‘ve
kadınlar’
diyor nazım!
***
‘bizim
kadınlarımız
korkunç ve
mübarek elleri
***
ince
küçük
çeneleri
kocaman
gözleriyle
anamız
avradımız
yarimiz
***
ve
sanki hiç
yaşamamış
gibi ölen ve
soframızdaki
yeri
öküzümüzden
sonra gelen’ diyor!
***
‘kadın
sığınağı’ ile
ne kadar da
örtüşüyor
bu şiir!
***
bir
kadının
görmediği
belki adını bile
duymadığı
ama
çaresiz
kaldığında
yolunun düştüğü
ve tanımadıklarıyla
aynı havayı soluduğu
değişmeyen sığınak!
***
yeni
sezonda
adana devlet
tiyatrosu perdeyi
‘kadın sığınağı’
ile açtı!
***
oyun
örsle
çekiç
arasında
yoğrulan
kadınları
anlatıyor!
***
oyunda
hem
rüyada
hem de
dünyada
taşlanan
cezayir’i
görecektiniz!
***
ben
cezayir’in
yüzünde
yaşadım
kadınların
yoksunluğunu
ve yoksulluğunu!
***
cezayir’in
dilinden
duydum
kadınların
nasıl sahipsiz
bırakılıp, dini
duyguların nasıl
istismar edildiğini!
***
ve
dindar
müsveddesi
bir kocanın
nasıl
dışarıda cin
evinde hin
olduğunu!
***
kadınların
dil
verip
diyemediği
gerçekleri
haykırdı
cezayir!
***
sürekli
ruh travması
yaşayan cezayir
günümüzde şiddet
gören, sömürülen
dışlanıp öldürülen
kadınların bir
izdüşümüydü
aslında!
***
sema
öner
kelav gitmiş
yerine cezayir
gelmişti!
***
yani
bir rol
bu kadar mı
içten oynanır?
ve bir rol
böyle mi
yaşanır?
***
ve
oynarken
bir sanatçı
bu kadar mı
sürükler
seyircisini?
***
tomris
çetinel’in
yönettiği
oyunda elbette
tüm sanatçılar ve
diğer emeği geçenler
üzerine düşeni artısıyla
yaptı, yani ayakta
alkışı hak ettiler!
***
hani
adana
cumhuriyet
başsavcısı ömer
faruk yurdagül
tomris çetinel’e
çiçek verirken
duygulandığını
dile getirdi ya…
***
gerçekten de
kadın sığınağı
izmirli,
dudu kadın,
hatun, diyarbakırlı,
dernekçi nazan,
zeynep, deniz,
serap, güllü
ve fidan ile
duygulandırdı!
***
ama
cezayir
ağlattı!