o
zamanlar
şehirlerarası
yolcu otobüslerinde
sigara içiliyordu
***
adana’dan
silifke’ye gitmek
için babamla şimdiki
merkez parkın bulunduğu
otogarın yolunu tutuyorduk
***
daha
otobüse biner
binmez tüttürmeye
başlıyorlardı
***
üstüne
üstlük önde
oturanlar bir de
otobüs şoförüne
ikram ediyorlardı
***
aslında
bu sigara
şoförle sohbeti
başlatmanın en
kibar yoluydu
***
‘kaptan
kaç saatte
gideriz silifke’ye’
diye sorup
başlıyorlardı
muhabbete
***
otobüs
adana’dan
çıktığında sağlı
sollu portakal ve
mandalina bahçeleri
gözlerimizi okşuyordu
***
şoför
muavini
yanına çağırıp
‘otobüs sigara
dumanına boğuldu
aç şu pencereleri de
mis gibi portakal kokusu
yayılsın’ diyordu
***
muavin
pencereleri
açtığında portakal
kokusu sarıyordu
otobüsün içini!
sanki
bir ton portakalla
yolculuk yapıyorduk
***
mersin’e
kadar böyleydi
ondan sonra muz
bahçeleri başlıyordu
***
erdemli’nin
sarı muzları ve
mavi denizinden
sonra silifke’nin fıstık
tarlaları yemyeşil
sıralanıyordu
***
kadınlar
sabahın köründe
giriyorlardı tarlalara
fıstık toplamak için
***
çocukluğum
silifke’de geçti!
taşucu’nun şimdi
feribot seferlerinin
yapıldığı limanında
güneşin batışını çok
seyrettim; çarşaf gibi
suyunda yüzdükten sonra.
***
selanik’ten
zorunlu göç
olduğu yıllarda
dedem ve ninem
gemiyle silifke’ye
getirilmiş. babam
annemle burada
tanışmış, sonra biz
doğmuşuz. yani
biz de göçmüşüz!
***
artık
şehirlerarası
yolcu otobüslerinde
sigara içilmiyordu. ben de
silifke’ye tek gidecek
kadar büyümüştüm
***
otobüste
sigara
içilmiyordu
ama muavin
pencereleri açtığında
portakal ve mandalina
kokuları da gelmiyordu.
mersin yolu üzerinde sağlı
sollu mahalleler oluşmuştu
***
portakal
bahçelerinde
çalışmak üzere
doğu ve güneydoğu’dan
göçenler, kendilerine göre
gecekondulaşıp mahalle
oluşturuyorlardı. o güzelim
ağaçları kesip yerine
ev yapıyorlardı
***
bir
zamanlar
orman gibi
görünen
portakal ağaçları
şimdi villaların ve
apartmanların gölgesinde
süs bitkisi gibi duruyordu
***
dışarıdan
gelenler portakal
kokulu adana’nın
sonunu hazırlamıştı.
mersin’den silifke’ye
giderken de farklı değildi.
muz bahçelerinin yerinde
apartmanlar yükseliyordu.
***
yoldan
bakınca uçsuz
bucaksız görünen
deniz; yazlık evlerle
dev tatil köylerinin
kurbanı olmuştu
***
silifke’ye
giderken
adana ve mersin’in
dışarıdan gelenlerce
nasıl taş yığınlarına
dönüştürüldüğüne
tanık oluyorduk
***
aynı
kentten
göçenler,
aynı mahallede
buluşuyorlardı. yıllar
sonra mahallelerin adı
bile göçtükleri kentin adı
ile anılıyordu. nüfus arttıkça
hangimiz içerideydik, hangimiz
sonradan geldik anlaşılmıyordu
***
yıllar
sonra silifke’ye
gittiğimde çocukluğumun
sevinçle geçtiği sokaklarda
dışarıdan yeni gelmiş biri gibi
hissettim kendimi
***
dedemin
gemiyle
selanik’ten
gelip yerleştiği
taşucu bile artık
o eski taşucu değildi
***
savaş
yüzünden
ülkelerini terk
etmek zorunda kalan
suriyeliler kaldırımları
doldurmuş, işportacılık
yapıyorlardı
***
sanki!
suriyeliler
yıllar önce gelip
yerleşmiş edasında
rahat davranırken, ben
çocukluğumun geçtiği
taşucu’na dışarıdan biri
gibi bakıyordum!
***
dışarıdan
biri gibi!