Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Adana Şubesi, Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, ülkemizde halen 2 milyon çocuğun tarım işçiliği yaptığını belirtti.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çocukların yüksek yararı durumunun gözetilmesi ve uygulanması sorumluluğunu sözleşmeye taraf devletlere yüklediğine dikkat çekilen açıklamada, “Bu temelde bugün çocukların en temel hakları devlet güvencesi altındadır” denildi.
Ülkemizde hem bu güvenceye hem de sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üstünden geçen 25 yıla rağmen hala tarımda çalışan 2 milyona yakın çocuk işçinin bulunduğu gibi erken yaşta zorla evlendirilen, her türlü istismara ve şiddete maruz kalan çocukların bulunduğu belirtilen açıklamada şunlar belirtildi:
“Cezaevinde bulunan, okula gidemeyen, çatışma ortamında kaybedilen çocuklar bulunmaktadır. Geçici korunma statüsü ile ülkemizde olan Suriyeli çocuklar da sığınmacı-göçmen olmanın dezavantajı ile bu durumdan paylarına düşeni fazlası ile almaktadırlar.
Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf olmasına rağmen maalesef bugüne kadar ki uygulamalar ve iç yasal mevzuat “çocuğun üstün yararı”nın korunmasına ilişkin temel politikalar hayata geçirilmemiştir. İstismarla mücadele için etkin çözümler bulunması gerekirken günlük politik ihtiyaçlar nedeni ile çocukların istismarcıları ile evlilikleri çözüm olarak sunulmaktadır. Suça sürüklenen çocuklar için cezaevi dışında çözüm üretilmemektedir. Çocuk işçiliği ortadan kaldırılmadığı gibi çocuk işçilerin olduğu videolara yetkililer tarafından güzellemeler yapıldığını maalesef görmekteyiz. Her çocuğa eşit okul imkânı sağlanamazken online eğitim bu eşitsizliği daha da arttırmaktadır, yüzbinlerce çocuğun internete erişim imkanı yoktur; canlı ders için komşudan internet çekmeye çalışırken damdan düşüp yaşamını yitiren 8 yaşındaki çocuk aslında durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermektedir. Yani eğitim hakkına ulaşmaya çalışılırken, yaşam hakkı son bulmaktadır!
Çocuklar ve çocuk haklarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar günü kurtarmaya yönelik ve siyasi ranta göre değil, çocuğun yüksek yararını esas alan bütüncül-kapsayıcı bir politika içinde ele alınmalıdır. Çocuklar hayatta kalmalı, özgürce yaşamalı ve gelişmelidir. “
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çocukların yüksek yararı durumunun gözetilmesi ve uygulanması sorumluluğunu sözleşmeye taraf devletlere yüklediğine dikkat çekilen açıklamada, “Bu temelde bugün çocukların en temel hakları devlet güvencesi altındadır” denildi.
Ülkemizde hem bu güvenceye hem de sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üstünden geçen 25 yıla rağmen hala tarımda çalışan 2 milyona yakın çocuk işçinin bulunduğu gibi erken yaşta zorla evlendirilen, her türlü istismara ve şiddete maruz kalan çocukların bulunduğu belirtilen açıklamada şunlar belirtildi:
“Cezaevinde bulunan, okula gidemeyen, çatışma ortamında kaybedilen çocuklar bulunmaktadır. Geçici korunma statüsü ile ülkemizde olan Suriyeli çocuklar da sığınmacı-göçmen olmanın dezavantajı ile bu durumdan paylarına düşeni fazlası ile almaktadırlar.
Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf olmasına rağmen maalesef bugüne kadar ki uygulamalar ve iç yasal mevzuat “çocuğun üstün yararı”nın korunmasına ilişkin temel politikalar hayata geçirilmemiştir. İstismarla mücadele için etkin çözümler bulunması gerekirken günlük politik ihtiyaçlar nedeni ile çocukların istismarcıları ile evlilikleri çözüm olarak sunulmaktadır. Suça sürüklenen çocuklar için cezaevi dışında çözüm üretilmemektedir. Çocuk işçiliği ortadan kaldırılmadığı gibi çocuk işçilerin olduğu videolara yetkililer tarafından güzellemeler yapıldığını maalesef görmekteyiz. Her çocuğa eşit okul imkânı sağlanamazken online eğitim bu eşitsizliği daha da arttırmaktadır, yüzbinlerce çocuğun internete erişim imkanı yoktur; canlı ders için komşudan internet çekmeye çalışırken damdan düşüp yaşamını yitiren 8 yaşındaki çocuk aslında durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermektedir. Yani eğitim hakkına ulaşmaya çalışılırken, yaşam hakkı son bulmaktadır!
Çocuklar ve çocuk haklarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar günü kurtarmaya yönelik ve siyasi ranta göre değil, çocuğun yüksek yararını esas alan bütüncül-kapsayıcı bir politika içinde ele alınmalıdır. Çocuklar hayatta kalmalı, özgürce yaşamalı ve gelişmelidir. “