MUSTAFA ÖZKE
‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde avukat Suat Saylan, ‘İffet’ dizisinde Nöroşirürji hekimi Prof. Dr. Hikmet Bey, ‘Yer Gök Aşk’ta genel cerrah, ‘Dila Hanım’da 1. sezon banka müdürü, 2. sezon Avukat Halit Dündar bey. ‘Emanet’ dizisinde aile avukatı, ‘Yedi Güzel Adam'da Kahramanmaraş valisi, ‘Karabela’ filminde kalem tutan adam. ‘Ayla’ filminde Sinemacı Turgay abi. ‘Nefes Nefese’de Hatay emniyet müdürü. ‘Müslüm’ filminde yatılı okul müdürü, ‘Bir Zamanlar Çukurova'da karakol komutanı yüzbaşı.
Bu film ve dizilerin kahramanı Halit Gökmen’i, eğitimci, yazar, dizi ve sinema oyuncusu olarak tanımlasam, o muhteşem sesiyle dinlediğimiz şiirleri alınır diye düşünüyorum. Çünkü Halit Gökmen denilince ilk akla gelen dinleyenlerin yüreğine yürüyen o güçlü sesinden okuduğu şiirleri…
Her anını dolu dolu yaşayan ve bulunduğu her ortamı pozitif enerjisiyle canlandıran Halit Gökmen, şiirde olduğu kadar, dizi ve filmlerde de ustalığını ortaya koyuyor. Ve bu kadar filmde ve dizide rol almasına rağmen öğrencilerinin, dostlarının ve sevenlerinin yanında mütevazılığını koruyor.
Halit Gökmen’i kısaca tanıtmanızı isteseler neler söylerdiniz?
Adana'da doğdum. 1982'de İnşaat Teknik Lisesi'ni 1987'de Ankara Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi'ni bitirdim. 1993–95 arasında İzmir – Tekirdağ'da yedek subay olarak askerlik yaptım. Lise yıllarında sahne tozuna maruz kaldım. 1987'de öğretmenliğe başladım. Halen Recep Birsin Özen ortaokulunda Teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak göreve devam ediyorum. Bir dönem TEMA eğitim komitesi başkanlığı ile TEMA Adana il temsilciliği yaptım. Meltem Gökmen'in eşi, Doğa Gökmen'in babasıyım.
Öğretmen Halit Gökmen ile sanatçı Halit Gökmen arasında bir fark var mı? Öğrenciler arasında sanatçı, sanatçılar arasında öğretmen gibi davrandığınız anlar oldu mu?
Aslında kişiliğiniz, istemeseniz de işinize yansıyor. O nedenle Öğretmen veya oyuncu (sanatçı deneyelim isterseniz, çok iddialı) Halit Gökmen birbirinin tek yumurta ikizi. Hangi açılardan? Disiplinli biriyim, oyun kişiliği için de alanım için de öğrenmeyi önemsiyor ve seviyorum. Öğretmen olarak da oyuncu olarak da öğreneceğim çok şey, kat edeceğim çok yol olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlikte branş itibariyle çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü öğrencilerin yaratıcılığını ortaya çıkarmaya yönelik, sanatsal yönü olan, estetik değer oluşturma çabasını destekleyen ve tüm bu değerler üzerinden rutin olmayan dinamik bir süreç yaşanan bir dersin öğretmeniyim. Öğrenciler arasında sanatçı, sanatçılar arasında öğretmen gibi davranıp davranmadığımı nesnel olarak değerlendiremem. Ancak yaşantılarımdan örnek verirsem öyle görünüyor. Örneğin Hanımın Çiftliği dizisinde rol arkadaşlarımın beni edebiyat öğretmeni sandıklarını anımsıyorum. Okulda da tavrımda, yaklaşımımda "Sanatçı farkı işte" dedikleri zamanlar oluyor.
Sanatçı Halit Gökmen’i ne zaman fark ettiniz?
