MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Çukurova Üniversitesi Fen–Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, aynı zamanda Tatarlı Höyük Kazıları Arkeobotanik Koordinatörü Prof. Dr. Halil Çakan, Tatarlı Höyüğün, coğrafik olarak Verimli Hilal’in Anadolu’ya açılan Kuzeybatı penceresi olması nedeniyle Anadolu’nun iç kesimlerinden Avrupa’ya kadar tarımın yayılmasında önemli bir geçit rolü üstlendiğini söyledi.
Son yıllarda, genç Türk bilim insanlarının sahneye çıkmasıyla bu yöndeki yerli kazı çalışmalarının hızlandığını anlatan Çakan, bu bilim insanlarının botanik, zooloji, jeoloji ve kimya gibi diğer bilim dalları ile ortaklaşa çalışmalara imza atmasıyla Anadolu’nun tarım tarihi hakkında yeni bilgiler ve veriler elde edilmeye başlandığını vurguladı.
ARKEOBOTANİK ALANINDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Prof. Dr. Çakan, "Bu kazılardan birisi de Çukurova bölgesi içerisinde yer alan Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı Mustafabeyli Mahallesi, Tatarlı köyünde bulunan Tatarlı Höyük kazılarıdır. 2007 yılında Çukurova Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. K. Serdar Girginer başkanlığında yürütülen kazıların başlamasıyla yine aynı fakülteden benim danışmanlığımda arkeobotanik alanında çalışmalarda başlamıştır. Şu ana kadar bu kazılarda arkeobotanik alanında iki yüksek lisans ve bir doktora tezi çalışması tamamlanmış olup onlarca makale ve uluslararası ve ulusal konferanslarda sunumlar yapılmıştır." dedi
MEZOPOTAMYA VE KAFKASLAR'IN ETKİSİ BÜYÜK
Bu çalışmalar sonucunda Çukurova Bölgesinde geçmişten günümüze kadar tarım tarihine önemli katkılar getirildiğini anlatan Prof. Dr. Halil Çakan, "Çukurova Bölgesi Mersin’in batı sınırlarından başlayıp Osmaniye’nin doğusuna ve Dörtyol’a kadar uzanan Adana, Mersin, Osmaniye illeri ile Hatay’ın bir bölümünü kapsayan ülkemizdeki en bereketli tarım topraklarına sahip bir arazi parçasıdır. Bu arazi parçasının günümüzden binlerce yıl öncede bu topraklarda yaşamış olan toplumları da beslediği yapılan arkeolojik kazılarda belgelenmiştir. Özellikle kazı alanın yapıldığı Tatarlı Höyük coğrafik olarak Verimli Hilal’in Anadolu’ya açılan Kuzeybatı penceresi olması nedeniyle Anadolu’nun iç kesimlerinden Avrupa’ya kadar tarımın yayılmasında önemli bir geçit rolü üstlendiği açıktır. Bölge tarımının, özellikle hububat ürünleri açısından önemli olan arpa ve buğday tarımının yanı sıra nohut, mercimek, burçak ve bezelye gibi ürünlerin Mezopotamya kaynaklı etkileri olmasına rağmen, bağ ve bahçe ürünlerinden üzüm, elma ve armut gibi ürünlerde ise Kafkaslar’dan etkilendiği anlaşılmaktadır." diye konuştu
KARBONLAŞMIŞ BİTKİSEL KALINTILAR
Prof. Dr. Çakan, "Bunun en önemli kanıtlarından biri Doğu Karadeniz’deki Gümüşhane'den başlayıp Akdeniz’deki Çukurova da sonlanan ve “Anadolu Diyagonali” olarak isimlendirilen Anadolu’yu enine kat eden derin vadi geçitleri sayesinde bağ ve bahçe tarımında ustalaşmış olan Kafkas orijinli göçebelerin Anadolu’ya gelmiş olmasıdır. Tatarlı Höyük kazılarında ortaya çıkarılan Erken, Orta, Geç Tunç, Demir Çağı ve Helenistik Dönem tabakalarından elde edilen karbonlaşmış bitkisel kalıntılar incelendiğinde Siyez (Einkorn) (Triticummonococcum), çatal siyez veya Gernik olarak bilinen Emmer buğdayı (Triticumdicoccum) yanı sıra Arpa (Hordeumvulgare)Erken Tunç Çağından itibaren Helenistik döneme kadar başlıca tahıl ürünlerini oluşturduğu görülmektedir. Ekmeklik buğday olarak bilinen Triticumaestivum Çukurova bölgesinde Orta Tunç Döneminden itibaren tarımının yoğunlaştığı ve günümüze kadar yoğun olarak üretildiğini göstermektedir. Bunun yanında tarihsel dönemlerde Çukurova bölgesinin bağ bahçe tarımı açısından önemli bir merkez olduğunu gösteren kanıtlarda bu kazılarda ele geçirilmiştir." ifade etti.
