Değerli Günaydın Adana okurları hepinizi tanışma ve kaynaşmanın teminatı Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Bildiğimiz üzere kuran vahyi “Oku” ile başladı ve İncil “Her şeyden evvel söz vardı” diyerek söz ve okumanın önem, değer ve ağırlığını ortaya koydu. Kur’an’da birden fazla söz/söylem, okuma ve anlama tanımları mevcuttur. Güzel söz, ağır söz, yüce söz, latif söz, iyi söz, açık söz, doğru söz ve anlam olarak büyük söz bunlardan bazılarıdır: “O’na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten de güzel işlerdir.”(35/10)
*****
Anlam açısından tedebbür, teakul, tefekkür, tearuf, hikmet ve zikir ise anlam kalıplarıdır. Lakin okuma ve sözlerin eylem ve davranışlar karşısında önem yitirdiğinin farkında olarak sizlerle bu köşede buluşma ve misafiriniz olmaya çalışacağım. Bu 15 günde bir Çarşamba günleri olacaktır İnşallah.
*****
Çağımız ve bölgemizin gerçekleri ile tarihi referanslar göstermiştir ki insanlık her ne kadar din, ideoloji ve teorik yaşam felsefelerini diledikleri gibi kullanma pervasızlığında olmuşlarsa da aynı zamanda bunlara kayıtsız kalamamıştır. Çoğu zaman yazılı inkişaf ve argümanlar yazıldıkları gibi okunup anlaşılmamış ve yaşanmamıştır: Bu doğrudur. Fakat insanlık her zaman bir dine ve yol göstericiye ihtiyaç duymuştur, buna lakayt kalsa dainkar edememiştir. Bu tez abartılı görünüp “Ama dinsizlerde yok mudur” gibi bir anlayış öne sürülebilir, lakin batıl (dır) da olsa dinsizlik akımları dahi bir nevi fikir, akıl, yönelim, tercih, yargı ve imgelerin ortak belirlemelerini yansıttıklarını: Yani dinsizliğin dini olduklarını göz ardı edemeyiz.
*****
İnsanların İslam dininin kendi ihtiyaçları olduğu halde onu anlayıp yaşamamaları belki de en büyük cehaletleri olarak anlaşılabilir. Din mi insan için yoksa insan din içindir? İnsanları dindarlar mı, dinsizler mi dinden soğutur?Din yeryüzü yoksa gökyüzü içindir? Bunlar tartışılabilir fakat dinin insan için ihtiyaç olduğu ve bu ihtiyaç tedarikinde amacın insana onurlu, erdemli bir yaşam sunmak olduğunu kabul etmeliyiz. İslam dini, ferdi, sosyal, toplumsal ve evrensel ihtiyaçları eksiksiz karşılamıştır lakin insanların dini kendileri gibi konuşturmaları arzusu bu eksiksizliği nakıs, nahoş bırakmış, bu da dine mal olmuş, edilmiştir. Ve adeta film bu ikilemde kopmuştur: Çünkü vahiy insanlar gibi konuşmamış, insanlar ise vahyi kendileri gibi konuşturma çabasında olmuşlardır. İnsanlık ihtiyacına binaen din ile insanların arası nasıl açılır, din ne zaman tanınmaz olur ya da din nasıl kullanılır? Çeşitli cevapları olmasına rağmen net olan şu: İnsanlar din ile diğer insanların arasına kopya ile girdiklerinde din kullanılmaya başlanır, çünkü insan, yapısı gereği ‘benimdir’ dediklerini kullanmak zorundadır. Söz konusu kopya işlemiyle dinden ahlak, muamelat ve insan hakları çıkarılır ve her şey kutsallık adına denilerek keyfi uygulamalar başlar.
*****
İslam için bu üç olguyu o kadar ihmal ettik ki din başkaları nazarında tanınmaz oldu. Çare, tevhit kelimesi altında ilk ve en başa dönülerek ahlak, muamelat ve insan hakları eşliğinde kopyaların ortadan çıkartılması işleminde aranmalıdır. Düşünce/sorgulamahareketle, hikmet davranışlarla, iman emekle, salih amel yalansız hayatla beraber yürümelidir. Namazımıza sevgi ve doğruluk, haccımıza vicdan ve af, orucumuza hak ve dürüstlük, zekatımıza edep ve ahiret bilinci, hepsine ahlak, adalet, özgürlük, güzellik, sulh/salihat, iyilik, feraset, birliktelik, huzur, okumak ve anlamak öncülük etmelidirler. İçkiye yaklaşmadığımız gibi hainliğe, zinaya tenezzül etmediğimiz gibi bozgunculuğa, faize el sürmediğimiz gibi kibire, kumara oturmadığımız gibi cimriliğe yaklaşmamalıyız.
Adana Günaydın gazetesi yönetim kurulu ve çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım.
(Musa) şöyle dua etti: “Rabbim göğsüme genişlik ver; Kolaylaştır işimi; Düğümü çöz dilimden; Ki anlasınlar.” (20 Taha : 25, 26, 27, 28)