İlk kez İngiliz bilim adamı H. Ellis tarafından Narkisos mitolojisiyle ilişkilendirilen narsizmin kökeni dokunaklı bir mitolojiye dayanır...
“Echo adında bir peri kızı varmış. Bir gün Narkissos adında oldukça yakışıklı bir avcıya tutulmuş kalmış. Echo ümitsiz bir biçimde ilgisini çekmek için uğraşmış durmus ancak Narcissus, Echo’nun sevgisine karşılık vermemiş, onu küçümsemiş. Peri kızı Echo hastalanır, aşkına karşılık bulamayarak kahrından ölür. Olimpos Dağındaki tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narcissus’a ceza vermeye karar verirler. Bir gün Narcissus susamış halde nehir kenarına gelir. Su içmek için yanaştığı sudan yansıyan görüntüsüne hayran olur ve büyülenir. Yerinden kıpırdamadan öylece kendini izleyen Narcissus kendine aşık olmuştur. Nehirden yansıyan görüntüsüne hayranlıkla bakan Narcissus o ana dek kimseyi bu denli beğenmediğinin, sevmediğinin kanısına varmıştır. Narcissus sudaki yansımasına her ulaşmaya çalıştığında başarısız olur çünkü suya her dokunduğunda yansıması kaybolmaktadır. Böyle böyle o da Echo gibi aşkına kavuşamaz günden güne bu aşkla erimeye başlar ve kahrından ölür.”
Son zamanlarda gündelik hayatta ve medyada sık sık kullanılan narsizmin, gündelik hayattaki kullanımına baktığımızda; bencil, kendini beğenmiş, burnu havada ve kibirli insanları tanımladığını görürüz. Tabi ki her kendini beğenen, gösteriş duygusuna sahip, kendini değerli hisseden kişi narsist değildir. Psikiyatrik tanı kriterleri kitabına göre narsistik kişilik bozukluğu; “Dokuz kriterden beşinin olması ile belirlenen, erken erişkinlik döneminde başlayan ve değişik şartlar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü.” olarak tanımlanmıştır. İşte bu kriterler;
“1) Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır. (Örn: Başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin olağanüstü biri olarak bilinmeyi bekler.)
2) Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi fantezileri üzerine kafa yorar.
3) Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanır ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini anlayabileceğine ya da onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır.
4) Çok beğenilmek ister.
5) Hak kazandığı duygusu vardır. (Kendisinin, özellikle kayrılacak olduğu bir tedavi biçimi uygulanacağı beklentileri ya da beklentilerine göre uyum gösterme)
6) Kişiler arası ilişkilerini kendi çıkarları için kullanır. Kendi amaçlarına ulaşmak için, başkalarının zayıf yanlarını kullanır.
7) Empati kuramaz. Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını tanıyıp tanımlamada isteksizdir.
8) Çoğu zaman başkalarını kıskanır, ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9) Küstah ve kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler” (Gülmez, 2009:17-18)
Narsizm, bir kişilik özelliği olduğu için onu daha iyi anlatabilmek adına kişilik kavramından da bahsetmek gerekir. Kişilik; “kişinin kendine göre bir ayrılığı, belirgin bir özelliği olması durumu, kişinin öz yapısına uygun kendine özgülüklerin tümüdür. ”Kişilik 18 yaş civarlarında çocukluk dönemi sonlarında gelişimini tamamlar. Buna göre çocuklar için narsizmden söz etmek mümkün değildir. Ancak ileriki yaşların temelleri çocukluk yıllarında atıldığını göz önüne aldığımızda risk grubundadır diyebiliriz.
Yapılan araştırmalara göre narsist ebeveynler narsizme sebep olacak çocuk yetiştirebilmektedir. Sizde narsizm olmasa dahi bazen bazı ebeveyn tutumları çocuğun yetişkinliğinde narsist bir birey olmasına sebep olabilmektedir. Bu yüzdendir ki ailenin rolü çocuğun kişilik gelişiminde oldukça etkilidir;
- Çocuğa övgüde veya olumsuz eleştiride bulunurken bu doz dengeli olmalıdır aşırıya kaçılmamalıdır. Elbette yaptığı doğrular takdir edilmeli, yanlışlar ise uyarılmalıdır fakat ölçüyü kaçırmamakta fayda var.
- Çocuk ile ilgilenirken iç dünyası da göz önüne alınmalıdır. İç dünya olarak adlandırılan durum da zaten dış dünyanın yansımasıdır. Böylece çocuğu daha iyi anlamış olacaksınız.
- Çocuğumuzun elbette istekleriyle ilgileneceğiz fakat dengeyi kurmakta fayda var. Şöyle ki; her istediğini çocuğa temin etme durumu çocukta isteklerinin sürekli artmasına sebep olabilmektedir. Beklentileri karşılanmadığında çocuk mutsuzlaşabilir. Çocuğu istekleri, görevleri, sorumlukları ve sınırlar konusunda bilinçlendirmek gereklidir.
- Elbette her çocuk biriciktir tektir fakat bu duygunun fazla hissettirilmesi çocuğun her zaman bu beklentiye girmesine sebep olabilmektedir. Çocuk her durumda, kurduğu tüm ilişkilerde ve her ortamda özel olma, ön planda olma isteği içine girer. Sıradan bir ilişkiyi kabul etmekte zorluk yaşayabilir. Çocuğumuza bu duyguyu hissettirirken denge sağlanmalıdır.
- Yapılan araştırmalara göre çocuk kıyafetlerinde veya oyuncaklarında ön plana çıkan kral, kraliçe, zayıf vücut hatlarına sahip bebek figürleri ve bu figürlerin içerikleri çocuğun bakış açısına, karakter oluşumuna etki ettiği saptanmıştır. Bu nedenle çocuğun kıyafet ve oyuncak seçimlerinde kontrollü davranmak gerekmektedir. Aynı zamanda çocuğun bu figürlere olan bağını ne oranda kurduğunun takibini sağlamalı, yanlış bağlanmaların önünü almalısınız.
Güzel faydalı bir makalle teşekürler