‘’Yanımdan ayrılmıyor, misafirliğe gittiğimizde ya da bir yabancı gördüğünde asla iletişime geçmiyor, sorulan sorulara sessiz kalıyor, yabancılardan çekiniyor, kendini ifade edemiyor, parkta çocukların arasına katılmıyor, sınıfta arkadaşları toplu etkinlik yaparken bir köşede sessizce onları izliyor ya da tek başına oynamak istiyor, şöyle atılgan olsun, hakkını savunsun istiyorum, arkadaşından şiddet görse bile bazen karşılık vermiyor, özgüvensiz olacak diye çok korkuyorum hocam.‘’
Evet, yine gelen danışanlarımızdan bir hayli çok duyduğumuz şikayetlerden bir tanesi de içe kapanıklık-çekingenlik oluyor. Aslında anne babaları çok fazla tedirgin etmesinin sebeplerinin altında ‘’çocuğum kendini savunamayacak mı, hakkını isteyemeyecek mi, özgüvensiz olup bir köşede sinecek mi, hep mi böyle olacak bu çocuk’’ endişeleri oluyor.
Bu konudaki endişelerinizi anlamakla beraber her çocuğun belli dönemlerde içe kapanmasının normal olduğunu hatırlatarak yazıma başlamak istiyorum. Çocukluk dönemi problemlerinin hepsinin bir çözümü olduğu gibi anne babayı endişelendiren bu problemin çözümlerini de sizinle paylaşacağım.
Öncelikle İçe kapanık çocuklar bir anda olaylara dahil olamazlar. Sizlerde mutlaka gözlemlemişsinizdir, ilk önce annesinin dizinin dibinde etrafı izler, çevresini tanır ve kendisini güvende hissettiği anda ortama karışmaya başlar. Ortama açılma esnasında anne babadan güç alır. Buraya kadar her şey tüm sağlıklı çocukların yapması gereken bir davranıştır, temkinli davranmakta bir mahsur yok, öyle değil mi? Aslına bakarsanız duyarlı çocuk ortama karışmadan önce ortamı gözlemleyen çocuktur.
Asıl problem olan şey başını omuzlarının arasına saklamış, acaba bir yerden tehlike mi gelecek korkusuyla annesinin eteğine sinmiş kenarda saklanan çocuklardır. Tam da işte burada içe kapanıklıktan bahsedebiliriz.
Peki benim çocuğum neden böyle oldu, biz nerede hata yaptık? Gelin şimdi olayın nerede başladığına bir göz atalım.
Çocuğunuz bir şeyleri keşfetmeye başladı, güzel… Belki eline cam bir bardak aldı veya masanın üzerine çıktı ya da balkonun, camın kenarından sarkmaya başladı. Bu tür tehlike arz eden durumlarda tabi ki tepkimizi tatlı-sert bir şekilde göstereceğiz. Gelen ailelere diyorum ki bu çocuk keşif yapmak, eşyalara dokunmak, hayatı tanımak zorunda. Çocuklar bilmediği, keşfedemediği, nüfuz edemediği şeylerden korkarlar. Lütfen evinizdeki ortamı tehlikelerden arındırıp çocuğunuzu ortama salın. Prizlere koruyucu takmak, masa-dolap kapaklarındaki sivri köşelere aparat takmak, pencereye demir ördürmek, çocuğumuz için sevimli plastik bardaklar kullanmak bir nebze olsun alacağımız önlemlerdendir.
Aman düşmesin endişesi ile elini attığı her şeyde uyarmayı bir kenara bırakalım. Ebeveynlerin yaptığı İlk hatalar bebeklikten başlıyor görüldüğü üzere.
İçe kapanık olmasının bir diğer ve en büyük sebeplerinden bir tanesi de çocuk bir işe yöneldiğinde ve hata yaptığında suçlamak, korkutmak, cezalandırmak, azarlamak oluyor. Çocuğun parmak kaslarının tam gelişememiş olmasından dolayı elinden düşürdüğü bardak için azarladığımız zaman aslında çocukta şu algıyı yaratmış oluyoruz ‘’ ben elimi attığım her şeyi kırabilirim, annem bana kızabilir ya da hata yaparsam beni bir daha sevmez’’ diye düşünüp harekete geçeceği her eyleme tedirginlik ve hata yapacağım endişesi ile başlar ve kendine güvensiz, ay kırılacak galiba diye başladığıeylemi emin olun başarısızlıkla sonuçlandırır.
Böylelikle girişken olmaktan eyleme geçmekten çekiniphayatını hiç riske atmayıp bir kenarda beklemeyi tercih edecektir. Bu yüzden çocuğunuz bir şeyleri yaparken hele de o şeyi ilk kez deniyorsa başarısız olduğunda sakin bir şekilde karşılayın, böyle karşılayın ki ikinci kez yaparken hem daha tecrübeli bir şekilde hem de baskı olmadan yapabilsin. Onların gerek beden(kas-kemik) gerek bilişsel olarak gelişmeye devam ettiğini bu yüzden hatalar yapabileceğini unutmayalım, kriz anında sakinliğimizi koruyalım. Hem zaten bardak kırılmadı mı? Geriye sadece ders almak kaldı bunu gözden kaçırmayalım.
