Yurtları Kafdağı’nın ardındaki bir masal ülkesiydi “Çerkesya”
Kafdağı'na serpilmiş kin tohumları nefret söylemleriyle yaşanan sürgünler, ölümler ve acı dolu yılları getirdi. Bebekler, kadınlar, bıyığı terlememiş gencecik yiğitler öldü. "Filler tepişti" ve bir halk yine ölüm yolculuğuna terk edildi.
Üçlü imparatorluk çekilmesinde yaşanan bilek güreşinde, bölgesel satranç hamlelerinde bu insanlar ne yazık ki birer piyona dönüştürüldü ve binleri ölüme, milyonları bir daha toplanmamak kaydıyla dünyaya serpiştirildi.
*****
Rusya, Britanya ve Osmanlı İmparatorluğu üçgeninde Kafkas tarihinin en büyük insanlık suçu işlendi ve bir halk ölüm yolculuğuna mecbur bırakıldı. Bir Çerkes Soykırımı yaşanmasına sebep olundu dünyanın sesiz bakışları altında.
Çarlık Rusya'sının Çerkesya’ya karşı başlattığı sürgün ve soykırım harekâtında hedef “ya itaat, ya imha”ydı. Baş eğmeyi bilmeyen bu halk imhayla yerlerinden edildi, denizlerin azgın dalgaların bırakılıp balıkların karnında birer Hz Yunus'a dönüştürüldüler.
Birer yüzer tabut haline dönüştürülmüş harabe-virane gemilerde, kaderlerine terk edilmiş bir halkın acı dolu feryatları ve arşa yükselen ağıtları Karadeniz’in serin sularına karıştı.
*****
Karadeniz’in toplu mezara dönüştüğü, balıkların insan etleriyle buluştuğu, salgın hastalıklardan dolayı annelerin evlatlarını, genç kızların aşklarını denizin derinliklerine atmak zorunda kaldığı kara bir güne dönüştü 21 Mayıs.
Zalimliğe karşı direnmenin, vahşetin, azgınlaşan Çarlık Rusya’ya seyirci kalan tüm insanlığın ve öfkeyle gözyaşı dökmenin günü oldu 21 Mayıs.
Yıllarca süren savaşlar, felaketler, açlık, sefalet, sürgünler, ölümler ve yok olmuşlar, bölünmüş aileler, onlarca ülkeye serpilmiş canlar, asimilasyonlar ve sistematik yok edilmeye tabi tutulanların günü oldu 21 Mayıs.
*****
Geldikleri bu topraklarda artık sen, 'sen değilsin' denildi. 'Çerkez olamazsın' denildi! 'Çünkü, 'anadilini konuşamazsın, mızıkanı çalamazsın, dans edemezsin' denildi! 'Gülemezsin, keyif çatamazsın' denildi !
'Muhacir' hatırlatması 'hariçtensin' iması hepten boynuna asılı bir ferman olarak asıldı ve bir asırdır böyle kaldı.
Sadakat-minnet yaftasıyla birlikte, onurlu ve şahsiyetli bir kişiliğin nasıl "Hain Çerkes Ethem" e dönüştüğünü ve geride kalanlara ibretlik bir ders niteliğinde korku saçtığını görebiliyor bu halk artık.
Evet Çerkeslerin sürgününü 'göç-hicret' ikileminden çıkartıp ‘soykırım’ olarak tanıyacak ilkeli iradeli, İslâm kardeşliğini esas alan ülkeler, meclisler ve liderler gerek. Kendi soykırım korkularından arındırılmış halklar ve liderler gerek. Dilleri ve kültürlerine aşık bu halk vesilesiyle Dünya Dil Bayramı'nı kutluyorum. Bu arada, Soma cinayet şebekesini de kınıyor, 301 insanımızı şu mübarek ayda rahmetle anıyorum.