YILDIZLAR ŞAHİDİMİZ SÖZÜMÜZ SÖZ OLSUN !
Bugün Birleşmiş Milletler binasının duvarında asılı olan dünyanın ilk yazılı barış sözleşmesinin altında bir kadının mührü olduğunu ve bu kadının bir ‘Anadolu Kadını’ olduğunu biliyor musunuz?
Kadeş Antlaşması olarak bilinen bu sözleşme Hititlerle Mısırlılar arasında imzalanmış ve Mısır Kralı II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında akdedilmiş bir Barış Sözleşmesi’dir. Akad dilinde yazılmış olan bu metnin altında her iki kral yanında Hattuşili’nın eşi Kraliçe PUDUHEPA’nın da mührü vardır.
PUDUHEPA, kralla eş yetkiye sahip olarak bu sözleşmeyi tasdik etmiştir. Bu sözleşme dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır.
Kamuoyunda Puduhepa’nın daha çocukken kendine, “Ben Puduhepa. Kimseler bilmezken ben okuyacağım. Bilge insanlar gibi ben de yazacağım. Büyük insanlar gibi düşüneceğim. Yoluma çıkan engelleri aşacağım. Yıldızlar şahidim, sözüm söz olsun” diyerek bir söz verdiği söylenir.
Kadın haklarının öncüsü kabul edilen PUDUHEPA’yı ve bu sözün gerçekliğini araştırırken, çok değerli bir kaynak esere ulaştım. Hititolog Prof. Dr. Ahmet Ünal’ın, Puduhepa dahil eski Anadolu kadınlarını tüm yönleriyle tarihi belgeleri kullanarak incelemiş olduğu ‘PUDUHEPA ve ZAMANI’ adlı bu kitabı tüm kadınlar okumalı, muhteşem bir motivasyon kaynağı. Bu kitap sayesinde, Puduhepa ve eski Anadolu kadınlarıyla ilgili internette dolaşan bazı bilgilerin hurafe olduğunu fark ettim, Puduhepa’nın çocukken kendine verdiği söylenen sözün de bilimsel dayanağını bulamadım ancak Puduhepa’nın böyle biriradeye sahip ve hatta hakkında yazılıp çizilenlerden çok daha fazlasını yapmış, çok azimli ve güçlü bir kadın olduğunu öğrendim ve okudukça hayranlığım arttı.
Puduhepa, düşünme yetisini öyle çok kullanmış ve öylesine çok kendisini bilgiyle donatmış ki, döneminde kadın haklarını aşırı derecede zorlayarak, askerlik dışında günlük hayatın her alanında söz sahibi olmuş, eşiyle birlikte veya bağımsız olarak törenlere katılmış, tapınaklara giderek ve ülkelerin krallarıyla mektuplaşarak diplomasi yoluyla tarihin ilk yazılı barış sözleşmesinin imzalanmasını sağlamış.
Tarihte kendine ait mührü olan ve onu yasal alanda ve devletler arası ilişkilerdekullanan ilk kadın olan Puduhepa, ülkesinde uzun yıllar devam eden savaşları barışçıl yollarla sona erdirdiği için ‘Barışın Kraliçesi’ olarak anılıyor.
Puduhepa’nın yaşadığı Lawazantia kentinin Adana sınırları içinde olduğu belirtilmekte ve barışın dünyaya yazılı olarak ilk kez Çukurova topraklarından doğmuş olduğu ve bunun PUDUHEPA adlı bir kadın sayesinde olduğu kabul edilmektedir.
Günümüzde ise ne acıdır ki, bu topraklar 4 günde 3 kadının katledildiği, kavgayla, şiddetle anılan topraklara dönüşmüştür.
PUDUHEPA’nın sözünü aslında hepimiz kendimize vermiş ve kendimizi bilgiyle donatabilmiş olsaydık, 33 asırdır kadın hakları ile uğraşıyor olmazdık, en fazla 3 asırda çözmüş olurduk birçok sorunu…
Tarih boyunca adeta iki ileri bir geri gidip gidip gelmişiz. Yüzyıllardır erkeklerle aynı fırsat eşitliğini yakalayabilmek için uğraşıp durmuşuz ama halen çok gerilerdeyiz.
Kadınlar bilinçlendikçe hak talebinde bulunuyor, hak talebinde bulundukça kadına yönelik şiddet artıyor; erkekler tarihsel süreçte elde etmiş oldukları üstünlüğü her daim bir şekilde elinde tutacak bir yol buluyor, bulamazsa kaba kuvvetle elinde tutmaya çalışıyor.
OYSA DÜNYANIN YARISI KADIN DİĞER YARISINI DA KADINLAR YETİŞTİRİYOR
Buna rağmen bir türlü başaramıyoruz.
