Dünya Sağlık Örgüt (DSÖ), koronavirüs henüz ortada yokken, daha fazla insanı hemşireliğe çekmek, eğitimli ve deneyimli hemşirelerin mesleği terk etmelerini engellemek amacıyla 2020 yılını 'Dünya Hemşirelik Yılı' ilan etmişti. Çünkü hemşire sıkıntısı, önümüzdeki on yıl içinde dünyada ulusal sağlık sistemlerinin karşılaşacağı en büyük sorun olarak görülüyordu.
Son 70 yıldır üniversitelerden mezun olan hemşireler doktora düzeyinde çalışmalar ortaya koyduğu ve doktorlar gibi birçok alanda uzmanlaştıkları halde, bu gelişimi takip edemeyen kültürel düzeyi düşük kişiler halen hemşireliği 150 yıl öncesindeki gibi, bir dizi becerinin öğrenilmesi zannediyor ve hemşirelerin ekonomik ve özlük hakları da düzeltilmediğinden eğitimli ve deneyimli hemşireler çok sevdiği halde mesleği terk ediyorlardı.
Bu nedenle, tüm dünyada bu yıl hemşirelik mesleğinin sorunları tartışılacak, çözümler bulunacak, meslek daha cazip hale getirilecekti.
Covid19 salgınının ortaya çıkması nedeniyle bunların hiçbiri yapılamadı. Lakin daha önceki salgınlarda olduğu gibi bu salgında da hemşirelik mesleğinin aslında ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğu anlaşıldı; mesleğin önemi ve gelişimi konusunda toplumun farkındalığı ve kültürü arttı.
Ancak ne yazık ki 2020 yılı, herkes açısından olduğu gibi hemşireler açısından da dünya tarihine en acı yıllardan biri olarak geçecek görünüyor.
* * * * *
Tüm hastaneler, yoğun bakım üniteleri covid19 vakalarıyla dolup taşmış durumda. Adeta her yer de ölüm kol geziyor.
Üstelik bu savaşta ölenler sadece hastalar değil. Onların yaşamını kurtarmaya çalışan sağlık çalışanları da bir bir yaşamını kaybediyor. Gün geçmiyor ki, bir doktor, bir hemşire hayatını kaybetmemiş olsun...
Covit savaşının öncü birlikleri olan hemşirelerin durumu ise daha da vahim. Hastalarının yaşamını korumak adına en ön safta adeta cansiperane çalışıyorlar ve her gün sayısız kez ölümle burun buruna geliyorlar;
Kimi Hemşire Hasan Baştuğ gibi, henüz 22 yaşında…
Kimi Hemşire Nur Yavuz gibi, yüzünü göremediği karnındaki yavrusuyla…
Kimi Hemşire Emine Ezen gibi, öksüz bıraktığı çocuklarının acısıyla…
Bir bir yaşama veda ediyorlar !
Boğulurken kendi sessiz çığlıklarında...
Yüreklerinde doyamadıkları sevdaların hüznü; alınlarında içtikleri and’ı yerine getirmiş olmanın huzuru ve onuru var…
Çanakkale’de de,
Kurtuluş savaşında da, adsız kahramanlardı onlar…
Covid’le savaşta da ‘ADSIZ KAHRAMANLAR’ oldular.
* * * * *
Yaşamını kaybeden her bir hemşirenin hikayesi,
Hemşirelik kolejinde ve yüksekokulunda okuduğum yılları, Gevher Nesibe Sultan’ı ve ‘Safiye Hüseyin Elbi’yi getiriyor aklıma...
Onlar kim mi?
Onlar çook uzun yıllar önce yaşamış olmasına rağmen, hala insanların yüreğine sevgi kazıyabilen, yüreğimdeki insan sevgisinde büyük payı olan örnek Türk kadınlarıdır.
* * * * *
GEVHER NESİBE SULTAN
Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan’ın kızıdır. Tarihin İlk Hemşiresi olarak anılır, 39 yaşında verem hastalığına yakalanıp ölmüştür.
Vasiyeti üzerine, yaşamı koruyabilmek adına 1204-1214 yılları arasında Kayseri'de ünlü bir medrese ve şifahane yaptırılmıştır. Bazı kaynaklara göre, burası dünyada tıp eğitimi ve sağlık hizmetlerini birlikte veren ilk tıp merkezdir; dünyada ilk merkezi ısıtma sistemi de burada yapılmıştır.
Bir çok ünlü Türk hekimi bu medresede yetişmiştir. Şifahanesinde eczane, dahiliye, cerrahi, göz, akıl ve ruh hastalıkları bölümleri bulunan bu hastanede birçok hasta ameliyat edilmiş, ilaçla tedavi edilmiştir.
Ortaçağ Avrupa’sında şiddet uygulanarak topluma kazandırılmaya çalışılan akıl hastaları, yaklaşık 800 yıl önce burada; su, kuş ve müzik sesleri dinletilerek tedavi edilmiştir.
Gevher Nesibe Sultan’ın merhametinin ve ileri görüşlülüğünün anısına; Erciyes Üniversitesi Hastanesi'ne ‘Gevher Nesibe Hastanesi' adı verilmiştir. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından da, Venüs gezegenindeki bir tepeye ‘Gevher Nesibe’ adı verilmiştir.
* * * * *
Gencecik yaşında ölürken bile başka insanların sağlığını düşünen bu hemşirenin adı şimdi ölü bir gezegende yaşamaktadır…
Bizler de, az buçuk bunu düşünüyor olsaydık, belki de dünyada böyle bir salgın hiç çıkmayacaktı veya çıksa bile bu boyuta ulaşmamış olacaktı.
