MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refika Altıkulaç Demirdağ, ‘Tiyatroda Seyirci Fikri ve Tanzimat Tiyatrosu’ adlı eserinde, tiyatroda seyircinin niteliğinin de önemli olduğunu anlatıyor.
Kitabın ‘Seyirci Padişah Olursa’ adlı bölümünde yer alan, “Zaman zaman sanat iktidarı eleştirdiği için görmezlikten gelinmiş ya da cezalandırılmıştır. Bu iktidar–sanat ilişkisinin zaman zaman karşıt uçlar gibi algılanması sanat anlayışlarının oluşumunda da etkili olmuştur. Daha çok siyasal sanat anlayışını temel alan sanatçıların da yönetimler tarafından cezalandırıldıkları çok sık rastlanan durumlardandır.” cümlesi, günümüzdeki benzer gelişmeler açısından dikkat çekiyor.
ABDÜLMECİT KENDİLİĞİNDEN GİDİP
MACBETH OPERASINI SEYRETMİŞTİR
Türk tiyatrosunun ilk gönüllü seyircilerinin arasında padişahların da bulunduğunu dile getiren Doç. Dr. Refika Altıkulaç Demirdağ, eserinde, “Tiyatro binasının yaptırılması 1848 yılında bitmiş, 4 Ekim 1848 akşamı temsillere başlanılmıştır; birkaç akşam sonraki temsile Padişah Abdülmecit kendiliğinden kalkıp gitmiş ve Macbeth operasını seyretmiştir. Padişahın kendi isteği ile gittiği ilk tiyatro Macbeth operasıdır. Batı müziğine meraklı Padişah için bu oyun ilgi çekici olmuştur.” diyerek, o dönemlerde tiyatroya olan ilgiyi gözler önüne seriyor.
Abdülmecit’ten sonra tahta çıkan Abdülaziz’in tiyatroya bakışının çok farklı olduğunu belirten Demirdağ, kaynakların da mizaç olarak bu iki padişahın oldukça farklı olduğunu dile getirdiğini yazıyor.
TİYATRO, DIŞ İLİŞKİLERİN
YÜRÜTÜLMESİNDE MEKÂNDI
Padişahın tiyatroya gelen askerlerin oyunu izlemek için içeri girmelerine izin vermesini ilgi çekici bulan Demirdağ, kitapta; Abdülaziz’in tıpkı Abdülmecit gibi zaman zaman dış ilişkilerin yürütülmesinde tiyatroyu bir mekân ve araç olarak kullandığına yer veriyor.
Demirdağ, “Abdülaziz’in askerlerin ve halkın sevgisini kazanmak için bu gösterileri teşvik ettiği düşünülebilir. Fakat bu sevgi ve güveni kazanmak için tiyatroyu bir araç olarak kullanması oldukça anlamlıdır. Üstelik oyunların Türkçe oynatılmış olması ihtimali saray dışında sergilenen oyunların da Türkçe yapılabilmesi için örnek oluşturmaktadır. Bu gelişmeler modern anlamda tiyatronun tanınırlığının artmasını sağlayacaktır.” diyor.
Karahan Kitabevi tarafından yayımlanan kitap, günümüzdeki tiyatro sevgisi ve sanat anlayışı bakımından da önemli ipuçları veriyor. Keyifle okumalar dileğiyle.
ADANA (GÜNAYDIN) – Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refika Altıkulaç Demirdağ, ‘Tiyatroda Seyirci Fikri ve Tanzimat Tiyatrosu’ adlı eserinde, tiyatroda seyircinin niteliğinin de önemli olduğunu anlatıyor.
Kitabın ‘Seyirci Padişah Olursa’ adlı bölümünde yer alan, “Zaman zaman sanat iktidarı eleştirdiği için görmezlikten gelinmiş ya da cezalandırılmıştır. Bu iktidar–sanat ilişkisinin zaman zaman karşıt uçlar gibi algılanması sanat anlayışlarının oluşumunda da etkili olmuştur. Daha çok siyasal sanat anlayışını temel alan sanatçıların da yönetimler tarafından cezalandırıldıkları çok sık rastlanan durumlardandır.” cümlesi, günümüzdeki benzer gelişmeler açısından dikkat çekiyor.
ABDÜLMECİT KENDİLİĞİNDEN GİDİP
MACBETH OPERASINI SEYRETMİŞTİR
Türk tiyatrosunun ilk gönüllü seyircilerinin arasında padişahların da bulunduğunu dile getiren Doç. Dr. Refika Altıkulaç Demirdağ, eserinde, “Tiyatro binasının yaptırılması 1848 yılında bitmiş, 4 Ekim 1848 akşamı temsillere başlanılmıştır; birkaç akşam sonraki temsile Padişah Abdülmecit kendiliğinden kalkıp gitmiş ve Macbeth operasını seyretmiştir. Padişahın kendi isteği ile gittiği ilk tiyatro Macbeth operasıdır. Batı müziğine meraklı Padişah için bu oyun ilgi çekici olmuştur.” diyerek, o dönemlerde tiyatroya olan ilgiyi gözler önüne seriyor.
Abdülmecit’ten sonra tahta çıkan Abdülaziz’in tiyatroya bakışının çok farklı olduğunu belirten Demirdağ, kaynakların da mizaç olarak bu iki padişahın oldukça farklı olduğunu dile getirdiğini yazıyor.
TİYATRO, DIŞ İLİŞKİLERİN
YÜRÜTÜLMESİNDE MEKÂNDI
Padişahın tiyatroya gelen askerlerin oyunu izlemek için içeri girmelerine izin vermesini ilgi çekici bulan Demirdağ, kitapta; Abdülaziz’in tıpkı Abdülmecit gibi zaman zaman dış ilişkilerin yürütülmesinde tiyatroyu bir mekân ve araç olarak kullandığına yer veriyor.
Demirdağ, “Abdülaziz’in askerlerin ve halkın sevgisini kazanmak için bu gösterileri teşvik ettiği düşünülebilir. Fakat bu sevgi ve güveni kazanmak için tiyatroyu bir araç olarak kullanması oldukça anlamlıdır. Üstelik oyunların Türkçe oynatılmış olması ihtimali saray dışında sergilenen oyunların da Türkçe yapılabilmesi için örnek oluşturmaktadır. Bu gelişmeler modern anlamda tiyatronun tanınırlığının artmasını sağlayacaktır.” diyor.
Karahan Kitabevi tarafından yayımlanan kitap, günümüzdeki tiyatro sevgisi ve sanat anlayışı bakımından da önemli ipuçları veriyor. Keyifle okumalar dileğiyle.