Kur’an ayetleri çoğu ibarelerle bireylerden söz ederken kitlelere, toplumlardan söz ederken bireylere sözü getirir: Bu anlayışı örnek gösterebileceğimiz sayısız konu ayetleri mevcuttur. Vahiy insanın varoluşundan, devenin yaratılışına, bir karıncanın yolculuğuna ve arının eksiksiz görevini tamamlamasına bakmamızı dilemekte ve bunlarla varlık sanatın hikmetlerine ulaşmamızı istemektedir. Hem ayetler geçmiş medeniyet ve kişilerden çoğu zaman örnekler sunarak bunlardan örnek almamızı ister. Bu gibi sayısız ibarelerle sayısız misalleri veren ayetler bunlarla insanlıktan birçok ahlaki değerlerin hikmetlerine yönelmemizi beklemektedir. Ancak özellikle değişim ve bununla da ‘kötüye benzememe’ ve ‘iyiye yönel’ direktifleri verilmektedir. Bu gibi örnekleri anlamaya çalışırken ‘hani Kur’an’da şununla ilgili ayetler var mı’ diye gelenlere sanki ayetler şöyle demektedir: ‘Kur’an daha insan için ne yapsın?’
Bu anlamda dünyanın, ülkelerin, şehirlerin, mahalle, aile ve bireylerin sorunları hem aşağıdan yukarı hem yukardan aşağıya çözümler getirilir, ya da çözümsüzlüğün nedenleri aktarılır. Bununla çözüm olmuş zaman ve yerlerde adres değişim olarak gösterilir, çözümsüzlüğün olmadığı zaman ve yerlerde de değişime karşı direnme gösterilir. Her insan bir değişim olmalıdır, her yer ve çağın değişim kuralı gibi. Ancak insanlar da en fazla değişmekten çekinmektedir. Özellikle muhafaza etme, gizliliği önemseme, tabuları fazla olan töre bilinci aşırı çevreler değişimi kendini, dinini, fikrini değiştirme olarak anlamlandırırlar. Ve bunun sonucunda da değişimden ürpererek karşı dururlar. Kur’an ayetlerine hareket kazandırdığımızda ayetler insanları bulundukları ortamlarda bile her gün ve ayrı ayrı değiştirebilir. Ancak ayetler anlaşılıp, yaşanmadan ve ayetlere hareket kazandırmadan sırf tilavet için okuyanları Allah değiştirmez (Enfal 53/Rad 11) çünkü değişim insanın elinde ve mutlaka istenmelidir, değişim için çaba harcanmalıdır. Değişim dahil insan olduğu yol üzere Allah’tan isteyip yaşayacak ki bu yolculuğu gerçekleşebilsin. Bu aynı zamanda vahyin özelliklerindendir; vahiy almak isteyene verir, almak istemeyene vermez, sözlerini kullananları da pişman eder.
Değişim diye bizler başkalarını değiştirmeye ‘ben kendimi değiştirdim’ akılcılığıyla yaklaşıyoruz. Oysa değişime kendimizden başlarsak bu değişim olacak ve ancak samimi olabiliriz. Ve değişim insana en yakın durum ve kökündedir. Allah değişimin hikmetini anlamak istemeyen insana değişmeyen canlılar-hayvanların dünyasını aynı zamanda bir mesel olarak yaratmıştır. Onlar düşünmez, akletmez, konuşmaz ve hep aynı yaşar ve ölürler. İnsan ise tam da bunlara karşı vazifelerini yerine getirmekle mükelleftir.
Söz konusu mükellefiyet nazarıyla değişebilen insan nefret yerine sevgiyi, alma yerine vermeyi, kullanma yerine dürüstlüğü, savaş yerine barışı, düşmanlık yerine dostluğu koyacaktır. Ayetler ölçüsüyle bakıldığında iyi olan her şeye değişim taliptir ve değişmeyen hiçbir şeye din değer vermeyecektir. Ailelerimizden, şehirlere, ülkelerden medeniyetlere kadar yıkım ve çarpıklık değişememe, yükseliş ve ilerleme değişim üzere olduğu görülmüştür. Yeni versiyon akılcı insan mantığında değişim demek eski sözleri tekrarlamamak, yeni ibadetler öğrenmek, başkalarına farklı bakmak, köylülükten terfi edip kentli olmak, işleri değişik yorumlamak veya modaya uyup kılık kıyafet değiştirmek demektir. Ancak değişim için sancılar duymadan, kendini yargılamadan, insanlığın geleceğini dert etmeden, kentimizin sorunlarına hayıflanmadan ve kendini yaşadığı yerden sorumlu bilmeden değişim diye bir şey söz konusu olamaz.
Nitelikli insan inşası demek olan İslam dini sosyal sorunlarını; namaza adaleti yoldaş ederek, oruca paylaşmayı göstererek, hac bereketine sulh’u kardeş yaparak sorunları değişimle çözmeyi dilemiştir. Değişime karşı, ibadetlere anlam kazandırılmadan sırf bunları tekrarlamak kastında bile şu hadisi şerif değerlendirilmelidir: “İki günü eşit olan ziyandadır.” Kadın erkek eşitliğinden, yerel yönetimlerin çalışmasına, eğitim ve öğretimden uluslararası ilişkilere kadar İslam, bütün ibadet ve sosyal vazifeleri birbiriyle kardeş görür ve böylelikle çözüm üretilmesini diler. Ancak toplumsal vazifeler anlamında bu görüntüden uzak olduğumuzdan pekala denilecektir ki hangi İslam taraftarına bakarak bunları yapalım? Bu doğrudur.