Yaşam şartlarının ağır olması, geçim derdi ve her gün TV ekranlarında asık suratlı siyasileri görmekten yüzümüz gülmez oldu.
Halbuki gülmek bir insana ilaç gibi gelir.
Sen gülersen herkes güler.
Senin yüzün gülerse etrafında pozitif duyguları taşıyan insanlar yer alır.
Gülmek bulaşıcı bir hastalık gibidir.
Gülersin, mutluluktan keyfin tavan yapar ve aynı duyguları insanlara bulaştırırsın.
Ne güzel bir hastalık değil mi?
Şu dünyada gülmek gibisi var mı diye düşünüyorum daha mutlu edecek başka bir şey aklıma gelmiyor.
Sen gülersen eşin güler.
Sen gülersen baban, annen güler mutlu olur.
Sen gülersen çocukların güler ve mutlu olur.
Sen gülersen etrafındaki insanlar güler.
Gülüşlerini insanlara yansıtırsan insanlık adına bir şeyler yapmış olursun.
Ama yok.
Yolda yürüyorsun asık suratlı insanlar görüyorsun. Onların somurtkanlığı Senin de yüzüne yansıyor.
Eve gidiyorsun asık suratlı insanlar görmemek için televizyonu açıyorsun.
Bir de bakmışsın tv'de haberler başlamış.
Takım elbiseli asık suratlı siyasileri görüyor ve izliyorsun.
Bu asık suratlı Takım elbiseli insanlar bu ülkenin çeşitli kurumlarında görev alıyorlar. Hatta bu ülkeyi yönetenler bile var.
Baktın TV ekranlarında yüzünü güldürecek bir şey yok dışarı çıkıp havaya bakarak yıldızları izlemek istiyorsun, ne yazık ki kapkaranlık havaya bakmakla yetiniyorsun.
İnsanların gülüşleri gibi havadaki yıldızlar da yok olmuş birer birer.
Biz insanlar dünyadaki her şeyi bitiriyoruz.
Dünyayı tüketiyoruz.
Halbuki dünya bizlere yani insanlığa emanet değil midir?
Demek ki insanlık olarak emanete sahip çıkmıyoruz.
Neyse başınızı daha fazla şişirmeyeyim.
Gülmekten girdik dünyadan çıktık.
Sonuçta hepimize dünyalığız ve dünyanın sorunları da bizim sorunumuzdur.