Bugünkü kara Avrupası’nın hukuk sisteminin kökenleri antik Roma hukukuna dayanır. Bugünün projeksiyonundan değerlendirdiğinizde tabii olarak oldukça ilkel ve genel kalabilen Roma hukukundan da önceki dönemlere bilinen en eski kanunlardan olan Hammurabi kanunlarında dahi tüketicinin hakları üretici karşısında korunmaktadır.
Ülkemizde ise en son 2014 yılında yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun bugün uygulamada olup, tüketiciyi ve onun haklarını korumanın yollarını aktarmaktadır.
Aynı kanunun 66. Maddesinden başlayarak 72. Maddesine kadar kapsayan bir kısım var. Başlığı “Hakem Heyetleri”. Her yıl belirlenen yeni parasal sınırların altında kalan uyuşmazlıklarda il yahut ilçedeki hakem heyetine başvurularak tüketicinin sorunlarını hızlıca gidermesi niyetiyle açıldı. Nedir bu sınırlar? 2021 yılı için konuşalım; eğer 7.550 TL’nin altındaki değerde bir uyuşmazlık söz konusu ise İlçe, 7.550 TL’den yüksek fakat yine de 11.330 TL’den düşük ise İl tüketici hakem heyetlerinde sorununuzu giderebilirsiniz. Bundan daha yüksek bir meblağa ait uyuşmazlığınız söz konusu ise mecburen Tüketici Mahkemelerinde sorununuzu çözmeniz gerekmekte.
Tüketici uyuşmazlığı denilince akla ilk gelen uyuşmazlık genellikle hakem heyeti sınırlarının altında kalıyor. Uygulanmaya başlandığı ilk yıllarda itibaren mahkeme süreçlerine nazaran çok daha hızlı ve masrafsız olarak sorunların neticelendiği hakem heyetlerine rağbet hayliyle çokça yüksek. Bu yüksek rağbet ve üretici- tüketici arasında sık rastlanan sorunlara kalıcı çözümlerin getirilememiş olması nedeniyle zamanla iş yükünün akıbeti mahkemelerle doğru orantılı hale gelen hakem heyetleri de artık dosyalara eskisi kadar hızlı kararlar yazamıyor, incelemeler yapılamıyor.
Hukukumuzda bir süredir yer bulan “zorunlu arabuluculuk” makamı da bu noktada yeni bir çözüme olarak tüketici hukukunda uygulanmaya başlamış durumda. Arabuluculuk makamından kısaca bahsedersek, arabuluculara sistem tarafından atamayla veya taraflarca kendiliğinden başvurulan bir ön koşul. Ön koşul diyoruz çünkü arabuluculuğun zorunlu olduğu davalarda bu adımı atlayarak mahkemeye gittiğinizde davanız reddedilir. Arabulucu tarafları masaya oturtuyor ve problemi kendi aralarında çözerek bunu resmiyete bağlamaları için aracı oluyor. Bir sinirle “yürüyün mahkemeye gidiyoruz” diyebilirsiniz fakat mahkeme sürecinin uzun ve yorucu olması, mahkeme masrafları, hakkınızı almak için yıllarca bekleyecek olacağınız gerçeği, belki eve gidip gelen tebligatlardan çevrenizdekilere karşı huzursuz hissetmeniz ve en önemlisi karşınızdaki kişiyle “mahkemelik” olarak kalmak veya anılmak isteyip istemediğiniz hususları üst üste konulunca arabuluculukta anlaşmak çok daha makul olduğu görülüyor. Nitekim ekonomik nedenlerle 3 yıl önce hakkınız olan bir para alacağı, 3 yıl sonra değerini kaybetmiş ve size “keşke baştan hiç mahkeme yoluna gitmeyip arabuluculukta anlaşsaydım” dedirtecek hale gelebilir. Bu nedenle arabuluculuk yolu bir yandan adliyelerin, mahkemelerin yükünü azaltırken diğer yandan anlaşma halinde vatandaşın da yüzünü güldürüyor.
Tüketici arabuluculuklarında ise iş biraz farklı. Bu arabuluculuk yoluna gitmek için hakem heyeti sınırının altında veya üstünde olsun fark etmeksizin, konusu parayla belirlenebilir tüketici alacağınız için öncelikle ilamsız icra takibi yoluna başvurmanız gerekmekte. Elbette üretici taraf bu icra takibine itiraz edecektir. Normal şartlarda itiraz ile durdurulan icra takiplerine karşı, takibi açan taraf ilgili mahkemeye müracaat eder. Kişisel arasındaki borç ilişkisinden kaynaklı bir takip kaynaklı itirazın iptali davası asliye hukuk mahkemesinde görülürken, ticari alacaklarda asliye ticaret, tüketicilerde ise tüketici mahkemelerine gidilir. Ticari alacaklarda arabuluculuk zorunlu olduğu için bir ara basamak olan arabuluculuğa her türlü başvurulacak ve burada çözülen işler mahkemenin iş yükü doğal olarak azaltacak.
Tüketici işlerinde ise durum biraz daha karışık. Çünkü arabuluculuk olmasaydı davacı taraf o yılki parasal sınırın altında hiç icra takibine geçmez ve bu uyuşmazlık mahkeme önüne hiç gelmezdi. Oysa şimdi üreticiyle arabuluculuk masasına oturup anlaşamadığı her durum tüketici mahkemesine fazladan bir dosya olarak geri dönüyor. O zaman burada iş taraflara kalıyor. Yargı sistemimizin yükünü hafifletmek ve hem kendimizin hem de yargıda adalet bekleyen diğer herkesin ortak çıkarları için arabuluculuk yolunda anlaşmaya çalışmalıyız. Böylece hakkımızı daha makul bir zamanda ve daha az masrafla alabiliriz.
Yalnızca tüketici olarak bizlerin anlaşma talebinin olması elbette yeterli değil. Öte yanda üreticiler var. Mahkemede işin uzamasıyla vakit kazanacağını düşünen, işi mahkemeye götürmeyeceğimize; götürürsek de haklı çıkamayacağımıza inan üreticiler var. Başlarını da bankalar çekmekte. Tüketici arabuluculuğunun yürürlüğe girdiğinden beri ısrarla arayı bulmayan, işi yokuşa sürenlerin arasında bankalar maalesef bayrak sallamakta. Bunu doğru bulmuyorum, hakem heyetlerinde tıkanan yargının açtığı bu yeni alternatif uyuşmazlık çözümü kanalı olan arabuluculuk tüketiciler tarafından ne kadar kıymetliyse üreticiler tarafından da o kadar kıymetli. Önümüzdeki dönemde kasanızdan çıkacak parayı hesaplarken yargılamalar ne zaman sonuçlanır ve ne kadar ödemelerimiz yahut alacaklarımız çıkar diye hiç hesap yapmıyor musunuz? Belki de önemsemiyorsunuz. Bu kadar önemsizse sizin için bu gelir giderler anlaşıverin tüketiciyle o halde olsun bitsin. Vakit bu denli kıymetliyken kimsenin vaktinden çalmayın ne olur.