Bir maske takmaya bile zorsunuyoruz. Hatta bazılarımız karantinada olması gerekirken umarsızca ortalıkta dolaşıyor, bile bile başka insanların hayatını tehlikeye atıyor.
Tıpkı şairin dediği gibi;
“Kendi kendimizle yarıştayız…Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı….Ya da dünyamıza inecek ölüm”…
Biran evvel hepimiz, insana ve yaşama değer vermeyi, dünyamızı kötülükle kirletmemeyi öğrenmeliyiz; aksi halde kendi ellerimizle yok edeceğiz onu…
* * * * *
SAFİYE HÜSEYİN ELBİ
Dünyada modern anlamda hemşirelik, Kırım Savaşı sırasında Florance Nightingale ile başlamıştır. Türkiye’de ise, modern hemşireliğin öncüsü ve ilk Türk Hemşiresi Safiye Hüseyin Elbi olarak kabul edilir.
Avrupa'da eğitim görmüş modern bir Türk Kadını olan Safiye Elbi, İngiltere’de deniz ateşesi olan Ahmet Paşa’nın kızıdır. Annesi İngiliz soylularından Hammond Wilward’ın kızı Josephine Wilward’dır.
Trablusgarp Savaşı'nda sağlık hizmetleri verilemediği için yaşanan ağır asker kayıpları onu derinden üzmüş, bu nedenle 1912'li yıllarda Kızılay'ın açtığı hasta bakımı kurslarına katılarak Balkan Savaşları'nda gönüllü olarak hemşirelik yapmıştır.
Daha sonra Çanakkale Savaşları'na katılmış ve yaralanan askerlerin tedavisi için hazırlanan Reşit Paşa Vapurunda başhemşirelik yapmıştır. İstanbullu kadınların ve paşaların kızlarının Çanakkale’de ve diğer cephelerde gönüllü olarak hemşirelik yapmalarına öncülük etmiştir. Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Hanımlar Cemiyeti’nin kurucularındandır.
Türk askerleri kadar, yaralanan yabancı askerlerin de tedavisini yapmıştır. Ölüm anında hemen hepsinin kendi dilinde ‘Anne !’ kelimesini sayıklayarak öldüğünü gördüğünü ve bundan çok etkilendiğini söyler.
Yaralı askerlerin hayatını kurtarabilmek adına, gülleler ve mermiler altında kendi canını tehlikeye atarak gönüllü olarak çalışan Safiye Elbi, kurtuluş Savaşı'nın ardından hayatını
yeryüzündeki en kutsal meslek olarak gördüğü hemşireliğe adamıştır. Ömrünün geri kalanını hemşirelikle ilgili yazılar yazarak ve konferanslar vererek geçirmiştir.
Uluslararası alanda katıldığı kongre ve toplantılarda da Osmanlı Devleti'ni en iyi şekilde temsil etmiş, yabancı ülkelerde hemşirelik ve hasta bakımı konusunda sayısız konferanslar vermiş, birçok devlet tarafından onur nişanıyla ve madalyalarla ödüllendirilmiştir.
Bu koca yürekli şefkat abidesi kadın, ülkemizde hemşirelik mesleğinin gelişimine büyük katkılar sunmuştur. 83 yaşında o çok sevdiği mesleğin mensuplarının kollarında hayata gözlerini yummuştur;
Meslektaşları ona, tıpkı onun öğrettiği gibi ölüm anında umut, cesaret ve anne şefkati sunmuşlardır.
Tüm hemşireler, ölüm anında hastalarına hala aynı şeyleri sunarlar.
Kendileri korksalar bile bunu hissettirmez; hastalarını, anne şefkatiyle teselli edip, umut ve cesaret vererek Yaradan’a uğurlarlar.
F. Nihgtingale’in dediği gibi ‘Tanrının en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.’ Bu nedenle hemşireler, yüksek değerlere ve yüksek sorumluluk bilincine sahip olacak şekilde yetiştirilirler. Bu yüzden olsa gerek, güven konusunda yapılan araştırmalarda diğer meslekler içerisinde her zaman hemşireler en üst sıralarda yer alırlar.
Ancak zordur hemşirelik, hem de oldukça zor; zira en mutlu olduğun anlarında bile, yüreğinde hastalarının hüznünü taşırsın. Bazen öyle ölümler görürsün ki, daha önce hiç tanımadığın insanların günlerce yasını tutarsın…
Lakin, mesleğin tüm zorluklarına ve Covid de olduğu gibi hastalıkların bulaşma riskine rağmen:
Sadece yaşamını kurtardıklarının değil, ahirete intikal eden bir çok ruhun da adsız kahramanlarıdır onlar...
2020 Dünya Hemşireler Yılında ise, tüm dünyanın ‘ADSIZ KAHRAMANLARI’ oldular.
Bu Toplum Kürsüsü’nden Türk Kadınlar Konseyi Derneği adına, en kısa sürede özlük haklarının ve ekonomik haklarının düzeltilmesi dileğiyle, tüm hemşirelerimizin ‘Hemşireler Yılı’nı kutlar, Pandemi sürecinde göstermiş oldukları olağanüstü fedakarlıklar için, her birine ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Ne kadar güzel ifade etmişsiniz
Nihayet bizlerin çalışmalarını gören birinin olduğunu bilmekten mutluluk duydum.