Umut yollarda, umut sloganlarda, kardeşçe, yoldaşça saf tutanlarda, korkunun üstüne yürüyenlerde, namerdin yüzüne tükürenlerde, gençlerde, halkların birlikteliğinde 'Umut'. Halkların Demokratik Partisi, sivil, meşru ve demokratik bir etkinlik kararı almış. Yürüyecek, konuşacak, anlatacak, tartışacak; sivil siyasetin, demokratik hakların, toplumsal tepkinin gerekliliğini yerine getirecek ve Türkiye demokratikleşecek. Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde kendilerini ifade etmelerine fırsat verilmeyen, her fırsatta terörize edilen milletin vekilleri, adaleti yürümekte ararken her türlü antidemokratik davranışla ‘Vatan Millet Sakarya’ edebiyatıyla onlara engel olanları tarih unutur mu, affeder mi?
Taş yok, sopa yok, silah yok, zor yok, zorbalık yok. Bütün bu yoklarla birlikte bu YASAK neden?
*****
Demokratik siyaseti önemseyenlerin yönünün Diyarbakır değil de Ankara oluşu bu yürüyüşü daha da önemli kılmakta. Bu yürüyüş; halkların onur yürüyüşüdür beyler! Haysiyet şeref ve var olmayla birlikte bir demokrasi yürüyüşüdür... Tekçi ve zorba zihniyet karşısında çoğulcu olanların insanlık yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, ‘ülkenin tıkanan damarlarına can yürüsün’ diyenlerindir. ‘Hak–hukuk, adalet herkese ekmek kadar su kadar lazım’ diyenlerindir. Yani, demokrasi ve insanca yaşamı talep etme yürüyüşüdür. Bu yürüyüş tüm demokrasi mücadelesine inananların, ‘halklar nefes alamıyor’ diye haykırdığı insanlık yürüyüşüdür.
Ahmet Türk'ü adalet yürüyüşünde koluna takan riyakâr- sözde demokrat - zatlar umudu sizden, demokratlığı sizden bekleyen ahmaklara karşı, inananların, temiz siyaset yapanların yürüyüşüdür. Tanrı’yı gökyüzüne hapsedip yeryüzünde Tanrılaşmak, Firavunlaşmak, tekleşmek isteyenlere karşı adalet hak- hukuk diye haykıranların yürüyüşüdür. Demokratik siyasetin önünü tıkayan bu güvenlikçi zihinlerin “sopa” siyasetiyle çözümü hedeflemelerine karşı özgür yaşam ve özgür vatan diye haykıranların yürüyüşüdür.
*****
Siyasi rantçıların geçmişten günümüze uzanan, nispeten realiteyi kabul edip kısa soluklu günü birlik politika üreten ve fakat çözümü gerçek anlamda hiç istemediklerini bildiğimiz siyasileri hatırlayalım mı?
Süleyman Demirel ve Erdal İnönü’nün Kürt realitesini tanıyoruz, taleplerin haklı sebepleri var deyip sonrasında ortaya çıkan tablo... Tansu Çiller’in "Bask modelini tartışabiliriz. Siyasi bir çözümle sonuca ulaşalım." demesi ve sonu... Mesut Yılmaz'ın "AB'nin yolu Diyarbakır’dan geçer, hak hukuk adaletin tesisiyle sonuç alınır." demesi ve sonu... Deniz Baykal öncülüğünde 1999'da Kürt raporu hazırlanması ve sonu... Tayyip Erdoğan öncülüğünde 2002'de start verilen AKP siyaseti ve ürettiği politikalarla Kürt sorununun varlığı, asimilasyonların kabulü, Dersim halkından devlet adına özür dileyişi, Kürtçe isim ve televizyon açılması ve sonrası...
Başbakanlık döneminde Sn. Erdoğan’ın "Kürt sorunu benim sorunudur." demesi Üst kimlik - alt kimlik tartışmaları, demokratik cumhuriyet çatısı altında bütün kimlikleri, ırkları, ulusları tanıyacak söylemleri, umut verici ve akan kanların duracağı anlamına geliyordu. Tarih yine tekerrür etti ve devletin ezici sopa siyaseti gün yüzüne çıktı ve devlet yine 1980'lere döndü. Unutulmamalı ki yürüyenlerin oturanlardan hakkını alacağı gün yakındır. Ve unutulmamalı ki; demokrasi yürüyüşünün kaybedeni YASAKÇI, RETÇİ, İNKÂRCI ve TEKÇİ iktidar ve saz arkadaşları olurken, kazananı ise demokratik, sivil ve özgürlükçü siyaseti benimseyen halkların olacak.
bizimde umuda dogru yürüyüşümüz hep devam edecektir umut veren kalemlerimiz umudumuzu yazdıgı sürece yüreginizede kaleminizde hep hak hep adalet olsun
Yuregine ve kalemine sağlık.içimdekileri dökmüşsün kaleme.teşekkür ederim.