği sorunlar olduğunu belirterek, “Bugün Türkiye’de her 10 kadından yalnızca 3’ü çalışıyor. İstihdama katılım açısından da iş gücüne katılım açısından da dünya ile kıyasladığımızda sonuncu sıradayız. Ve bugün Türkiye'de çalışma şansını elde edebilmiş kadınların neredeyse yarısına yakını kayıt dışı bir şekilde çalışıyor.” dedi
Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Adana Kent Konseyi işbirliğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği kapsamında ‘Kadın Emeği ve Hakları’ başlıklı panel Seyhan Oteli Güney Balo Salonunda yapıldı. Panele Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Başkan Yardımcısı Av. Sabahattin Gümüş, Genel Sekreteri Av. Semih Gökayaz, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Sinem Tanrısınatapan Keskin, Av. Mert Kuşdemir, Av. Miyesser Ersalan Önenli, Av. Timur Ortatepe, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Panelde yer alan konuşmacılar, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu (Kadın Emeği, Hakları ve Örgütlenme), Doç. Dr. Esra Köten (Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği), Doç. Dr. Sevilay Çelenk (Erkek Şiddeti ve Medya) ve Dr. Öğr. Üyesi Sezer Ayvaz (Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet, Dil ve Siyaset) konuları hakkında sunumda bulundu. Oturumun moderatörlüğünü ise Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Ceyda Esay Büyükdağ üstlendi.
Panelin ilk konuşmacısı olan Doç. Dr. Esra Köten toplumsal cinsiyet kavramının açılımına odaklandığı konuşmasında toplumsal cinsiyeti genel olarak sosyo -kültürel olarak belirlenen cinsiyet rolleri olarak tanımladı.
KÖTEN: CİNSİYET ÜZERİNE İNŞA EDİLEN ROLLER YAŞAM BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇ
“Kadın olmayı ve erkek olmayı toplumsal yaşamda nasıl öğreniyoruz?” üzerinden sorgulama yaptıran Köten: "Cinsiyet gibi kadını ve erkeği hali hazırda ayıran bir kavram varken neden toplumsal cinsiyet diye bunu anlatmaya çalışan başka bir kavrama ihtiyaç duyuldu? Çünkü cinsiyet üzerine inşa edilen roller yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Kişisel tarihimiz süresi boyunca zihnimizde temalaştırdığımız stereotipler bize nasıl insanlar olmamız gerektiğini, nasıl davranmamız gerektiğini, neyi hayal etmemiz gerektiğini, nelerden vazgeçmemiz gerektiğini bize söyler. Toplumsal cinsiyet, erkeklerin rasyonel, kadınların duygusal olması, kadının ilişki kuran ama erkeğin doğuştan yönetmek için dünyaya geldiği gibi birçok ön kabulü bizde içselleştirir. Yani buradan baktığımız zaman kadınlarda olduğu kadar erkekler de üzerinde oluşturulmuş roller üzerinden toplumsal baskı altındalar.
“Sürekli para kazanmalılar, işsiz kalmamalılar, güçlü olmak zorundalar, kadınlarını korumak zorundalar gibi gibi...” şeklinde devam eden Köten, "Toplumsal cinsiyet aslında o kadar içselleştirdiğimiz bir şey ki en farkında olduğunu zannedenimiz bile onu farkında olmadan yeniden üretebiliyor" ifadelerini kullandı.
ÇERKEZOĞLU: KADINLARIN SORUNLARI ÇOK
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise çalışma yaşamındaki kadın emeği üzerinde durduğu konuşmasında kadının çalışma yaşamında yaşadığı sorunları dile getirdi. Çerkezoğlu; işsizlik, düşük ücret ve sigortasız çalıştırma kadınların en çok dile getirdiği sorunlar olduğundan bahsetti.
Çerkezoğlu, “Bugün Türkiye’de her 10 kadından yalnızca 3’ü çalışıyor. İstihdama katılım açısından da iş gücüne katılım açısından da dünya ile kıyasladığımızda sonuncu sıradayız. Ve bugün Türkiye'de çalışma şansını elde edebilmiş kadınların neredeyse yarısına yakını kayıt dışı bir şekilde çalışıyor. Tamamına yakını ise kısmi zamanlı, ucuz ve güvencesiz işçi politikalarının hedefinde ve genelde kadın işçiler erkek işçilere oranla aynı işi yapmasına rağmen daha düşük ücretle çalışıyor" dedi.