Beş yaşından sonra çok sayıda tiyatro oyunu, film hatta bale izlediğim oldu. Tiyatro izlerken eleştirel bakar ve bazı karakterler için 'ben olsam daha iyi oynardım' dediğim olmuştur. İlk olarak Lisedeki tiyatro seçmelerine katılmak istediğimde rahmetli annem dersleri aksatırım diye engel olmuştu. Ben seçmelere girsem belki seçilemeyecektim. Belki de seçilip bir oyunda görev alacaktım. Seçmelere giremedim ama okulda o yıl sahnelenen iki tiyatro oyununun ve yılsonu gösterilerinin perde gerisinde asistan gibi neredeyse bütün çalışmalara katıldım. Dekor sürecine katkı koydum. Aynı tarihte okul gazetesinde şiirlerim ve karikatürlerim yayınlanıyordu. Fizik olarak gösterişli bir çocuk olmadığımdan ve kurallara uyan bir öğrenci olduğumdan dikkat çekmezken özellikle şiir ve karikatürlerden sonra tüm okul tarafından bilinmeye başladım. En azından eserlerim tanınır bilinir oldu. İlk sanatsal deneyimlerim, kendimi keşfim böyle başladı.
Film seti ile tanışmanız nasıl oldu?
1996 yılında maaşımın neredeyse iki katını verip bir el kamerası aldım. Amacım kısa film çekmekti. Çok kamera çekimi yaptım ama kısa film olacak formatta bir şey çekmedim. Doğa'nın doğumundan önce başlayıp ilk yaşlarının gelişimini içeren belgesel tadında bir şeyler çektim. Doğa üç yaşında iken Umut sahnesi ile tiyatro yapmaya başladım. Turnelere gittik. Kamera önüne geçmem 2006 yılında Beyaz Gelincik dizisi ile oldu. Orada iki bölümde bir çay ocağı sahibini canlandırdım. Bir süre sonra da Adana Büyükşehir Belediyesi oyuncularıyla birlikte Mevlânâ şiirlerini sahneledik.
Bugüne kadar hangi filmlerde hangi rolleri aldınız?
‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde avukat Suat Saylan, ‘İffet’ dizisinde Nöroşirürji hekimi Prof. Dr. Hikmet Bey, ‘Yer Gök Aşk’ta genel cerrah, ‘Dila Hanım’da 1. Sezon banka müdürü, 2. Sezon Avukat Halit Dündar bey. ‘Emanet’ dizisinde aile avukatı, ‘Yedi Güzel Adam'da Kahramanmaraş valisi. ‘Karabela’ filminde kalem tutan adam. ‘Ayla’ filminde Sinemacı Turgay abi. ‘Nefes Nefese’de Hatay emniyet müdürü. ‘Müslüm’ filminde yatılı okul müdürünü. ‘Bir Zamanlar Çukurova'da karakol komutanı yüzbaşıyı oynadım.
Hangi filmdeki rol sizde unutamadığınız bir etki bıraktı?
Her rolün bende ayrı bir etkiye sahip olduğu kuşkusuz. Bu biraz da hangi çocuğunuzu daha çok seviyorsunuza verilemeyecek bir yanıta benzeyecek. Sanırım en çok emek verdiğiniz sizde en çok etkiyi bırakıyor. Süreçlere müdahalede bulunmak pek olanaklı değildir. Ben ufak tefek müdahalelerde bulunma olanağı bulmam ve en uzun soluklu projem olması nedeniyle Hanımın Çiftliği diyebilirim. Bu projede Sevgili yönetmenim Adnan Güler ve yönetmen yardımcısı sevgili Seben Delice ile çok güzel bir frekans yakalamıştım. Bir de Ayla filmi benim için çok özeldir. Orada da yönetmen sevgili Can Ulkay ile çok uyumlu çalışmıştık. Bu arada bütün projelerde F&C Ajans aracılığıyla rol aldığımı da belirtmek istiyorum.
Çocukluktan bugüne seyrettiğiniz filmler ile oynadığınız filmler arasında bir bağ kurmanız istenseydi neler söylerdiniz?
