Bilgisayarın başına oturdum…
Klavyenin tuşlarına parmaklarım gitmiyor…
Düşünüyorsunuz ne yazsam diye…
Olay henüz taze…
İnsanları tahrik etmeyecek birşeyler yazmalısınız…
Sosyal medyada zaten tepki çığ gibi…
Küçücük bedenlerin yok olması tüm insanlığı kahretti…
Ateş püskürüyorlar…
Sorumluyu arıyorlar…
Nasıl hesap sorulacağını tartışıyorlar sosyal medya hesaplarında…
Ya da kimin hesap vereceğini merak ediyorlar…
Benim en çok merak ettiğim o kahrolası yangında hayatlarını kaybeden küçücük bedenlere sahip çocuklarımızın hayalleriydi…
Acaba ne hayaller kurmuşlardı?..
Belki de kimisi doktor, kimisi mühendis, kimisi vali, kimisi polis, kimisi asker olmayı hayal ediyordu…
Belki de başbakan olup bu ülkeyi yönetmeyi hayal ediyordu…
Belki de başbakan olduğunda devlete ait daha iyi yurtlar yapıp çocukların daha iyi şartlarda barınmasını hayal ediyordu…
Belki de kimi çocuklar büyüyünce Aladağ Belediye Başkanı olmayı hayal ediyordu…
Belki de Aladağ’a kaymakam olmanın hayaliyle yanıp tutuşuyordu…
Ne yazık ki hayalleri de bedenleri gibi yandı…
Aslında yazacak çok şey var…
Söyleyecek çok söz var…
Kendinizi frenliyorsunuz…
Tutuyorsunuz kendinizi…
Son söz olarak ancak şunları söyleyebilirim…
Devlet yeni statlar yapmak yerine yurtlar yapmalı…
Yeni camiler inşa edilmesi yerine öğrencilerin barınacağı yurtlar inşa edilmeli…
Devleti yönetenler, AVM ya da ülkemizin her yerini beton yığını haline getiren şirketlere yurt yapma zorunluluğu getirmeli…
Ve o yurtlar devletin kontrolünde olmalı…
Unutulmamalı ki, o yurtlarda geleceğin valileri, belediye başkanları, kaymakamları, mühendisleri, milletvekilleri, bakanları, başbakanları, hakimleri, savcıları, avukatları, bankacıları, gazetecileri, bürokratları barınacak…
O yurtlarda barınacak çocuklarımız bizlerin, ülkemizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğidir…
O yurtlarda barınacak çocuklar ülkemizi yönetecek büyük adamlar olacaktır…
Geleceğimiz karanlık değil, aydınlık olmalı…