Kadın ve erkeğin çalışma koşulları arasındaki adaletsizliğe değinen Çerkezoğlu son olarak konuşmasında: Bu ülkeye, memlekete cumhuriyete demokrasiye emeğe bedenine kimliğine sahip çıkan en temel güç kadındır ve kadınların emek alanında daha fazla var olmaları gerektiğine inanıyor ve canı gönülden destekliyorum." şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Sezer Ayvaz Türkiye'de toplumsal cinsiyet kavramını dil ve siyaset açısından irdeledi.
AYVAZ: İKTİDAR HER YERDEDİR
Dr. Öğr. Üyesi Ayvaz; “Politikaya daha geniş anlamda baktığımızda şunu söyleyebiliriz ki, iktidar her yerdedir. Ailede, kurumlarda, dilde, toplumsal cinsiyeti inşa ederken, çocukların iç dünyalarını kuşatan farklı modellerle davranmalarını nedeninde, biyolojik cinsiyetlerin , sonradan toplumsal cinsiyete dönüşmesini sağlayan bütün bu koşulların hepsindedir. Ve elbette dil de bunun içinde. Anlatmak istediğim çok daha köklü bir sorun var karşımızda, eğer gerçekten ideal anlamda bir demokrasiyi kurmak istiyorsak. Yani kadının da içinde olduğu, toplumsal cinsiyet örüntülerinin ya da eşitsizliklerin toplumsal cinsiyete bağlı olarak oluşmuş siyaset ve cinsiyet rejimlerinin değişmesini istiyorsak önce dilden başlamamız gerekiyor. Çünkü dil bütün toplumsal kurallardır, kurumlardır. Masaldır. Dinlediğimiz, seyrettiğimiz okuduğumuz romanlardır. Tüm burada geçen anlam evrenleridir" diye konuştu.
KADINLAR KATLEDİLİYOR
Doç. Dr. Sevilay Çelenk ise erkek şiddeti ve medya başlıklı konuşmasında dilsel meselelere ve medyanın hakikati inşa sürecinde erkek şiddetini doğrudan olmasa dahi dolaylı yoldan nasıl yönlendirdiğini irdelediği konuşmasında; “Neden kadına yönelik şiddet demiyoruz da erkek şiddeti diyoruz? Veya neden kadın cinayeti yerine kadın katli denilmesi gerekiyor?” sorusunu yanıtladı.
Dilin çok kurucu ve önemli bir alan olduğunu ifade eden Çelenk " Dil her zaman üzerine yeniden düşünülmesi, kurulması ve tasarlanması gereken bir şey. Kadın cinayeti demiyoruz çünkü kadınlar işlemiyor bu cinayeti, kadınlar katlediliyor. Kadına yönelik şiddet diyerek mağdur pozisyonundan bunu kurmak istemiyoruz çünkü burada bir fail var ve üzerine düşülmesi gereken şey orası, dolayısıyla buna bağlı olarak erkek şiddeti demeyi tercih ediyoruz" dedi.
ÇELENK: YAPIYORLAR, ÇÜNKÜ YAPABİLİYORLAR
Dünyada günde ortalama 137 kadın katlinin yaşandığına değinen Çelenk, "Bu gerçekten vahim bir rakam ve dediğim gibi bunlar yalnızca bildirilmiş, kayıt altına alınmış ve istatistiklere girilmiş olan kısmı. Tabii genelde bizim konuştuğumuz şey kaç kadın öldürüldü oluyor ancak, erkek şiddeti yalnızca bundan ibaret değil, çok daha yaygın bir şey. Peki neden öldürüyorlar? Yapıyorlar, çünkü yapabiliyorlar. Yapabilmek nedir? Erkek bu yapabilmek gücünü nerden alır? Erkek yapabilme gücünü medyadan alıyor, kültürden alıyor, aslında cezasızlıktan(hukuktan) alıyor bu gücü. İndirimlerden alıyor bu gücü. Kendi psikolojisinden alıyor çünkü psikolojilerimiz de aslında hiçbir zaman sadece bireysel, bize ait bir şey değildir. Aslında bütün bir sistem ona bunu yapabilirsin diyor. " şeklinde konuştu.
