“Siz ey iman edenler! Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de (farz oldu) yazıldı; belki bu sayede sorumluluk bilincine erersiniz.” 2/ 183
“Kul acıkınca onun kalbinden ve dilinden hikmet bulutları yağmur yağdırır.”
Şems-i Tebrizi, Makalat s. 272
Merhamet, sevgi, adalet, kardeşlik anlamlarını içeren Kur’an ayı Ramazanımız bereketli olsun. Rabbimiz! Bizlere, Kur’an’ı hayatımızın anlamı haline getirecek gücü ver.
Neden ‘Hayatça Ramazan’ dedik? Çünkü ibadetler hayatımıza yön verdikleri, hayatlaştıkları oranda ibadet hüviyetini kazanırlar. Orucumuz aç kalmak ile sınırlı ise ve geri kalan on bir aya yayılmıyorsa (bunu on iki ay oruçlu geçirmek diye anlamak yerine on bir ay oruçlu gibi davranmak olarak anlamalıyız) namazımız bittikten sonra başlamıyorsa, kutsal topraklarda yaşadığımız günleri hanelerimize döndükten sonra yaşamıyor isek gerçekte bu ibadetleri yerine getirmiş sayılmayız. Bütün ibadetler aktif hayata müdahil oldukları ölçüde bizleri güzelleştirebilirler. İnsan güzelleştikçe ibadetler de ziyadeleşip aktif hale geleceklerdir. İbadetlerimizin, şahsiyetimize, aile, akraba, insanlık, ticaret, siyaset, servet, maneviyat, iş, mahalle, ülke, okuma, bilgi, ahlak, vicdan, sorumluluk ve aklımıza getiri ve çözümleri yok ise bir manada onları yapmamış sayılırız. Yani tabir caizse, sofra kurulu insanlar sofrada ama tabaklarda yemek yoktur diye tanımlayabiliriz. İbadetleri bu pasif durumdan kurtarmak ibadet edenler için farz görevdir. Bu sorunların çözümleri de, yapmak isteyenler için kolaydır: İbadetleri, ahlak, insan hakları ve Kur’an ile buluşturmak.
‘Hayatça Ramazan’ yazılarımız, belirli günlerde bu köşede olacaktır inşallah. Yazılarımızda ölçü almak istediğimiz yöntem, kahır ekseriyette şu olacaktır: Ramazan-oruç, hayattan ne istemektedir? Bunu, şunlar için yapmamamız icap etmektedir.
1- Oruç, fetva ve güzellemeleri her program ve köşede yer bulmaktadır, bu program ve yazılar bir bakıma etkisiz bir görünüme sahip kalmıştır.
2- Oruç fetvaları ve ramazan ayının dinen önemi her yıl aynı standartlarda tekrarlanmaktadır.
3- Gerçekte, ramazan program ve yazıları muhtevasından habersiz kimseler yok gibi.
4- Dileyen takvim yapraklarından dahi oruç için gerekli dini tavsiyeleri öğrenebilir.
5- Bizler, her yıl ‘acaba ilmihal-mezhepler gerçeği orucumuza ne der’ mantığına sarılırken, Kur’an ayetlerinin ve Allah’ın kullardan istediği gerçek ahlak orucunu görmemeye başladık.
6- Teknolojinin yaygınlığından dolayı oruç için gerekli üst emir ve yasaklardan ekseriyet haberdardır.
7- Oruçluların istedikleri ramazan sohbetleri ‘Allah indindeki din’ boyutunu pasifleştirmiştir.
8- Orucu üç tertipten uzaklaştırdık, tekrar buluşturmak oruç tutmak isteyen herkesin üzerine en önemli farzdır, bunlar: ahlak, insan hakları ve faaliyetlerimizdir.
9- İnsanlar, genelde din özelde ibadetler, hayatımıza karışmasın diye ibadetleri ele alır ve yerine getirmeye çalışırlar. Ama İslam ve onun ibadetleri hayatın her alanına girmek, hükmetmek için vardırlar ve eğer hayat alanına müdahil iseler canlı sayılırlar değilse ölü ibadetler olarak hanimize yazılma risklerini barındırırlar.
Bunun için oruçlu halimizi, insan-insanlık, iman-hareket/amel, Allah-insan ilişkileri için yerine getirmek, anlamlandırmak zorundayız. İnsanlar orucumuza ne diyor ise ya da biz aynaya baktığımızda oruç bizlerle neler nida ediyorsa aç kalmamızın kıymeti harbiyesi ‘Yüce Dergâhta’ o kadardır, diyebilmeli ve yeni arayışlara yönelmeliyiz.
Oruç başlar başlamaz oruçlu olanlarla, olmayanlar arasında saygı problemi her ramazan yaşanmaktadır. Oruçlular, bazı zamanlarda oruç tutmayanların tercihine saygı eksikliğinde bulundukları gibi tutmayanlar da çoğu zaman oruçlunun tercihine saygıda eksik davranırlar. Ancak gerçek şu ki; başkalarına saygı gösterenler saygı bekleyebilirler.
Son yıllarda oruca endeksli hastalıklar bir hayli abartılı vaziyete dayanmıştır. Çoğu zaman işi gücünde en ufak bir aksaklık göstermeyenler oruçla beraber hasta pozisyonuna girmektedirler, oysa dürüst insanlar ‘oruca karşı değilim ama tutmak istemiyorum’ diyebilirler. Hem doğru olmayan hastalıklar hem de oruç tutmama iki günahtır fakat tutmak istemiyorum tek günahtır: gerçek hastalık kategorisinde olanlara kimsenin söyleyecek sözü olamaz, dinin kendisi söylememiştir çünkü. Ancak mazeretçilere bütün tabip ve hocalar ehliyet verseler de, inananlar vicdanına danışmalıdırlar. Öncelikle din, ahiret, vicdan, kamusal alan ve geçmişimiz bizlere ne der diye fikir edindikten sonra oruç mazeretlerine yaklaşmalıyız. Teravih namazıyla ilgili tartışmalar, çoğu zaman sıkıntılı bir gündem oluşturur. Orucun başlangıcıyla ilgili durum hep konuşulur, bazı bölgelerde bugün, bazılarında yarın başlar tartışmaları gibi. Sahur zamanı tartışmaları her zaman gündemdedir. Bu gibi soru ve cevaplar oruç için gerekli olsa da bu minvalde tartışmalara meyilli olanların genel istekleri, maalesef orucun gerçek manasını tahrif etme amaçlı olduğunu görmekteyiz.
Niyetleri Allah bilir ve sorgular, temenni ederiz ki oruca layık olmayan bir davranışta bulunsak bile bunu kasten yapmamış olalım. Ramazan ayında yapılacak bütün ibadetler, dua ve iyilikler; insanlığa, yeryüzüne ve İslam dinine yararlar getirmesini Allah’tan dileriz.
“Rabbimiz! Kabul buyur bizden! Yalnız sensin tüm duaları işiten; ve gönüllerdekini bilen.” 2/127