Neden, niçin?
Çünkü yanlış öğretilerle öylesine çok pasifize edilmişiz ki, çoğumuz içimizdeki o muhteşem kadın gücünün ve dürtüsünün farkında bile değiliz.
Oysa PUDUHEPA sıradan bir din görevlisinin kızı olmasına rağmen, aşırı babaerkil bir toplumda bile en anaerkil olmayı başarabilmişti;
Evlenerek gittiği yabancı diyarlarda, kendisini, düşünce ve eylemlerini kabul ettirmesi şüphesiz onun içindehiç de kolay olmamıştır. Ancak azmi ve bilgeliği sayesinde büyük işler başarmış ve tarihte ilkler arasına adını yazdırmıştır.
Okuma alışkanlığımız olmadığı için bizler zengin ve görkemli geçmişimizi ve motivasyon kaynağımız olabilecek güçlü Anadolu kadınlarını yeterince bilmiyoruz.
Aslında hepimiz olabildiğince kendimizi bilgiyle donatsak ve çoğunluktan doğan gücümüzü kullansak bizlerde çok şey başarabiliriz.
Kadınlar, Anadolu’da neolitik dönemde bile çok daha aktif olarak çalışıyorlardı. İş hayatında ve aile hayatında söz sahibiydiler. Hatta tek başına devlet yönetebiliyorlardı.
Sonrasında tarım ve ticaret gelişti, kadına farklı roller biçildi, kadın çocukları büyütebilmek adına eve kapandı, üretimden vazgeçti ve ekonomik özgürlüğünü kaybetti. Üstüne yanlış dinsel ve geleneksel öğretiler de eklenince bu uygarlık anlayışı adeta kadını ve kadınlığı öğüttü...
Birçoğumuz farkında bile olmadan halen bu yanlış öğretileri tekrar ediyoruz;
Eğitimden tutun da çalışma hayatına, hatta kendimizle ilgili kararlara varıncaya kadar bir çok konuda karar verme yetkisini ve önceliği kocalarımıza ve oğullarımıza veriyoruz. Bunun adına da fedakarlık diyoruz, gelenek görenek diyoruz, saygı diyoruz.
Oğullarımız ve eşlerimiz tabi ki önemli, ancak çoğu zaman yaptığımız şeyin kendi elimizle kendimiz ve kızlarımız acısından eşitsizlik yaratmak olduğunu dahi fark etmiyoruz.
Babamız, kocamız, tüm erkekler nihayetinde hepsi bir kadının oğlu değil mi? Oğullarımıza; kadının saygın bir varlık olduğunu, kız kardeşleriyle eşit olduğunu bizden daha iyi kim öğretebilir, kim gösterebilir?
ÜRETEN KADIN MUTLU KADINDIR
Ünlü Fransız düşünürü J.J.Rouseau’nun çok doğru bulduğum ve sevdiğim bir sözü vardır; ’Özgürlük ve insanlık tek bir şeydir. Özgür olmayan, insanlık vasıf ve kişiliğini kaybeder.’der.
Bana göre de, mutlu kadın olabilmenin yolu, güçlü kadın olmaktan geçer; onun da en doğru yolu, bilinçli ve üreten kadın olmaktır. Diğer türlü her şeye; güzelliğe, gençliğe, babanın veya evladın himayesine yahut kocanın servetine v.s.'e dayalı her türlü güç en ufak bir talihsizlikte yıkılmaya mahkumdur.
Bu nedenle, tüm kadınların bilinçlenmesi ve üretmeye odaklanması, mutlaka ve mutlaka ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerekmektedir.
Erkekler de artık kadınların önünde durmamalı, kendilerini geliştirmeli, çağın koşullarına uygun zihinsel ve davranışsal dönüşümü sağlamalıdır.
Bilinmelidir ki, kadının bilinçlenmesi ve güçlenmesi sadece kadınlar lehine menfaatler doğurmayacaktır: Toplumun bilincini, kurmuş olduğu aileyi, yetiştireceği çocukları ve özgüvenini destekleyerek temeli sağlam nesillerin yetişmesini sağlayacaktır.
Bu itibarla, kadın sorunlarının ve kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu, çok yönlü çözümler gerektirdiğini, kadın/erkek herkesin bu konuda duyarlı ve destekleyici olması gerektiğini, her iki cinsin de yaşamın tüm alanlarında mutlulukla ilerleyebilmesinin yolunun kadın/erkek dayanışmasıyla mümkün olabileceğini her fırsatta anlatmaya çalışıyorum.
