Adı af ya da infaz sürelerine ilişkin düzenleme olsun her iki uygulamanın da amacı adaletin yerine getirilmesidir. Ancak bu iki olgu üzerine kurulacak adalette sadece suç işleyen kişilerin baz alınmaması gerektiği suçtan zarar gören insanların da haklarının gözetilmesi gerektiğini düşünüyorum.
***
Biz genelde toplum olarak adalete ilişkin fikir üretmeye başladığımızda önceliğimiz suç işleyen kişileri düşünüyoruz. Oysa ki adalet çift başlıdır. Yapılan hukuki işlem ve verilen ceza suç işleyen kişiyi cezalandırma amacı kadar o suçun mağduru olan kişinin vicdanını bir nebze de olsa rahatlatma amacı taşımalıdır. Bu hassasiyet gözetilmeden yapılacak işlemlerin kamu vicdanında tahribata yol açacağının tartışılmaz bir gerçek olduğunu düşünüyorum.
***
Adaleti sağlamada bu iki durum arasındaki ölçüyü ve dengeyi belirleyecek kurum ise devlet erkini kullanmada yetkili olan siyaset kurumudur. Hepimizin bildiği üzere “adaletsizlik” telafisi olmayan bir durumdur. Haksız yere sona erdirilmiş ya da haksız yere özgürlüğü elinden alınmış bir hayatın yerinin hiçbir şekilde dolmayacağını söylemek çok yanlış olmayacaktır.
***
Bunları anlatmadaki amacım “adalet” kavramını sadece suçlu tarafından değil mağdur tarafından da düşünmek gerektiğini vurgulamaktır. Çünkü bu ikisi arasındaki kurulan dengenin kamu vicdanı açısından önem taşıdığını düşünüyorum.
***
Elbette kader mahkumları vardır ve onlara yönelik bir hukuki düzenleme yapılmalıdır. Ancak kader mahkumlarından hareketle kader mağdurları oluşturulmamalıdır!