Ahmet Amca, ekmeğini üç tekerlekli tablasından kazanan samimi bir adam… Kenar mahallelerin birinde bulunan evinden her sabah üçte çıkar, yaya olarak şehrin içindeki hale gelirdi. Sabah namazlarını da gittiği halde kılar, halden aldığı malları satmak için üç tekerlekli tablasıyla akşama kadar sokak sokak gezerdi. Mallarını bitirdikten sonra yine yaya olarak evine döner, ailesiyle yer sofrasında yemeğini yedikten sonra karısına kazancından evi için lazım olanı verir ve abdest alarak Ulu Cami’ye giderdi. Yatsı namazını kılmak için gittiği Ulu Cami’de dostluklar edinmişti. Bu dostlarıyla dini sohbetler eder ülkedeki yanlışların düzeltilmesi için dualarla karışık temennilerde bulunurdu. Yatsı namazı çıkışında ihtiyaç sahipleri için toplanan yardıma katkı olsun diye cebindeki üç kuruştan birisini verirdi. Çünkü rızkın başkasından alarak değil başkasıyla paylaşarak çoğalacağını biliyordu.
*****
Bir gün, birlikte yatsı namazı kıldığı arkadaşlarından bazılarının ülkedeki yanlışlara dur demek için parti kurduğunu öğrendi. Çok sevinmişti. Gerçi parası gücü yoktu ama samimiyeti ve duası vardı. Bir zaman sonra arkadaşlarının kurduğu parti Ahmet Amca gibi samimi insanların duasıyla iktidar oldu. Ahmet Amca haberleri takip ediyor yapılan her güzel işte mutlu oluyordu. Çünkü bu Ahmet Amca’nın davasıydı.
*****
Ancak bir süre sonra lüks cipli, pahalı takım elbiseli şaşalı eşarplı bazı insanların Ahmet Amca’nın davasını sahiplendiğini gördü. Oysa bunlar Ahmet Amca ve dava arkadaşlarının haksızlığa uğradığı zamanlarda yanlarında yoktu! Ama bunları tanımıyor değildi tanıyordu. Bunlar gençliğinin geçtiği 80’li yıllarda sol darbe yememek için mehter marşı dinleyip milliyetçi naralar atan, 90’lı yıllarda 28 Şubat mağduru olmamak için smokin giyip vals yapan, 2000’li yıllarda ise terörist başı hocalarının vaazını dinleyip salya sümük ağlayan kişilerdi. Ama şimdi bu kişiler Ulu Hakan Abdülhamit diyor Atatürk’ü dışlıyor Rabia işareti yapıyorlardı.
*****
Ahmet Amca bunların kendini baki kılmak adına her bekayı hiçe sayan zümre olduğunu hemen anladı. Ne yazık ki bu zümre Ahmet Amca’nın davasına göz koymuştu. Ama dua etmekten başka yapacağı bir şey yoktu. Her zamanki samimiyetiyle vatan ve millet için güzel dualar ederek nafakasını çıkarmak için yola koyuldu.
*****
Evet değerli okuyucularım! Ahmet Amca’nın hikâyesi hepimiz için tanıdık ve bildik bir hikâye. Bu hikâyeye dayanarak siyasetçilere şu soruyu soruyoruz; kurduğunuz ve yürüttüğünüz siyaset Ahmet Amca gibilerin bekasına mı yarıyor yoksa diğer kan emici zümrenin bekasına mı?
Asıl beka meselesi burada yatıyor…
Müslüman imani esaslar üzere marifetle amel etmelidir