Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu tarafından “Çocuk Cinsel İstismar Vakalarında Görüşme Teknikleri ve Psikiyatrik Yaklaşım' konulu seminer yapıldı.
Seyhan Oteli Güney Balo salonunda düzenlenen seminerin açılışında konuşan Baro Başkanı Veli Küçük, içimizdeki çocuğun hiç ölmeyeceği günler dileyerek sözlerine başladı. Çocuklara cinsel istismarın sıklıkla aile efradı tarafından gerçekleştirildiğini bu durumun da dillendirilmekten çekinildiğini, ailelerin daha çok olayı kapatmaya yönelik tutum içinde olduklarını ifade eden Baro Başkanı Küçük, “82 Milyon nüfusa sahip ülkemizde, nüfusun 4’te birinden fazlası yanı yaklaşık 22 milyon çocuğumuzun olduğunu düşündüğümüzde, bireysel gelişiminin sürdürülmesi, barış, değerbilirlik, hoş görü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla çocuklarımızın yetiştirilmesinin ne kadar doğru olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor” dedi. Baro Başkanı Küçük sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son dönemde bizlere ulaşan çocuk istismarı vakalarının büyük bölümü aile içerisinden gelmeye başladı. En sıkıntılı yanı ailelerden akrabalardan geldiği için anlatılır düzeyinin azalması. Aileye zarar gelebileceği, ekonomik açıdan, toplumsal açıdan aile bireylerine fertlere verebileceği zararlar gibi unsurlar ve yasal işlemler yapılması konusunda zorluklar bulunuyor. Bunları aşabilmenin tek bir yolu var. Eğitim, kültür, sanat gibi işlemlerle farkındalık yönünde ülkemize kadının aile bireylerini toplumun içerisine, toplum çalışmalarının faaliyetlerinin içerisine alabiliriz. Türkiye’de sık sık çocuklara yönelik evliliklerle ilgili, cinsel münasebetlerle ilgili, istismarlarla ilgili meclisin gündemine hemen hemen her yıl aflarla ilgili yasa tasarıları getirilme çabaları oluyor. Bugünlerde yine var. Toplumu kadını, çocuğu korumanın en can alıcı unsuru devletin, bireylerine yurttaşlarına sahip çıkması. Ama ne yazık ki siyasi iktidar son 10 yıldan beri kapalı toplum yaratmak için dindar kesim yaratma kendi söylemleriyle toplum içerisinde yer almasını önlüyorlar. Çocuğun istismarı, çocuğa karşı şiddet, aile içi şiddet gibi unsurlarda yargıya intikal eden davalarda olaylarda, baro olarak destek sunma noktasındaki çabalarımız yargının engelleriyle karşılaşmakta. Adana’da bir düğünde Büşra isminde bir çocuğumuzun cinsel istismarın davasına katılmak istedik. Davaya katılma talebimiz ret edildi. Savcı 3 sayfalık yazı çıkarttı. Toplumun duyarlı kesimlerinin, kurumlarının derneklerinin sosyal sorumluluk projesi noktasında üzerine düşen görev bilinciyle çalışmalar yapan kurumların bu çalışmalarının desteklenmesi ve mutlak suretle yargısal süreçte bulunması gerekiyor. Hele hele bizim gibi kapalı toplumlarda aile içerisinde paylaşımların kişisel sıkıntılarının ayıplandığı, benim hakkında ne düşünürler gibi kaygılar, tereddütler yaşadığı toplumlarda bu çalışmalar çok daha üst düzeyde desteklenmeli.”
Seminere konuşmacı olarak katılan Çukurova Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gonca Gül Çelik “İstismar Vakalarında Ruhsal Değerlendirme”, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Perihan Çamray “İstismar Vakalarında Adli görüşme-Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu” konulu sunumlarını gerçekleştirdi.
Dr. Çumray, sunumunda görüşme tekniklerini anlatırken kürsüye davet ettiği Baro Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Sinem Tanrısınatapan Keskin ve Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Av. Çiğdem Anteplioğlu Çin psikolog ve mağdur arasındaki diyalogu canlandırdı.
İstismara uğramış mağdurlarla yapılan ilk görüşmede nelere dikkat edilmesi ve özellikle nelerin sorulması gerektiğini sunum eşliğinde katılımcılara anlatıldı.