Bugün oyunculukta, makyajda, ses ve ışıkta önemli bir aşama kaydedildiğini, teknolojik olanakların kullanımıyla görsel açıdan önemli işlerin çıkmaya başladığını söyleyebilirim. Eski filmlerin çok büyük bir samimiyetle ve özverilerle çekildiğini, olanakların kısıtlılığına karşın zaman zaman iyi işler çıkarıldığını da söyleyebiliriz. Kibar Feyzo, Gelin, Umut, Neşeli Günler, Hababam Sınıfı gibi efsaneler çıkarmış bir Yeşilçam Sineması'ndan söz ediyoruz. Günümüzde Nuri Bilge Ceylan marka olmuştur ama yanısıra çok nitelikli ve yetenekli yönetmenlerimiz var. Babam ve Oğlum, Bir Zamanlar Anadolu'da, Ayla gibi yakın dönem efsaneleri var. Ortak yönlerini ben insan sıcaklığında buluyorum. Bizim insanımız ne batılı toplumların insanlarına ne de Ortadoğu'daki toplumların insanlarına benziyor. Gezip gördüğüm 8–10 ülkedeki gözlemlerim ne kadar belirleyici olur bilemem ama coğrafyamızın zenginliğinin insan zenginliğimizi beslediğini, klâsik deyimle nevi şahsına münhasır bir yapımızın olduğunu birbirimize benzediğimizi başka bir yerde karşılaşamayacağımız insanlarımızın olduğunu bunun da sinemamızı beslediğini söyleyebilirim.
Türk sineması size göre dünya sinemasının neresinde?
Türk sineması bence insan kaynakları açısından dünya sinemasıyla boy ölçüşebilecek düzeyde. Ne var ki Türk sinemasındaki teknolojik gelişmelerin varlığını yadsımamakla birlikte filmlerimizdeki bazı aksiyon sahnelerinde teknik desteğe ihtiyaç duyuluyor. Dışarıdan gelen cihazlar kullanılıyor. Bu açıdan ciddi bir boşluk var. Sinema çok büyük paralar isteyen önemli bir kültürel sanayi kolu, bir dışsatım kaynağı. Belki devlet desteği ile belki de sanayici ve iş dünyasının konuya eğilmesiyle birlikte sanatsal ve kültürel tanıtımımızda yararı olur. Turizmimize ve tanıtımımıza katkı sağlar.
Adana’da yaşadığınız halde bu kadar önemli filmlerde rol aldınız, İstanbul’da bulunsaydınız yaşantınızda bir değişiklik olur muydu?
İffet İstanbul'da çekildi. Bu benim için turnusol kağıdı niteliğinde idi. İstanbul'da sinemaya devam edebilir miyim? Yanıtını aramadım değil. Ancak 1- İstanbul yaşanması çok zor bir şehirdi. 2-Adana'da yaşamımın en önemli unsurları ve çok sevdiğim mesleğim öğretmenlik vardı. 3- Belki de en önemlisi her zaman övünerek belirttiğim gibi ben sinema-dizi dünyasında amatör olarak varım ve büyük keyif alıyorum. Profesyonel olarak aynı zevki alacağımdan emin değilim. Evet, İstanbul'da olsaydım yaşantım çok değişirdi. Ancak ben çok da göz önünde olmak istediğimi sanmıyorum. Sahne, kamera önü çok keyifli ancak görünür hale gelmeye başladıktan sonra özel yaşamınız kalmıyor bunu ucundan köşesinden fark ettim. Bu da benim için biraz rahatsız edici.
Hayalinizdeki Halit Gökmen’in hedefi nedir? Başrol oynamak mı, yönetmen olmak mı, film senaryosu yazmak mı yoksa öğretmenliğe devam edip oyunculuğu birlikte yürütmek mi?
Bir tiyatro senaryom var amatör guruplar yıllar önce sahnelemişti. Senaryo yazma ve kısa film çekme fikri hep vardı. Sanırım yapma duygum devam edecek. Öğretmenliğin oyunculukla birlikte yürüyeceğini sanıyorum. Ancak bu görüşmede hiç söz etmediğim bir şey var. Şiir yorumlama. Ben şiir yorumlamaktan öğretmenlik ve oyunculuk kadar haz alıyorum. Bu konuda da çok güzel işler yaptık. Bu da bir uğraşı olarak yaşantımda hep olacakmış gibi duruyor.
‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde avukat Suat Saylan, ‘İffet’ dizisinde Nöroşirürji hekimi Prof. Dr. Hikmet Bey, ‘Yer Gök Aşk’ta genel cerrah, ‘Dila Hanım’da 1. sezon banka müdürü, 2. sezon Avukat Halit Dündar bey. ‘Emanet’ dizisinde aile avukatı, ‘Yedi Güzel Adam'da Kahramanmaraş valisi, ‘Karabela’ filminde kalem tutan adam. ‘Ayla’ filminde Sinemacı Turgay abi. ‘Nefes Nefese’de Hatay emniyet müdürü. ‘Müslüm’ filminde yatılı okul müdürü, ‘Bir Zamanlar Çukurova'da karakol komutanı yüzbaşı.
Bu film ve dizilerin kahramanı Halit Gökmen’i, eğitimci, yazar, dizi ve sinema oyuncusu olarak tanımlasam, o muhteşem sesiyle dinlediğimiz şiirleri alınır diye düşünüyorum. Çünkü Halit Gökmen denilince ilk akla gelen dinleyenlerin yüreğine yürüyen o güçlü sesinden okuduğu şiirleri…
Her anını dolu dolu yaşayan ve bulunduğu her ortamı pozitif enerjisiyle canlandıran Halit Gökmen, şiirde olduğu kadar, dizi ve filmlerde de ustalığını ortaya koyuyor. Ve bu kadar filmde ve dizide rol almasına rağmen öğrencilerinin, dostlarının ve sevenlerinin yanında mütevazılığını koruyor.
Halit Gökmen’i kısaca tanıtmanızı isteseler neler söylerdiniz?
Adana'da doğdum. 1982'de İnşaat Teknik Lisesi'ni 1987'de Ankara Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi'ni bitirdim. 1993–95 arasında İzmir – Tekirdağ'da yedek subay olarak askerlik yaptım. Lise yıllarında sahne tozuna maruz kaldım. 1987'de öğretmenliğe başladım. Halen Recep Birsin Özen ortaokulunda Teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak göreve devam ediyorum. Bir dönem TEMA eğitim komitesi başkanlığı ile TEMA Adana il temsilciliği yaptım. Meltem Gökmen'in eşi, Doğa Gökmen'in babasıyım.
Öğretmen Halit Gökmen ile sanatçı Halit Gökmen arasında bir fark var mı? Öğrenciler arasında sanatçı, sanatçılar arasında öğretmen gibi davrandığınız anlar oldu mu?
Aslında kişiliğiniz, istemeseniz de işinize yansıyor. O nedenle Öğretmen veya oyuncu (sanatçı deneyelim isterseniz, çok iddialı) Halit Gökmen birbirinin tek yumurta ikizi. Hangi açılardan? Disiplinli biriyim, oyun kişiliği için de alanım için de öğrenmeyi önemsiyor ve seviyorum. Öğretmen olarak da oyuncu olarak da öğreneceğim çok şey, kat edeceğim çok yol olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlikte branş itibariyle çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü öğrencilerin yaratıcılığını ortaya çıkarmaya yönelik, sanatsal yönü olan, estetik değer oluşturma çabasını destekleyen ve tüm bu değerler üzerinden rutin olmayan dinamik bir süreç yaşanan bir dersin öğretmeniyim. Öğrenciler arasında sanatçı, sanatçılar arasında öğretmen gibi davranıp davranmadığımı nesnel olarak değerlendiremem. Ancak yaşantılarımdan örnek verirsem öyle görünüyor. Örneğin Hanımın Çiftliği dizisinde rol arkadaşlarımın beni edebiyat öğretmeni sandıklarını anımsıyorum. Okulda da tavrımda, yaklaşımımda "Sanatçı farkı işte" dedikleri zamanlar oluyor.
Sanatçı Halit Gökmen’i ne zaman fark ettiniz?
