Teknolojinin hayatımıza girerek gün geçtikçe yenilenmesi ve değişmesiyle beraber hayatımızın merkezine yerleşmesi de kaçınılmaz oldu. Teknoloji karşısında geçirilen saatler ile birlikte hareketsiz yaşam stres seviyemizi artırırken uzun vadede kaygı bozukluğunu da beraberinde getiriyor.
**
Özellikle sosyal medyada uzun vakitler geçiren bir kişide stres, kaygı, beğenilme arzusu ve görünme çabası da kişinin psikolojisini etkileyerek uykusuzluğa ve bunalıma girmesine neden olabiliyor. Sosyal medyada görünen kişiliklerin arka yüzünde yatan sahte yaşam kişinin aslını gösterirken, sosyal medyaya yansıttığı kısım ise güzelliklerle dolu bir yaşam oluyor. Sosyal medyada görünen kısmına aldanan bir kişi de yaşamını ona göre şekillendirmek ve bu kişinin yaşamına özeniyor. Ancak şunu da unutmayalım ki orada paylaşılan ve görünen herşeyin bir perde arkası var. Hiçbirşey dışarıdan göründüğü gibi basit değildir.
O sadece sizin görmenizi istediği kadarını yansıtır ve onu görürsünüz.
**
Kişi buna özenerek yaşamını şekillendirmek istiyor ama yapamıyor. Çünkü onda ki imkanlar kendisinde yok. Onun kişiliği farklı, kendi kişiliği farklı. Bu durumda da olumsuzluklar ortaya çıkarak kişiyi strese ve kaygıya itiyor. Zamanla artan kaygı sebebiyle de kişileri antidepresan kullanımına itebiliyor maalesef ki..
Bu durumda da kişi hem kendini hem çevresindekileri uzun, yorucu ve sıkıntılı bir sürece sokuyor.
Aslında kişi kendini tanıyıp kendi sevdiği alanlara yönelirse buna gerek kalmayacak belki de..
Bu yüzden sosyal medyada veya sanal ortamda gördüğümüz sahte yaşamlara aldanmak yerine kendimizi yetiştirmeye ve kendimize yenilikler katmaya bakalım.
**
Öncelikle kendimizi tanıyarak bu işe başlayabiliriz.
Daha sonra sevdiğimiz aktiviteleri keşfederek bu alanlara yönelebiliriz.
Sevdiğimiz şeylerle meşgul oldukça kendimizi daha iyi hissedecek ve bunlara aldırış etmediğimizi farkedeceğiz. İnsanı en iyi yine kendisi bilir.
Öncelikle kendimize kulak verelim ki dışardaki etkenlerin üzerimizde hakimiyet kurmasına izin vermeyelim...