Bugün “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…”
Yani bizlerin günü…
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili geçmişte yazdığım yazıları şöyle bir gözden geçirdim…
Çok uzağa gitmeye gerek yok…
2015 yılında ne yazdığım yazıdan sonra mesleğimizde neler değişti, gelişti diye karşılaştıracak olursak, hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz…
Hatta gazetecilik mesleğini icra etmenin daha da zorlaştığını görebiliyoruz…
Buyurun 2015 yılında meslekte o yıl 28, bugün 31 yılı geride bırakmış bir gazeteci olarak neler yazmışım hep birlikte okuyalım…
***
Bugün 10 Ocak...
Bir rivayete göre “Çalışan Gazeteciler Günü” bilinir...
Diğer bir rivayete göre de “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak adlandırılır...
Sonuçta her yol “Çalışan Gazeteciler”e çıkıyor...
“Çalışan Gazeteciler Günü” diye adlandırırsak, gazeteciler zaten hergün çalışıyor...
“Çalışan Gazeteciler Bayramı” demeye kalksak, gazeteciler Ramazan ve Kurban Bayramları’nda çalışmaz, gazeteler çıkmaz, yerine cemiyetlerin hazırladığı gazeteler çıkardı...
Çok şükür, 1993 yılında bir yaygın medya kuruluşu bu geleneği bozarak bayramları da ortadan kaldırdı...
28 yıldır bu mesleğin içerisindeyim...
9 Ocak günleri bir çok kurum ve kuruluştan “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü (Bayramı) kutlama mesajleri gelir... Eskiden faks yoluyla bültenler, mesajlar çekilirdi, şimdi mail yoluyla gönderiliyor...
Gelen mesajların içeriğinde neredeyse tamamına yakınında gazetecilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesinden söz edilir. Ama her ne hikmetse gazetecilerin çalışma koşulları bir türlü iyileştirilmez ya da iyileştirilemez...
Acaba diyorum bizlerle dalga mı geçiyorlar?..
Yoksa bir günlüğüne de olsa bizleri “Mutlu” etmeye mi çalışıyorlar?..
Çözemedim gitti...
Ancak, şu unutulmamalı ki, gazeteciler her zaman herkesin sesi olmuştur...
Siyasetçinin, bürokratın, işadamının, polislerin, öğrencilerin, futbol takımlarının, taraftarların ve daha sayamayacağım kişi kurum ve kuruluşların sesi olmuştur gazeteciler...
Ama, sonuçta dayağı da, küfürü de yiyen gazeteci olmuştur...
İşte böylesine hürdür gazeteciler...
Dayak yemede, küfür işitmede sınır tanımaz...
Halbu ki, gazeteciler değil midir, dayak atan, küfür eden kişilerin haklarını savunan...
Türkiye’de 10 milyon gazeteci varsa, bunlardan 9 milyonun üzerinde olanının kendisi için mezar yaptırma parası yoktur...
Çünkü, gazeteci paraya, pula önem vermez, vermemiştir...
Bazı istisnalar kaideyi bozmaz...
İçimizde “Çürük”, “Paraya”, “Pula” değer veren insanlar elbette vardır. Haketmediği parayı cebine atanlar mutlaka vardır.
Ancak, o insanlar bu mesleğin “Yüzkaraları”dır...
Zaten, o kişileri “Gazeteci” gözüyle bakmaz para verenler...
Başka bir gözle bakarlar...
Bu köşeyi kirletmeme adına o tür insanlara hangi gözle baktıklarını ifade etmek istemiyorum...
Evet bugün 10 Ocak...
“Çalışan Gazeteciler Günü...”
Ya da “Çalışan Gazeteciler Bayramı...”
Gün ya da bayram...
Hiç farketmiyor...
Önemli olan temiz gazeteci, temiz medya...
O zaman, gazetecileri daha itibarlı bakarlar, ona göre yaklaşımda bulunurlar...
Temiz gazeteciysen, gerisi teferruattır…
***
Evet… Bugünümüze geldiğimizde değişen hiçbir şey olmadığını görüyorum…
Bu meslekte tek pişmanlığım geçmiş yıllarda çalıştığım bazı gazetelerde alacağım paranın verilmemesine rağmen ağzımdan çıkan sözü yememe adına o işyerlerini mahkemeye vermediğimdir…
Yani hakkımı vermeyen işyeri ile mahkemelik olsaydım hakkımı söke söke alırdım. Ancak, “Mahkemelik olmadan helalleşelim” dediğimde önce “Evet” deyip sonra “Kıvırarak” sözlerini yediler.