PEKİ ERKEKLER MUTLU MU?
Sevilay Çelenk, toplumsal düzenin erkek bakış açısıyla da değerlendirmesi gerekliliğini söyledi. Çelenk, “Böyle bir toplumsal cinsiyet düzeni içinde erkeklerin mutlu olduğunu var saymak için hiçbir nedenimiz yok. Zaten mutlu oluyor olsalar erkek şiddeti diye bir şeyden söz ediyor olmayacaktık. Kendilerini gerçekleştirme imkânını yeterince bulmuş hiçbir topluluk herhalde bir şiddet meselesinin faili olarak konuşmaların konusu olmayacaktır” dedi.
"KİMSE KURTLAR VADİSİ İZLEDİĞİ İÇİN ADAM ÖLDÜRMEZ"
Medya meselesi bunun neresinde sorusunu da değerlendiren Çelenk " Medya aslında bu yapabiliyor olmayı birçok biçimiyle meşrulaştıran bir ortam. Medyada tıpkı dil gibi hakikati bir ayna gibi yansıtmak yerine, o hakikatin inşasını katılır, dolayısıyla hakikati basitçe yansıtmadığı gibi hakikatin inşa sürecine dil aracılığıyla ortak olur. Kimse Kurtlar Vadisi izlediği için gidip de adam öldürmez, basit bir etki tepki meselesinden ziyade şöyle bakmamız gerekiyor, bu bir duygusal iklim yaratıyor aslında. Bir kültür inşa ediyor" diyerek konuşmasını sonlandırdı. Panel sonunda sunumda bulunan Akademisyenlere teşekkür plaketi takdim edildi. Panel, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
ADANA(GÜNAYDIN) – DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işsizlik, düşük ücret ve sigortasız çalıştırmanın kadınların en çok dile getirdiği sorunlar olduğunu belirterek, “Bugün Türkiye’de her 10 kadından yalnızca 3’ü çalışıyor. İstihdama katılım açısından da iş gücüne katılım açısından da dünya ile kıyasladığımızda sonuncu sıradayız. Ve bugün Türkiye'de çalışma şansını elde edebilmiş kadınların neredeyse yarısına yakını kayıt dışı bir şekilde çalışıyor.” dedi
Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Adana Kent Konseyi işbirliğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği kapsamında ‘Kadın Emeği ve Hakları’ başlıklı panel Seyhan Oteli Güney Balo Salonunda yapıldı. Panele Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Başkan Yardımcısı Av. Sabahattin Gümüş, Genel Sekreteri Av. Semih Gökayaz, Yönetim Kurulu Üyeleri Av. Sinem Tanrısınatapan Keskin, Av. Mert Kuşdemir, Av. Miyesser Ersalan Önenli, Av. Timur Ortatepe, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Panelde yer alan konuşmacılar, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu (Kadın Emeği, Hakları ve Örgütlenme), Doç. Dr. Esra Köten (Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği), Doç. Dr. Sevilay Çelenk (Erkek Şiddeti ve Medya) ve Dr. Öğr. Üyesi Sezer Ayvaz (Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet, Dil ve Siyaset) konuları hakkında sunumda bulundu. Oturumun moderatörlüğünü ise Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Ceyda Esay Büyükdağ üstlendi.
Panelin ilk konuşmacısı olan Doç. Dr. Esra Köten toplumsal cinsiyet kavramının açılımına odaklandığı konuşmasında toplumsal cinsiyeti genel olarak sosyo -kültürel olarak belirlenen cinsiyet rolleri olarak tanımladı.
