İstanbul Beşiktaş’ta patlatılan bomba ile ciğerimiz yandı…
Ateş sadece düştüğü yeri değil insanlığı yaktı…
Dayanamadım, göğsüm daraldı.
Bildiğim kadarıyla anlatayım çevikçi çocukları…
20 ile 25 yaş arasındadır çoğu ve filinta gibi çocuklardır… Boylu, poslu ve babayiğittirler....
İzin günleri çok azdır. İzinli olduklarında hele bir de sivil elbiseler içinde görseniz onları değme mankene taş çıkartırlar. Fakir çocuklarıdır çoğu…
Anadolu'nun her bir yerinden gelmişlerdir. Köyden, ilçeden, kasabalardan. Hepsi memleketini öve öve anlatır. Hepsi memleket ve vatan sevdalısı. İstanbul'u yaşamak isterler. Süt gibi beyaz ve lekesiz çocuklardır. Belki sigara içmek pırıl pırıl hayatlarındaki en kötü alışkanlıktır. Hayatları boyunca serserilik yapmamışlar, suç nedir bilmezler. Polis olmadan önce karakolun önünden bile geçmemişlerdir. 2-3 kişi rutubetli bir ev tutarlar. Her birinin odası ayrı ayrı ve evlere şenlik.
Az görebildikleri uyku onlar için büyük şanstır. Her evde mutlaka bir çiğ köfte yapan olur. En büyük zevkleri bütün timin toplanıp aynı evde çiğ köfte yemesidir. Anaları durmadan telefon açar, “oğlum yavrum iyi misin. Bugün ne yedin” diye sorarlar… Çoğu yalan söyler annesine; “Burada bir şey yok çok rahatız” derler…
Evli olanları çok azdır ve 1 ila 2 yaşında bebeleri olur. Bazıları nişanlı, kimileri sözlü... Para biriktirirler düğün yapıp yuva kurmak için…
Soğukta konserve yiyerek görev yaparlar. Bazen 20 saati bulur mesaileri… Görevdeyken otobüslerde birbirleriyle konuşur şakalaşırlar. Çoğunun lakabı vardır. Oradan oraya hiç ek ücret almadan giderler… Futbol, basketbol müsabakaları, konser, eylemler, yürüyüşlere gidip güvenliği sağlarlar… Tek Dertleri vatana ve insanlara kötü birşey olmasın...
İşte o fidanları katlettiler…
analarının kuzularını yok ettiler…
Ne istediler o gencecik ana kuzularından…
Bu soysuzların yaptıklarının hesabı mutlaka sorulacak, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır…
Başın sağolsun Türkiyem…
Başın sağolsun insanlık…
Ateş düştüğü yeri değil, hepimizi yaktı…