Beş yaşından sonra çok sayıda tiyatro oyunu, film hatta bale izlediğim oldu. Tiyatro izlerken eleştirel bakar ve bazı karakterler için 'ben olsam daha iyi oynardım' dediğim olmuştur. İlk olarak Lisedeki tiyatro seçmelerine katılmak istediğimde rahmetli annem dersleri aksatırım diye engel olmuştu. Ben seçmelere girsem belki seçilemeyecektim. Belki de seçilip bir oyunda görev alacaktım. Seçmelere giremedim ama okulda o yıl sahnelenen iki tiyatro oyununun ve yılsonu gösterilerinin perde gerisinde asistan gibi neredeyse bütün çalışmalara katıldım. Dekor sürecine katkı koydum. Aynı tarihte okul gazetesinde şiirlerim ve karikatürlerim yayınlanıyordu. Fizik olarak gösterişli bir çocuk olmadığımdan ve kurallara uyan bir öğrenci olduğumdan dikkat çekmezken özellikle şiir ve karikatürlerden sonra tüm okul tarafından bilinmeye başladım. En azından eserlerim tanınır bilinir oldu. İlk sanatsal deneyimlerim, kendimi keşfim böyle başladı.
Film seti ile tanışmanız nasıl oldu?
1996 yılında maaşımın neredeyse iki katını verip bir el kamerası aldım. Amacım kısa film çekmekti. Çok kamera çekimi yaptım ama kısa film olacak formatta bir şey çekmedim. Doğa'nın doğumundan önce başlayıp ilk yaşlarının gelişimini içeren belgesel tadında bir şeyler çektim. Doğa üç yaşında iken Umut sahnesi ile tiyatro yapmaya başladım. Turnelere gittik. Kamera önüne geçmem 2006 yılında Beyaz Gelincik dizisi ile oldu. Orada iki bölümde bir çay ocağı sahibini canlandırdım. Bir süre sonra da Adana Büyükşehir Belediyesi oyuncularıyla birlikte Mevlânâ şiirlerini sahneledik.
Bugüne kadar hangi filmlerde hangi rolleri aldınız?
‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde avukat Suat Saylan, ‘İffet’ dizisinde Nöroşirürji hekimi Prof. Dr. Hikmet Bey, ‘Yer Gök Aşk’ta genel cerrah, ‘Dila Hanım’da 1. Sezon banka müdürü, 2. Sezon Avukat Halit Dündar bey. ‘Emanet’ dizisinde aile avukatı, ‘Yedi Güzel Adam'da Kahramanmaraş valisi. ‘Karabela’ filminde kalem tutan adam. ‘Ayla’ filminde Sinemacı Turgay abi. ‘Nefes Nefese’de Hatay emniyet müdürü. ‘Müslüm’ filminde yatılı okul müdürünü. ‘Bir Zamanlar Çukurova'da karakol komutanı yüzbaşıyı oynadım.
Hangi filmdeki rol sizde unutamadığınız bir etki bıraktı?
Her rolün bende ayrı bir etkiye sahip olduğu kuşkusuz. Bu biraz da hangi çocuğunuzu daha çok seviyorsunuza verilemeyecek bir yanıta benzeyecek. Sanırım en çok emek verdiğiniz sizde en çok etkiyi bırakıyor. Süreçlere müdahalede bulunmak pek olanaklı değildir. Ben ufak tefek müdahalelerde bulunma olanağı bulmam ve en uzun soluklu projem olması nedeniyle Hanımın Çiftliği diyebilirim. Bu projede Sevgili yönetmenim Adnan Güler ve yönetmen yardımcısı sevgili Seben Delice ile çok güzel bir frekans yakalamıştım. Bir de Ayla filmi benim için çok özeldir. Orada da yönetmen sevgili Can Ulkay ile çok uyumlu çalışmıştık. Bu arada bütün projelerde F&C Ajans aracılığıyla rol aldığımı da belirtmek istiyorum.
Çocukluktan bugüne seyrettiğiniz filmler ile oynadığınız filmler arasında bir bağ kurmanız istenseydi neler söylerdiniz?