KÖTEN: CİNSİYET ÜZERİNE İNŞA EDİLEN ROLLER YAŞAM BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇ
“Kadın olmayı ve erkek olmayı toplumsal yaşamda nasıl öğreniyoruz?” üzerinden sorgulama yaptıran Köten: "Cinsiyet gibi kadını ve erkeği hali hazırda ayıran bir kavram varken neden toplumsal cinsiyet diye bunu anlatmaya çalışan başka bir kavrama ihtiyaç duyuldu? Çünkü cinsiyet üzerine inşa edilen roller yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Kişisel tarihimiz süresi boyunca zihnimizde temalaştırdığımız stereotipler bize nasıl insanlar olmamız gerektiğini, nasıl davranmamız gerektiğini, neyi hayal etmemiz gerektiğini, nelerden vazgeçmemiz gerektiğini bize söyler. Toplumsal cinsiyet, erkeklerin rasyonel, kadınların duygusal olması, kadının ilişki kuran ama erkeğin doğuştan yönetmek için dünyaya geldiği gibi birçok ön kabulü bizde içselleştirir. Yani buradan baktığımız zaman kadınlarda olduğu kadar erkekler de üzerinde oluşturulmuş roller üzerinden toplumsal baskı altındalar.
“Sürekli para kazanmalılar, işsiz kalmamalılar, güçlü olmak zorundalar, kadınlarını korumak zorundalar gibi gibi...” şeklinde devam eden Köten, "Toplumsal cinsiyet aslında o kadar içselleştirdiğimiz bir şey ki en farkında olduğunu zannedenimiz bile onu farkında olmadan yeniden üretebiliyor" ifadelerini kullandı.
ÇERKEZOĞLU: KADINLARIN SORUNLARI ÇOK
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise çalışma yaşamındaki kadın emeği üzerinde durduğu konuşmasında kadının çalışma yaşamında yaşadığı sorunları dile getirdi. Çerkezoğlu; işsizlik, düşük ücret ve sigortasız çalıştırma kadınların en çok dile getirdiği sorunlar olduğundan bahsetti.
Çerkezoğlu, “Bugün Türkiye’de her 10 kadından yalnızca 3’ü çalışıyor. İstihdama katılım açısından da iş gücüne katılım açısından da dünya ile kıyasladığımızda sonuncu sıradayız. Ve bugün Türkiye'de çalışma şansını elde edebilmiş kadınların neredeyse yarısına yakını kayıt dışı bir şekilde çalışıyor. Tamamına yakını ise kısmi zamanlı, ucuz ve güvencesiz işçi politikalarının hedefinde ve genelde kadın işçiler erkek işçilere oranla aynı işi yapmasına rağmen daha düşük ücretle çalışıyor" dedi.
Kadın ve erkeğin çalışma koşulları arasındaki adaletsizliğe değinen Çerkezoğlu son olarak konuşmasında: Bu ülkeye, memlekete cumhuriyete demokrasiye emeğe bedenine kimliğine sahip çıkan en temel güç kadındır ve kadınların emek alanında daha fazla var olmaları gerektiğine inanıyor ve canı gönülden destekliyorum." şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Sezer Ayvaz Türkiye'de toplumsal cinsiyet kavramını dil ve siyaset açısından irdeledi.
AYVAZ: İKTİDAR HER YERDEDİR
Dr. Öğr. Üyesi Ayvaz; “Politikaya daha geniş anlamda baktığımızda şunu söyleyebiliriz ki, iktidar her yerdedir. Ailede, kurumlarda, dilde, toplumsal cinsiyeti inşa ederken, çocukların iç dünyalarını kuşatan farklı modellerle davranmalarını nedeninde, biyolojik cinsiyetlerin , sonradan toplumsal cinsiyete dönüşmesini sağlayan bütün bu koşulların hepsindedir. Ve elbette dil de bunun içinde. Anlatmak istediğim çok daha köklü bir sorun var karşımızda, eğer gerçekten ideal anlamda bir demokrasiyi kurmak istiyorsak. Yani kadının da içinde olduğu, toplumsal cinsiyet örüntülerinin ya da eşitsizliklerin toplumsal cinsiyete bağlı olarak oluşmuş siyaset ve cinsiyet rejimlerinin değişmesini istiyorsak önce dilden başlamamız gerekiyor. Çünkü dil bütün toplumsal kurallardır, kurumlardır. Masaldır. Dinlediğimiz, seyrettiğimiz okuduğumuz romanlardır. Tüm burada geçen anlam evrenleridir" diye konuştu.