YABANİ ÜZÜM ÇEŞİTLERİNDEN ÇARDAK
Özellikle üzüm yetiştiriciliğinin Erken Tunç’tan itibaren Helenistik Döneme kadar yoğun olarak yapıldığını, kazılardan ele geçirilen çok sayıdaki üzüm çekirdeği kalıntılarına dayanarak söylemenin mümkün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Çakan,"İlginç olan üzümün sadece kültür formlarının kullanılmadığı aynı zamanda bölgede yabani üzüm çeşitlerine ait kalıntıların da bol miktarda bulunması, üzümün sadece tarım amacıyla kullanılmadığı, aynı zamanda günümüzde Çukurova’nın yakıcı sıcağından korunma amacıyla geçmiş dönemlerde de Çardak olarak yaygın kullanıldığı söylenebilir. Özellikle, Tatarlı Höyük ve yakın çevresindeki volkanik arazilerin üzüm tarımına uygun olması Tatarlı Höyük ve çevresinin Erken Tunç ve özellikle Helenistik Dönemde bölgenin üzüm ve şarapçılık merkezlerinden birisi olduğunu göstermektedir. Zeytin’in de üzüme benzer şekilde, Demir Çağı dışında, bütün tarihsel dönemlerde önemli bir bağ bahçe ürünü olduğu tespit edilmiştir. Höyükteki kazılardan elde edilen arkeobotaniksel veriler incelendiğinde Akdeniz kökenli nar, zeytin ve üzüm gibi pek çok ürünün Demir Çağında ortadan kaybolduğu görülmüştür. Bunun nedeni de pek çok çalışmada ortaya atılan bu dönemdeki iklimsel soğumalar ve istilalardan kaynaklandığı tahmin edilmektedir” dedi.
ADANA (GÜNAYDIN) – Çukurova Üniversitesi Fen–Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, aynı zamanda Tatarlı Höyük Kazıları Arkeobotanik Koordinatörü Prof. Dr. Halil Çakan, Tatarlı Höyüğün, coğrafik olarak Verimli Hilal’in Anadolu’ya açılan Kuzeybatı penceresi olması nedeniyle Anadolu’nun iç kesimlerinden Avrupa’ya kadar tarımın yayılmasında önemli bir geçit rolü üstlendiğini söyledi.
Son yıllarda, genç Türk bilim insanlarının sahneye çıkmasıyla bu yöndeki yerli kazı çalışmalarının hızlandığını anlatan Çakan, bu bilim insanlarının botanik, zooloji, jeoloji ve kimya gibi diğer bilim dalları ile ortaklaşa çalışmalara imza atmasıyla Anadolu’nun tarım tarihi hakkında yeni bilgiler ve veriler elde edilmeye başlandığını vurguladı.
