Gazetecilik zor bir meslektir…
Gazetecilik aynı zamanda zevkli bir meslektir.
Eğer içinde, ruhunda, özünde gazetecilik yapmak varsa bu mesleğin getirisi sadece işyerinden aldığın maaştır.
Bunun dışında hiçbir getirisi, kazancı yoktur.
İçinde, özünde gazetecilik ruhu yoksa ancak “Gastecilik” yapabilirsiniz.
Bir çok genç meslektaşım var ki, gazetecilikte bir gelecek göremediği için mesleğini bırakıp, başka alanlarda kendilerine yol çizdiler, çiziyorlar.
Bitme noktasına gelen mesleğimizde genç meslektaşlarımı görmek beni gazeteciliğin geleceği adına umutlu ve mutlu ediyor.
Gazetecilik mesleğinde 35 yıl geride kalıyor. 35 yıl önce bu mesleğe başladığımda özellikle yerel basının sıkıntıları vardı, 35 yıl sonra yine yerel basının sorunları, sıkıntıları var.
35 yıl önce gazetecilik mesleği daha “Saygın”, daha “İtibarlı” idi.
Yıllar geçti bizim mesleğin ne “saygınlığı” ne de “itibarı” kaldı.
Bizler yıllardır mesleğimizin “saygınlığını”, “itibarını” korumaya çalıştık.
Şimdi gazeteciliğin “itibarını”, “saygınlığını” koruma sırası genç meslektaşlarımızın omuzunda yüklü.
Gerek yazılı, gerekse görsel medyada genç gazetecilerin yer alması sayılarının artması mesleğimiz adına olumlu bir gelişmedir…
Üstelik bir çok işyerinde asgari ya da asgari ücretin altında maaşlar almalarına rağmen gazeteci genç meslektaşlarımız mesleğini “Aşk”la, “Şevk”le yapıyor…
Özellikle yerel medyaya okurlar, kamu kurumları sahip çıkmalı. Gazetelere abone olunarak, ilanlar verilerek katkı sağlanabilir.
Yerel gazetelere ne kadar çok katkı sağlanırsa mesleğimiz daha da kaliteli hale gelir, gazetecinin ve gazeteciliğin saygınlığı artar.
Aslında yerel gazetelere abone desteği sadece kamu kurumlarına düşmemeli. Belediyelerin yanı sıra büyük şirketler, holdingler AOSB’deki fabrikaların sahipleri, Adana’daki oteller gazetelere ilan ve abone desteği verebilir…
Bu destek gazeteleri yaşatırken, genç gazetecilerin mesleklerine sıkı sıkıya sarılmasını da sağlayacaktır.
Son söz olarak, bizler genç gazetecilerin ağabeyleri olarak onlara tecrübelerimizi aktarmalıyız.
Gençlerin beynine, hizipleşme, gruplaşma, ötekileştirme sokmamalıyız. Ve gençlerin kendi düşünceleri ile hareket etmelerini önermeliyiz. Bizlerin istediklerini dikte etmemeliyiz. Unutulmamalı ki onların da düşünceleri, fikirleri, önerileri vardır.
Yani gençler sizlere diyorum ki, “Bizlerde ……. Abi daha iyi bilir o ne derse o olur” düşüncesine kapılmayın ve kendi aklınızla hareket edin.
Başkalarının aklı sizlere lazım değil, sizlerin aklı yeterlidir.
Yazı önemli bir konuya değinmiş ancak yavan kalmış. Keşke bir kaç isim verseydiniz. Biz de o gençleri takip ederdik.