KADINLAR KATLEDİLİYOR
Doç. Dr. Sevilay Çelenk ise erkek şiddeti ve medya başlıklı konuşmasında dilsel meselelere ve medyanın hakikati inşa sürecinde erkek şiddetini doğrudan olmasa dahi dolaylı yoldan nasıl yönlendirdiğini irdelediği konuşmasında; “Neden kadına yönelik şiddet demiyoruz da erkek şiddeti diyoruz? Veya neden kadın cinayeti yerine kadın katli denilmesi gerekiyor?” sorusunu yanıtladı.
Dilin çok kurucu ve önemli bir alan olduğunu ifade eden Çelenk " Dil her zaman üzerine yeniden düşünülmesi, kurulması ve tasarlanması gereken bir şey. Kadın cinayeti demiyoruz çünkü kadınlar işlemiyor bu cinayeti, kadınlar katlediliyor. Kadına yönelik şiddet diyerek mağdur pozisyonundan bunu kurmak istemiyoruz çünkü burada bir fail var ve üzerine düşülmesi gereken şey orası, dolayısıyla buna bağlı olarak erkek şiddeti demeyi tercih ediyoruz" dedi.
ÇELENK: YAPIYORLAR, ÇÜNKÜ YAPABİLİYORLAR
Dünyada günde ortalama 137 kadın katlinin yaşandığına değinen Çelenk, "Bu gerçekten vahim bir rakam ve dediğim gibi bunlar yalnızca bildirilmiş, kayıt altına alınmış ve istatistiklere girilmiş olan kısmı. Tabii genelde bizim konuştuğumuz şey kaç kadın öldürüldü oluyor ancak, erkek şiddeti yalnızca bundan ibaret değil, çok daha yaygın bir şey. Peki neden öldürüyorlar? Yapıyorlar, çünkü yapabiliyorlar. Yapabilmek nedir? Erkek bu yapabilmek gücünü nerden alır? Erkek yapabilme gücünü medyadan alıyor, kültürden alıyor, aslında cezasızlıktan(hukuktan) alıyor bu gücü. İndirimlerden alıyor bu gücü. Kendi psikolojisinden alıyor çünkü psikolojilerimiz de aslında hiçbir zaman sadece bireysel, bize ait bir şey değildir. Aslında bütün bir sistem ona bunu yapabilirsin diyor. " şeklinde konuştu.
PEKİ ERKEKLER MUTLU MU?
Sevilay Çelenk, toplumsal düzenin erkek bakış açısıyla da değerlendirmesi gerekliliğini söyledi. Çelenk, “Böyle bir toplumsal cinsiyet düzeni içinde erkeklerin mutlu olduğunu var saymak için hiçbir nedenimiz yok. Zaten mutlu oluyor olsalar erkek şiddeti diye bir şeyden söz ediyor olmayacaktık. Kendilerini gerçekleştirme imkânını yeterince bulmuş hiçbir topluluk herhalde bir şiddet meselesinin faili olarak konuşmaların konusu olmayacaktır” dedi.
"KİMSE KURTLAR VADİSİ İZLEDİĞİ İÇİN ADAM ÖLDÜRMEZ"
Medya meselesi bunun neresinde sorusunu da değerlendiren Çelenk " Medya aslında bu yapabiliyor olmayı birçok biçimiyle meşrulaştıran bir ortam. Medyada tıpkı dil gibi hakikati bir ayna gibi yansıtmak yerine, o hakikatin inşasını katılır, dolayısıyla hakikati basitçe yansıtmadığı gibi hakikatin inşa sürecine dil aracılığıyla ortak olur. Kimse Kurtlar Vadisi izlediği için gidip de adam öldürmez, basit bir etki tepki meselesinden ziyade şöyle bakmamız gerekiyor, bu bir duygusal iklim yaratıyor aslında. Bir kültür inşa ediyor" diyerek konuşmasını sonlandırdı. Panel sonunda sunumda bulunan Akademisyenlere teşekkür plaketi takdim edildi. Panel, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.