Bugün oyunculukta, makyajda, ses ve ışıkta önemli bir aşama kaydedildiğini, teknolojik olanakların kullanımıyla görsel açıdan önemli işlerin çıkmaya başladığını söyleyebilirim. Eski filmlerin çok büyük bir samimiyetle ve özverilerle çekildiğini, olanakların kısıtlılığına karşın zaman zaman iyi işler çıkarıldığını da söyleyebiliriz. Kibar Feyzo, Gelin, Umut, Neşeli Günler, Hababam Sınıfı gibi efsaneler çıkarmış bir Yeşilçam Sineması'ndan söz ediyoruz. Günümüzde Nuri Bilge Ceylan marka olmuştur ama yanısıra çok nitelikli ve yetenekli yönetmenlerimiz var. Babam ve Oğlum, Bir Zamanlar Anadolu'da, Ayla gibi yakın dönem efsaneleri var. Ortak yönlerini ben insan sıcaklığında buluyorum. Bizim insanımız ne batılı toplumların insanlarına ne de Ortadoğu'daki toplumların insanlarına benziyor. Gezip gördüğüm 8–10 ülkedeki gözlemlerim ne kadar belirleyici olur bilemem ama coğrafyamızın zenginliğinin insan zenginliğimizi beslediğini, klâsik deyimle nevi şahsına münhasır bir yapımızın olduğunu birbirimize benzediğimizi başka bir yerde karşılaşamayacağımız insanlarımızın olduğunu bunun da sinemamızı beslediğini söyleyebilirim.
Türk sineması size göre dünya sinemasının neresinde?
Türk sineması bence insan kaynakları açısından dünya sinemasıyla boy ölçüşebilecek düzeyde. Ne var ki Türk sinemasındaki teknolojik gelişmelerin varlığını yadsımamakla birlikte filmlerimizdeki bazı aksiyon sahnelerinde teknik desteğe ihtiyaç duyuluyor. Dışarıdan gelen cihazlar kullanılıyor. Bu açıdan ciddi bir boşluk var. Sinema çok büyük paralar isteyen önemli bir kültürel sanayi kolu, bir dışsatım kaynağı. Belki devlet desteği ile belki de sanayici ve iş dünyasının konuya eğilmesiyle birlikte sanatsal ve kültürel tanıtımımızda yararı olur. Turizmimize ve tanıtımımıza katkı sağlar.
Adana’da yaşadığınız halde bu kadar önemli filmlerde rol aldınız, İstanbul’da bulunsaydınız yaşantınızda bir değişiklik olur muydu?
İffet İstanbul'da çekildi. Bu benim için turnusol kağıdı niteliğinde idi. İstanbul'da sinemaya devam edebilir miyim? Yanıtını aramadım değil. Ancak 1- İstanbul yaşanması çok zor bir şehirdi. 2-Adana'da yaşamımın en önemli unsurları ve çok sevdiğim mesleğim öğretmenlik vardı. 3- Belki de en önemlisi her zaman övünerek belirttiğim gibi ben sinema-dizi dünyasında amatör olarak varım ve büyük keyif alıyorum. Profesyonel olarak aynı zevki alacağımdan emin değilim. Evet, İstanbul'da olsaydım yaşantım çok değişirdi. Ancak ben çok da göz önünde olmak istediğimi sanmıyorum. Sahne, kamera önü çok keyifli ancak görünür hale gelmeye başladıktan sonra özel yaşamınız kalmıyor bunu ucundan köşesinden fark ettim. Bu da benim için biraz rahatsız edici.
Hayalinizdeki Halit Gökmen’in hedefi nedir? Başrol oynamak mı, yönetmen olmak mı, film senaryosu yazmak mı yoksa öğretmenliğe devam edip oyunculuğu birlikte yürütmek mi?
Bir tiyatro senaryom var amatör guruplar yıllar önce sahnelemişti. Senaryo yazma ve kısa film çekme fikri hep vardı. Sanırım yapma duygum devam edecek. Öğretmenliğin oyunculukla birlikte yürüyeceğini sanıyorum. Ancak bu görüşmede hiç söz etmediğim bir şey var. Şiir yorumlama. Ben şiir yorumlamaktan öğretmenlik ve oyunculuk kadar haz alıyorum. Bu konuda da çok güzel işler yaptık. Bu da bir uğraşı olarak yaşantımda hep olacakmış gibi duruyor.