Evet, ebeveyn olarak çocuğu çekingenliğe iten en önemli unsur hata yaptığında çok fazla kızıp azarlamaktır dedik.
Bir diğer sebep ise duygusal olarak belenemeyen çocukların çekingen veya agresif olduğu gerçeği. Her davranış probleminin kökeninde olduğu gibi içe kapanıklığın kökeninde de sevgi-ilgi eksikliğine rastlıyoruz. Yeterli ilgi ve sevgiyi alamayan çocuk kaygılı ve anneye bağımlı olup onun yanından ayrılmak, ortama karışmak istemeyecektir. Kaygılı çocuk ise çekingen ve korkak olacaktır. ‘’hocam biz çok seviyoruz ama onu’’ diyen ebeveynler olacaktır. Benim anne-babaların çocuklarını sevdiğinden yana bir şüphem yok, peki çocuğunuz bunu biliyor mu? Bazen ne kadar çok seversek sevelim yetiştirilme ya da büyütülme tarzımızdan dolayı sevgimizi çocuklara aktaramayabiliyoruz. ‘’bugün seni çok özledim biliyor musun, hadi gel sarılalım, ben bugün anne-oğul günü yapmak istiyorum’’ ya da yaptığı şeyleri onaylamak onu ve çocuğun benliğini kabullendiğiniz anlamına gelir; ‘’odanı harika toplamışsın, bugün bana yardım ettiğin için teşekkür ederim, resmin çok güzel olmuş hadi onu buraya asalım, saçların çok güzel görünüyor’’ gibi mesajlarla çocuğunuzu duygusal olarak besleyebilirsiniz. Yine aktif ve kaliteli zaman geçirerek duygusal doyuma ulaşabilirsiniz.
‘’Anne dışarı çıkabilir miyim?-hayır’’
‘’paten kayabilir miyim?-hayır’’
‘’bırak yemeğimi ben yiyeceğim-hayır dökersin, çok yavaş yiyorsun’’
‘’biraz suyla oynamak istiyorum-hayır hasta olursun, kayar düşersin’’
Hayır, hayır, hayır… Sürekli ‘’hayırlar’’ ile engellenen çocuk bir süre sonra sindirilmiş olup hem içine kapanacak hem de gelişiminin ve keşfinin önüne geçildiği için agresifleşecektir. Çocuğun bir şeylere talebi azalacak içine kapanma süreci başlayacaktır.
Anne e-baba hırçın ve sinirli ise sürekli suçlanan bir çocuk ise ya da baskı ve şiddetin hakim olduğu ortamda yetişen bir çocuk da yine sindirildiği için içine kapanıp elini bir şeylere atmaya çekinecektir.
Yaptığı her eylemde eleştirilen çocuk yanlış yaparım endişesi ile bir şeyleri denemekten ortamda aktif olmaktan geri duracaktır.
Bizim insan ilişkilerimiz nasıl, acaba ben de mi bir anne-baba olarak çekingen, insanlarla çok iletişime geçmeyen biriyim diye kendinizi sorguladınız mı? Çocuklar yine bu konuda da bizi rol model alabiliyor. Asansörde karşılaştığımız birine günaydın ya da iyi akşamlar demek, birilerine iltifat etmek, sorular sormak, yardıma ihtiyacı varsa yardımcı olmak, marketten çıkarken kasiyere iyi günler deyip teşekkür etmek iletişime açılmanın ilk basamaklarından bir tanesidir.
Bu hataları farkında olmadan bugüne kadar yaptıysak kendimizi bir gözden geçirelim ve bundan sonrası için neler yapabiliriz biraz da onlara bakalım. Gelen danışanlara önerdiğimiz ve sonraki seanslarda olumlu sonuçlarla dönen ailelere söylediğimiz birkaç öneriyi sizlerle paylaşalım.
Çocuğumuz hatalar yaptığı zaman aşırı tepkiler vermemek
Kalabalık ortamlarda çocuğumuzu ayıplayıp utandırmamak
Çocuğumuz ortamın güvenirliğini tartana kadar ona zaman vermek
Ebeveyn olarak İnsanlarla iletişimde onlara rol model olmak
Bir şeyleri yaptığı zaman onaylamak, tebrik etmek, başarma hissini tattırmak
İlgi alanını ve yeteneğini keşfedip her hangi bir hobi-aktivite kursuna göndermek(spor, resim, müzik, yüzme)
Kreş ve anaokulu ortamı
Oyun evleri ve park saatlerini arttırmak
Evde yapabileceğiniz aktif oyunlar
Sorumluluk vermek gibi daha birçok ve detaylı önerilerle çocuklarımızın içe kapanıklığını aşabiliriz, bu ve bunun gibi davranış problemleri için bizlerden danışmanlık alabilirsiniz.