ARKEOBOTANİK ALANINDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Prof. Dr. Çakan, "Bu kazılardan birisi de Çukurova bölgesi içerisinde yer alan Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı Mustafabeyli Mahallesi, Tatarlı köyünde bulunan Tatarlı Höyük kazılarıdır. 2007 yılında Çukurova Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. K. Serdar Girginer başkanlığında yürütülen kazıların başlamasıyla yine aynı fakülteden benim danışmanlığımda arkeobotanik alanında çalışmalarda başlamıştır. Şu ana kadar bu kazılarda arkeobotanik alanında iki yüksek lisans ve bir doktora tezi çalışması tamamlanmış olup onlarca makale ve uluslararası ve ulusal konferanslarda sunumlar yapılmıştır." dedi
MEZOPOTAMYA VE KAFKASLAR'IN ETKİSİ BÜYÜK
Bu çalışmalar sonucunda Çukurova Bölgesinde geçmişten günümüze kadar tarım tarihine önemli katkılar getirildiğini anlatan Prof. Dr. Halil Çakan, "Çukurova Bölgesi Mersin’in batı sınırlarından başlayıp Osmaniye’nin doğusuna ve Dörtyol’a kadar uzanan Adana, Mersin, Osmaniye illeri ile Hatay’ın bir bölümünü kapsayan ülkemizdeki en bereketli tarım topraklarına sahip bir arazi parçasıdır. Bu arazi parçasının günümüzden binlerce yıl öncede bu topraklarda yaşamış olan toplumları da beslediği yapılan arkeolojik kazılarda belgelenmiştir. Özellikle kazı alanın yapıldığı Tatarlı Höyük coğrafik olarak Verimli Hilal’in Anadolu’ya açılan Kuzeybatı penceresi olması nedeniyle Anadolu’nun iç kesimlerinden Avrupa’ya kadar tarımın yayılmasında önemli bir geçit rolü üstlendiği açıktır. Bölge tarımının, özellikle hububat ürünleri açısından önemli olan arpa ve buğday tarımının yanı sıra nohut, mercimek, burçak ve bezelye gibi ürünlerin Mezopotamya kaynaklı etkileri olmasına rağmen, bağ ve bahçe ürünlerinden üzüm, elma ve armut gibi ürünlerde ise Kafkaslar’dan etkilendiği anlaşılmaktadır." diye konuştu
KARBONLAŞMIŞ BİTKİSEL KALINTILAR
Prof. Dr. Çakan, "Bunun en önemli kanıtlarından biri Doğu Karadeniz’deki Gümüşhane'den başlayıp Akdeniz’deki Çukurova da sonlanan ve “Anadolu Diyagonali” olarak isimlendirilen Anadolu’yu enine kat eden derin vadi geçitleri sayesinde bağ ve bahçe tarımında ustalaşmış olan Kafkas orijinli göçebelerin Anadolu’ya gelmiş olmasıdır. Tatarlı Höyük kazılarında ortaya çıkarılan Erken, Orta, Geç Tunç, Demir Çağı ve Helenistik Dönem tabakalarından elde edilen karbonlaşmış bitkisel kalıntılar incelendiğinde Siyez (Einkorn) (Triticummonococcum), çatal siyez veya Gernik olarak bilinen Emmer buğdayı (Triticumdicoccum) yanı sıra Arpa (Hordeumvulgare)Erken Tunç Çağından itibaren Helenistik döneme kadar başlıca tahıl ürünlerini oluşturduğu görülmektedir. Ekmeklik buğday olarak bilinen Triticumaestivum Çukurova bölgesinde Orta Tunç Döneminden itibaren tarımının yoğunlaştığı ve günümüze kadar yoğun olarak üretildiğini göstermektedir. Bunun yanında tarihsel dönemlerde Çukurova bölgesinin bağ bahçe tarımı açısından önemli bir merkez olduğunu gösteren kanıtlarda bu kazılarda ele geçirilmiştir." ifade etti.
YABANİ ÜZÜM ÇEŞİTLERİNDEN ÇARDAK
Özellikle üzüm yetiştiriciliğinin Erken Tunç’tan itibaren Helenistik Döneme kadar yoğun olarak yapıldığını, kazılardan ele geçirilen çok sayıdaki üzüm çekirdeği kalıntılarına dayanarak söylemenin mümkün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Çakan,"İlginç olan üzümün sadece kültür formlarının kullanılmadığı aynı zamanda bölgede yabani üzüm çeşitlerine ait kalıntıların da bol miktarda bulunması, üzümün sadece tarım amacıyla kullanılmadığı, aynı zamanda günümüzde Çukurova’nın yakıcı sıcağından korunma amacıyla geçmiş dönemlerde de Çardak olarak yaygın kullanıldığı söylenebilir. Özellikle, Tatarlı Höyük ve yakın çevresindeki volkanik arazilerin üzüm tarımına uygun olması Tatarlı Höyük ve çevresinin Erken Tunç ve özellikle Helenistik Dönemde bölgenin üzüm ve şarapçılık merkezlerinden birisi olduğunu göstermektedir. Zeytin’in de üzüme benzer şekilde, Demir Çağı dışında, bütün tarihsel dönemlerde önemli bir bağ bahçe ürünü olduğu tespit edilmiştir. Höyükteki kazılardan elde edilen arkeobotaniksel veriler incelendiğinde Akdeniz kökenli nar, zeytin ve üzüm gibi pek çok ürünün Demir Çağında ortadan kaybolduğu görülmüştür. Bunun nedeni de pek çok çalışmada ortaya atılan bu dönemdeki iklimsel soğumalar ve istilalardan kaynaklandığı tahmin edilmektedir” dedi.