can
kenarımda
bir yer…
***
omzum
ağrıyor!
***
ne
zaman
24 kasım
gelse…
***
omzuma
bir tabut
ağrısı düşüyor!
aklıma
mustafa
gümüşdamla…
***
öyle
böyle bir
ağrı değil bu!
yokluğu
her geçen gün
artan dost ağrısı!
***
çünkü
her geçen
gün gerçek
dostlarımız o
kadar azalıyor ki!
geriye müsveddeler
kalıyor, ne acı…
***
bir
anması
oluyor!
katılanlar
ailesi, sen, ben,
bizim oğlan!
ve soruyorum
‘nerede o kadar
yetiştirdiği insan’
***
yarın
gazeteci
mustafa
gümüşdamla’nın
ölüm yıldönümü!
***
yoktur
çok
insana
şiir yazmışlığım!
***
ama
ben
gümüşün
tabutunu
sırtladıktan sonra
oturup kederimden
ağlayarak şiir yazdım!
okuyalım:
***
sustu
yolların
dudağındaki
türkü!
***
gitti
kaldırımları
uyandıran
çocuk!
***
yağmur
ağladı
denizin
haberi yok!
***
bitti
gönül
sürgünündeki
yolculuk!
***
tükendi
kalemlerin
dilindeki
şarkı
***
yıkıldı
tüm aykırı
sözcüklerin
barkı
***
boynu
bükük kaldı
çizdiğin
sayfalar
***
direne
direne kırıldı
kalbinin
çarkı
***
babacan
bir gülüşün
vardı
derinden
***
sıcakta
güz rüzgarı
tadında
serinden
***
bir
dost yüzü
görünce
dolup taşardı
***
hem de
yüreğinin
en güzel
yerinden!
***
şimdi
hırçın
depremler
bıraktın bize
***
çığla
gelen
bir çığlık
yürüdü içimize
***
asi
günlerini
anıyoruz
kederle gamla
***
sözde
hüzün
gözde bir
gümüşdamla…
***
işte
böyle
dostlar…
sessizce geçip
gidiyor yıllar!
***
ama
gümüş!
can
kenarımda
hep göz yası
olarak kalacak
ıssız bir bahar!
***
gülüşüne
hasretle!