Haftalar öncesinden vilayet civarına, Lale Sineması civarına afişler asılırdı. O günü sabırsızlıkla bekleyen aileler ve gençler vardı. Konser günü geldiğinde o zamanki lunaparkın orta kısmında bulunan hilal şeklindeki havuzun iç kısmına sahne kurulurdu. Dış kısmına ise izleyiciler ve dinlemeye gelenler sıralanırdı. Böyle günler Adana için özel günlerdi. Çünkü lunapark böyle mahşeri bir kalabalığı çok sık yaşamazdı.
*****
Akşam saatlerinde konser başladığında özellikle o gençlerin “baba” diye haykırışları konsere apayrı bir atmosfer katıyordu. Hayranlarının O’na “baba” demesi boşuna değildi. Hiçbir zaman bozmadığı doğallığı, konserlerinde kendini yerlere atan efkârlı gençlere “oğlum yapmayın lütfen” şeklindeki içten çağrıları, mütevazı duruşu…
*****
Gençler, sahnedeki insan “Küskünüm, Sevda yüklü kervanlar, Haberimiz yok” şarkılarını seslendirmeye başladığında aşklarına, acılarına, yaşanmışlıklarına tercüman olan birine duydukları hayranlıkla sahneye dikkat kesilirlerdi. Tabii ki gençlerin sahnedeki insanla gönül bağının olması çok olağandı. Çünkü O’da hayranı olan gençler gibi acılarla yoğrulmuş biriydi.
Sahnedeki kişiye böylesi duygularla hayranlık duyan gençler genellikle köyden kente göç etmiş elit kesim tarafından hor görülen Anadolu gençleriydi. Evet sanırım size anladınız. Sahnedeki kişi “Müslüm Baba” yani Müslüm Gürses’ti.
*****
Vizyona yeni giren “Müslüm” filmiyle yıllarca tanıdığımızı düşündüğümüz Müslüm Gürses’in hayatına dair bilmediğimiz çok şey olduğunu öğrendik. Ve anladık ki kolay arabesk olunmuyor…
Not: Müslüm Gürses gibi bu topraklarda yetişmiş ve bu ülkeye güzel taraflarıyla mal olmuş her hemşehrimiz bizim gurur kaynağımızdır. Ve bir kez daha gördük ki Adana’da sanat siyasetten daha samimi ve daha birleştiricidir.
Ruhun şad olsun Müslüm Baba…
Kaleminize kuvet