Şimdi o kişilere hakkımı helal etmiyorum…
Onlar bir şekilde o hakkı ödeyecekler öyle ya da böyle ilahi adalet var…
Yani hesap vermekten kul hakkını ödemekten kaçamayacaksınız…
O yediğiniz kul hakkı sizlere “Zehir zıkkım” olacaktır…
Bu da böyle biline…
Yani bizlerin günü…
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili geçmişte yazdığım yazıları şöyle bir gözden geçirdim…
Çok uzağa gitmeye gerek yok…
2015 yılında ne yazdığım yazıdan sonra mesleğimizde neler değişti, gelişti diye karşılaştıracak olursak, hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz…
Hatta gazetecilik mesleğini icra etmenin daha da zorlaştığını görebiliyoruz…
Buyurun 2015 yılında meslekte o yıl 28, bugün 31 yılı geride bırakmış bir gazeteci olarak neler yazmışım hep birlikte okuyalım…
***
Bugün 10 Ocak...
Bir rivayete göre “Çalışan Gazeteciler Günü” bilinir...
Diğer bir rivayete göre de “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak adlandırılır...
Sonuçta her yol “Çalışan Gazeteciler”e çıkıyor...
“Çalışan Gazeteciler Günü” diye adlandırırsak, gazeteciler zaten hergün çalışıyor...
“Çalışan Gazeteciler Bayramı” demeye kalksak, gazeteciler Ramazan ve Kurban Bayramları’nda çalışmaz, gazeteler çıkmaz, yerine cemiyetlerin hazırladığı gazeteler çıkardı...
Çok şükür, 1993 yılında bir yaygın medya kuruluşu bu geleneği bozarak bayramları da ortadan kaldırdı...
28 yıldır bu mesleğin içerisindeyim...
9 Ocak günleri bir çok kurum ve kuruluştan “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü (Bayramı) kutlama mesajleri gelir... Eskiden faks yoluyla bültenler, mesajlar çekilirdi, şimdi mail yoluyla gönderiliyor...
Gelen mesajların içeriğinde neredeyse tamamına yakınında gazetecilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesinden söz edilir. Ama her ne hikmetse gazetecilerin çalışma koşulları bir türlü iyileştirilmez ya da iyileştirilemez...
Acaba diyorum bizlerle dalga mı geçiyorlar?..
Yoksa bir günlüğüne de olsa bizleri “Mutlu” etmeye mi çalışıyorlar?..
Çözemedim gitti...
Ancak, şu unutulmamalı ki, gazeteciler her zaman herkesin sesi olmuştur...
Siyasetçinin, bürokratın, işadamının, polislerin, öğrencilerin, futbol takımlarının, taraftarların ve daha sayamayacağım kişi kurum ve kuruluşların sesi olmuştur gazeteciler...
Ama, sonuçta dayağı da, küfürü de yiyen gazeteci olmuştur...
İşte böylesine hürdür gazeteciler...
Dayak yemede, küfür işitmede sınır tanımaz...
Halbu ki, gazeteciler değil midir, dayak atan, küfür eden kişilerin haklarını savunan...
Türkiye’de 10 milyon gazeteci varsa, bunlardan 9 milyonun üzerinde olanının kendisi için mezar yaptırma parası yoktur...
Çünkü, gazeteci paraya, pula önem vermez, vermemiştir...
Bazı istisnalar kaideyi bozmaz...
İçimizde “Çürük”, “Paraya”, “Pula” değer veren insanlar elbette vardır. Haketmediği parayı cebine atanlar mutlaka vardır.
Ancak, o insanlar bu mesleğin “Yüzkaraları”dır...
Zaten, o kişileri “Gazeteci” gözüyle bakmaz para verenler...
Başka bir gözle bakarlar...
Bu köşeyi kirletmeme adına o tür insanlara hangi gözle baktıklarını ifade etmek istemiyorum...
Evet bugün 10 Ocak...
“Çalışan Gazeteciler Günü...”
Ya da “Çalışan Gazeteciler Bayramı...”
Gün ya da bayram...
Hiç farketmiyor...
Önemli olan temiz gazeteci, temiz medya...
O zaman, gazetecileri daha itibarlı bakarlar, ona göre yaklaşımda bulunurlar...
Temiz gazeteciysen, gerisi teferruattır…
***
Evet… Bugünümüze geldiğimizde değişen hiçbir şey olmadığını görüyorum…
Bu meslekte tek pişmanlığım geçmiş yıllarda çalıştığım bazı gazetelerde alacağım paranın verilmemesine rağmen ağzımdan çıkan sözü yememe adına o işyerlerini mahkemeye vermediğimdir…
Yani hakkımı vermeyen işyeri ile mahkemelik olsaydım hakkımı söke söke alırdım. Ancak, “Mahkemelik olmadan helalleşelim” dediğimde önce “Evet” deyip sonra “Kıvırarak” sözlerini yediler.
Şimdi o kişilere hakkımı helal etmiyorum…
Onlar bir şekilde o hakkı ödeyecekler öyle ya da böyle ilahi adalet var…
Yani hesap vermekten kul hakkını ödemekten kaçamayacaksınız…
O yediğiniz kul hakkı sizlere “Zehir zıkkım” olacaktır…
Bu da böyle biline…