Bu kapsamda Türk Kadınlar Konseyi Derneği Akdeniz Bölge Başkanı sıfatıyla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Adana Devlet Tiyatrosuna da bir yazı yazmış; toplumda kadına saygıyı artırabilmek ve şiddeti azaltabilmek adına, başarılı ve güçlü kadınların hayat hikayelerini konu alan oyunlara, repertuvarlarında yer verilmesini, seyirciler karşısında kadına yönelik şiddete değinilerek 3-5 dakikalık kısa farkındalık oyunları oynanmasını ve bu yönde konuşmalar yapılmasını talep etmiştim.
ADANA DEVLET TİYATROSUNDAN DESTEK GELDİ
Adana Devlet Tiyatrosu bu talebi dikkate alarak bu ay perdelerini, ‘Kibele, Puduhepa, Anna Komnena, Şair Nigar, Lamassi, Nilüfer Hatun, Theodora, Ada, Ayşe Sultan, Halide Edip Adıvar’..gibi Hititlerden günümüze Anadolu topraklarında yaşamış, tarihin akışına yön vermiş güçlü kadınların anlatıldığı ‘BEN ANADOLU’ adlı oyunla açtı; oyun öncesine ve sonuna da katledilen kadınlarla ilgili toplumda farkındalık oluşturacak kısa konuşmalar ve oyunlar ekledi.
Bu duyarlılıklarından ve toplumsal desteklerinden dolayı tüm kadınlar adına kendilerine teşekkür ediyorum. Diğer kurumlarımızın da bu konuda duyarlı davranacaklarını ümit ediyorum.
Tarihte iz bırakan Anadolu kökenli; Kibele gibi bir ana tanrıçayı, Theodora, Lamassi, Nilüfer Hatun, Ada, Ayşe Sultan, ilk kadın tarihçi Anna Komnena gibi kadınları,
Kadın haklarının öncüsü ve Barışın Kraliçesi Puduhepa’yı,
Kadının sosyal hayatta yerinin değişmesi gerektiği görüşüne öncülük eden, ‘ Kadından Şair Olmaz' diyenleri utandıran ve “Kadınların Abdülhak Hamit’i” olarak nitelendirilen Şair Nigar'ı,
Kurtuluş savaşında halkı işgalcilere karşı bilinçlendirdiği için önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte hakkında idam kararı verilen Halide Edip Adıvar'ı …
İzleyip de güdülenmemek mümkün mü?
Anadolu kadınları, tarih boyunca doğdukları ve yaşadıkları toprakları canları pahasına korumuş ve savunmuşlardır. Bu nedenle ‘Anadolu'da her kadın bir Kibele; her ana bir Tanrıçadır.’ Denir.
Bana göre de, ‘Kadın’ yaratıcının doğurma yeteneği bahşettiği güçlü bir varlıktır; doğurabilen bir varlığın doğurulandan aşağı olamayacağı açıktır. Kadın ve erkek, bir çift ayakkabı misali birbirini tamamlamak üzere tasarlanmış ve yaratılmış iki eşit cinstir; birinin diğerinden farkı bir çift ayakkabının sağ teki ile sol teki kadardır; birinin yetersizliği ve eksikliği, diğerini de eksik ve yetersiz kılar.
Bu kapsamda, bu ay gösterimde olan ‘BEN ANADOLU’ adlı oyun, içimizdeki o muhteşem kadın gücünü ve dürtüsünü ortaya çıkarabilecek, erkeklere de kadına saygı duymayı öğretebilecek değerde harika bir oyundur; kadına yönelik şiddetle alakalı öncesine ve sonrasına konulan farkındalık replikleriyle de adeta bütünleşmiş, olağanüstü bir gösteriye dönüşmüştür.
Halkımıza kaçırmamalarını, ilk fırsatta izlemelerini öneririm…
Kaleminiz muhteşem..
Durumu çok güzel ifade etmişsiniz.
Tek kelimeyle harika bir yazı olmuş, yüreğinize sağlık üstadım
Ayrıca Ben Anadolu oyununu izledim. Çok güzeldi , sanatçılar hakkını verdi, kutlarım. Ve duyarlılıkları için sonsuz teşekkürler
Bu topraklardan doğmuş demokrasi ve bunun gerçekleşmesinde kadınlarımızın emeği büyük ve bu güçlü kadınlara destek veren ve kadına saygı duyan Anadolu erkeğinin de emeği önemlidir. . Unutulmuş bir tarihi alarak günümüze getirdin ve yeniden herkesin bu topraklarda yaşayan kadın gücünü hatırlamasını sağladın. Okurken çok etkilendim.Tarih tekerrürden ibarettir ya umarım tarihin başarılı ve adaletli yaşanmışlıkları tekerrür eder. Kalemine ve o güzel yüreğine sağlık