Seyhan Oteli Güney Balo salonunda düzenlenen seminerin açılışında konuşan Baro Başkanı Veli Küçük, içimizdeki çocuğun hiç ölmeyeceği günler dileyerek sözlerine başladı. Çocuklara cinsel istismarın sıklıkla aile efradı tarafından gerçekleştirildiğini bu durumun da dillendirilmekten çekinildiğini, ailelerin daha çok olayı kapatmaya yönelik tutum içinde olduklarını ifade eden Baro Başkanı Küçük, “82 Milyon nüfusa sahip ülkemizde, nüfusun 4’te birinden fazlası yanı yaklaşık 22 milyon çocuğumuzun olduğunu düşündüğümüzde, bireysel gelişiminin sürdürülmesi, barış, değerbilirlik, hoş görü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla çocuklarımızın yetiştirilmesinin ne kadar doğru olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor” dedi. Baro Başkanı Küçük sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son dönemde bizlere ulaşan çocuk istismarı vakalarının büyük bölümü aile içerisinden gelmeye başladı. En sıkıntılı yanı ailelerden akrabalardan geldiği için anlatılır düzeyinin azalması. Aileye zarar gelebileceği, ekonomik açıdan, toplumsal açıdan aile bireylerine fertlere verebileceği zararlar gibi unsurlar ve yasal işlemler yapılması konusunda zorluklar bulunuyor. Bunları aşabilmenin tek bir yolu var. Eğitim, kültür, sanat gibi işlemlerle farkındalık yönünde ülkemize kadının aile bireylerini toplumun içerisine, toplum çalışmalarının faaliyetlerinin içerisine alabiliriz. Türkiye’de sık sık çocuklara yönelik evliliklerle ilgili, cinsel münasebetlerle ilgili, istismarlarla ilgili meclisin gündemine hemen hemen her yıl aflarla ilgili yasa tasarıları getirilme çabaları oluyor. Bugünlerde yine var. Toplumu kadını, çocuğu korumanın en can alıcı unsuru devletin, bireylerine yurttaşlarına sahip çıkması. Ama ne yazık ki siyasi iktidar son 10 yıldan beri kapalı toplum yaratmak için dindar kesim yaratma kendi söylemleriyle toplum içerisinde yer almasını önlüyorlar. Çocuğun istismarı, çocuğa karşı şiddet, aile içi şiddet gibi unsurlarda yargıya intikal eden davalarda olaylarda, baro olarak destek sunma noktasındaki çabalarımız yargının engelleriyle karşılaşmakta. Adana’da bir düğünde Büşra isminde bir çocuğumuzun cinsel istismarın davasına katılmak istedik. Davaya katılma talebimiz ret edildi. Savcı 3 sayfalık yazı çıkarttı. Toplumun duyarlı kesimlerinin, kurumlarının derneklerinin sosyal sorumluluk projesi noktasında üzerine düşen görev bilinciyle çalışmalar yapan kurumların bu çalışmalarının desteklenmesi ve mutlak suretle yargısal süreçte bulunması gerekiyor. Hele hele bizim gibi kapalı toplumlarda aile içerisinde paylaşımların kişisel sıkıntılarının ayıplandığı, benim hakkında ne düşünürler gibi kaygılar, tereddütler yaşadığı toplumlarda bu çalışmalar çok daha üst düzeyde desteklenmeli.”
Seminere konuşmacı olarak katılan Çukurova Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gonca Gül Çelik “İstismar Vakalarında Ruhsal Değerlendirme”, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Perihan Çamray “İstismar Vakalarında Adli görüşme-Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu” konulu sunumlarını gerçekleştirdi.
Dr. Çumray, sunumunda görüşme tekniklerini anlatırken kürsüye davet ettiği Baro Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Sinem Tanrısınatapan Keskin ve Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Av. Çiğdem Anteplioğlu Çin psikolog ve mağdur arasındaki diyalogu canlandırdı.
İstismara uğramış mağdurlarla yapılan ilk görüşmede nelere dikkat edilmesi ve özellikle nelerin sorulması gerektiğini sunum eşliğinde katılımcılara anlatıldı.