Her bireyin her toplumun hakikatlerle yüzleşmek gibi bir zorunluluğu var!
Her 24 Nisan'da yaşanılan 'soykırım' kabusu bitti artık.
ABD başkanı, soykırım mı büyük felaket mi diyecek, korkusundan da geriliminden de memleket kurtuldu. Artık tehdit ve şantaj aracı olarak da kullanılamayacak. İlişkiler ciddiyetle, bilinçli bir dış politikayla yürütülecek. Devlet aklı rehin alınmayacak, büyük felaket söylemini de kimse alkışlamayacak.
Ermeni diasporasının soykırımı bir milli dava bilinciyle gerek içte ve gerekse küresel düzeyde sistematik bir biçimde ve aralıksız bir propagandayla süreklilik arz edecek düzeyde diri ve yüksek sesle dile getirmesi karşısında bilinçli bir dış politikayla karşı koyup hakikatle yüzleşebiliyor muyuz, ona bakmak gerek.
Günahıyla sevabıyla bilinen bir sürgün var mı var. Buna bakmak gerek. Bu yolculukta, “Tehcir" sırasında on binlerce masum Ermeni’nin katledildiği gerçeğini inkâr ediyor olmak, hakikatle örtüşmeyen, insani olmayan, değer görmeyen, yer kürede de karşılığı olmayan hamaset dolu bir anlayış olur mu, olur.
Bu kadar büyük bir insan nüfusunu göçe zorlarken elbette olumsuzluklar, ağır travmalar, haksız cinayetler, suçsuz ölümler, yağma, talan ve büyük haksızlıklar olmuştur . Ama sebepsiz, keyfi ve bilinçli mi, ona bakılmalı. Asıl irdelenmesi gereken durum bu.
Millet-i Sadıka diye tanımlanan Ermeni vatandaşlar içinde oluşturulan katliamcı çetelerin, çoğu “Kürt sivil” olmak üzere binlerce insanı anlamsız bir şekilde katletmesi sebeblerden biri ve karşı tepki olarak mecburi göçe zorlanmış olmaları kaçınılmaz bir yöntem olarak görülebilir.
Ermenilerin yaşadığı her bir karış toprakta gerek intikam anlayışıyla gerekse yağmacılık, talan ve soygun mantığıyla, 1.Cihan Harbi'nin savaş psikolojisini istismar ederek göç kafilelerine saldıran silahlı halk gurupları ve askerlerin varlığı bilinmekle birlikte, devletin de bir özeleştiriye muhtaç olduğu aşikar.
Yüzyıl önce yaşanmış, iki tarafın da zarar görmüş olduğu bu iç karışıklığı, sadece ABD’nin söylemi üzerine yeni bir düşman oluşturmak doğru değil.
Neticede ABD 1915 olaylarına “soykırım” diyen ilk ülke de değil. Rusya, Venezuela Libya ve Almanya gibi şu sıralarda yere göğe sığdıramadığımız, can ciğer kuzu sarması olduğumuz dostlarımız ve kardeşim PUTİ̇N kızkardeşim MERKEL de dahil 31 ülke bu kararı çoktan tanımış. Büyütmeye gerek yok, bu hararetli günler de biter. Kardeşim Joe Biden bizim yine vazgeçilmemiz olur!!!
Diplomatik başarısızlık, hamaset ve sloganla birlikte vatan bayrak edebiyatı, dünya lideri, büyük devlet söylemlerinin, sadece iç pazarda alıcısı olur. Dışta para etmiyor bu söylemler. Bunu defalarca yaşadık. Biri çıkar, mektup yazar gönderir. Diğeri 'soykırım' der, prestijini yerle bir eder.
Son olarak şunu net belirtmeliyim ki hiç kimse başarısız dış politik tavrını, içte birkaç muhalif söyleme yükleyip yeni bir linç kampanyasına dönüştürmesin! Artık buradan kimseye ekmek çıkmaz, herkes herşeyin farkında.
İbrahim AKYOL