“Hakkı batılla karıştırmayın ve bildiğiniz halde hakkı gizlemeyin.” 2/42
“Yine de ki: ‘Hak geldi, batıl ise yıkılıp gitti; çünkü her batıl zaten yıkılıp gitmeye mahkûmdur!” 17/81
“Hakkın hatırı âlidir. Hiçbir hatıra feda edilmez.” Said-i Nursi/ İ. Reçeteler 1, s. 54
Hakkın, Azamet, İkram sahibi ve tarafımızdan tatbikinin şahidi Allah’tır. Onur, idrak, temsil etme ve hesabını verme yükü ise insanlığın omuzlarındadır. Her şeyden önce hak, vicdan, şuur, tasavvur, tanımlarla ve lazım gelen haliyle bilinen, idrak edilmiş bir husustur. Esrarlı, gayb, karmaşık, zor, karanlıkta bir veri değildir. Kalp/vicdan, his, akıl, dil, göz, kulak ve fıtraten insana ayan ve de apaçıktır.
*****
Eğer haklar ya da haklılık bilinmez, fark edilmez, manen bazılarımızın kavrayabildiği bir husus olmuş olsa idi o zaman hakkın hesabını insanlıktan isteme konusunda İlahi adalet –haşa- şüpheli olur veya yara almış olurdu. İnsanlık, tabiat, diğer canlılar ve genel manada haklarla ilgili farkındalık, uygulanış şekli ve dökümü, okunup sonradan öğrenilebilen, sırf bilgiyle ulaşılan, bazılarımızın farkında olduğu şey değildir. Sadece, toplumlar, çağın gelişim ve gereksinimleri değiştikçe hak, tecrübelerden yararlanma ihtiyacını duyarak sosyal adalet ile hukuk boyutuna ek ve ince tanımları getirir ve genişleme tarafını seçer.
*****
Öteki anlamda hakların temel gereklilik ve işleyişlerini okuyan-okumayan, genç-yaşlı, dindar-dinsiz, siyah-beyaz, kadın-erkek, şehirli-köylü herkes bilmekte, anlamaktadır; hakkın en saf ve dürüst halini sevgi ortamında yetişmiş çocuklar uygularlar, çünkü hak, basit yüceliktedir. Tersine, insan büyüyüp kibirlendikçe, hesap ve pazarlıklı düşünce ile hakları daha iyi gasp etme ve sömürmeyi öğrenir. Hak, içinde yaratıldığımız, içimizde olandır ve haklara yabancı insan yoktur, haksızlık ise öğretilen veya sonradan öğrendiğimizdir.
*****
İnsanoğlu hiç kimsenin hakkını bilmeden, tanımadan, iade etmeden kendi haklarının bilincinde olarak yaratılmıştır: İnsan, hakları başkalarından değil kendi haklarından bilmektedir. Böylelikle hakların cahili yoktur ve cahil, tahsil görmeyen değil hakları tanımayandır. Doğuştan akli yetersizlikler hariç (çoğu zaman bu kategoridekilerde farkına varırlar) sonradan aklını yitirenler dahi hak aşığı olduklarından ya da haksızlıklara isyan ettiklerinden delirirler. Tüm sonuçlardan çıkacak gerçek şu olacaktır; hakkın üzeri örtülebilir, inkar-gasp edilebilir, sömürülebilir bazen geçmişe gömülüp unutturulabilir, bu da sonsuz ve herkeste değil, belli bir zaman ve kişilerde hülyalı galibiyetler şeklinde olur. Bu galibiyet dahi aslında mağlubiyetin beyanıdır, çünkü hak apaçıktır, hakkın galibi de haktır. Sadece bir fert, toplum ve bölgeyi ilgilendirmeyip, Yaradanı, evreni ve tüm varlıkları ilgilendirdiğinden hesabı çetindir.
*****
Hakların üzerine karanlık işlerle, utanmazlıkla, daha fazla hak sahibi olmak ve doğruluk karşıtlığıyla gidilir, kimi zaman alınıp-satılabilir. Lakin bunlar geçici, itibardan yoksun ve perakende alıp toptan bedel ödetirler. Sonsuz olan ışık, aşk, edep, ahlak, hak ile doğruluktur. Tarihte her şey benim olsun diyen en dehşetli haksızlıkta bulunanlar anılmaz, kötülükleri hariç unutulup gitmişler, ve; “Keşke bir toprak olsaydım” (78/40) diyecekler, ancak ekmeksiz, susuz günler geçiren haklıları milyonlar anmaktadır, bu anmaların kimi ibadet halini almıştır. Hakların meskeni vicdan olduğu gibi haksızlıkların da aldatılmış vicdansızlıktır. Bu mesken açık ve manen gıdalandığında vicdanı-hakkı, karanlıklarda ve gıdasız kaldığında haksızlık-vicdansızlığı öğütleyecektir. Hiçbir fani maharetiyle hakkı gizleyemez, insanda böyle bir yetenek yok ve olmamıştır. Şayet başarılı olunsa da bu din gününe kadardır ve sonrası…? “Ey insanoğlu! Bu kadar ulu ve cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (82/6)
*****
Şunları sormak icap eder ki; Yeryüzü, insanın gönlü-sevgisi ve kazandıklarında eksik, yetmeyen taraf var mı ki insan bu kadar haksızlığa koşmaktadır? Hakka karşı hangi cüretle haklar çiğnenir? İnsan hakları çiğneme hakkını hangi haktan alır? Ve başkalarını hak sahibi görmemiz öz hakkımızdan neler eksiltir? Hak haddini aşmamak, sevgi, aşk, vicdan, adalet, ölçü, denge demek ve imanlı halin titreten terazi nöbetidir. Gökyüzü, ay, güneş, toprak, tohum, evrenin düzeni demek, şerefli varlık olabilen insanın alnında parlayan şahsiyet alametidir HAK.