gelip
yanıma
oturdu!
***
temiz
giyimli,
sakallı, kır
saçlı ve orta
yaşlarda biri!
***
daha
oturur
oturmaz
'ne olacak
bu memleketin
hali' demesin mi?
***
klimalı
belediye
otobüsüyle
işe giderken
doğrusu
insanın inesi
gelmiyor adana
sıcağında...
***
bir de
yanında
kafa dengi
birisi olursa
değme keyfine!
***
'ne
olacak?'
diye başlayıp
susmak olur mu?
meğerse çiftçiymiş
yanıma oturan adam!
ama zarar etmiş...
***
devletten
hibe desteği
ile inek alıp o
inekleri paraya
çevirenleri anlattı!
'ülkede hayvancılık
nasıl bitmesin?' dedi!
***
dönüm
dönüm arazi
gösterip, üzüm
fidanı desteği
alanların devleti
nasıl dolandırdığını
anlattı! anlattıkça
ağzım açık kaldı!
***
şimdi
'hac mevsimi
insanlar hacca
gidiyorlar' diye
konuyu değiştirdi!
***
değiştirmediği
tek şey...
insanların
'inançları üzerinden
haksızlık' yapmasıydı!
***
'ben de
hacca gittim
ama insanların
inançlı görünüp de
haksızlık yapmasına
yüreğim dayanmadı ve
çiftçiliği bıraktım' dedi
***
'veysel
karani gibi
yürek yangını
ile hacca giden
var mıdır?' diye
sordu!
***
'peygamberin
yaşayıp, secde
ettiği çadır kaç
yıldızlıydı?' diye
devam etti ve
yahudilerin çok
yıldızlı otellerinde
yatan hacıların çin
malı tespih ve seccade
ile dönmelerini eleştirdi!
***
sorun!
inandığı
gibi yaşayan
değil, toplumda
gördüğü gibi flu
dolaşanların, gerçek
iman edenlere verdiği
zarardı aslında!
***
bir
yolunu
bulup aldığı
hibeleri amacı
dışında kullanan
insanların hem ülkeye
hem de gerçek çiftçiye
ne kadar zarar verdiğini
anlatıyordu!
***
ona
göre;
devletin
verdiği hibeyi
iç edenle, hacca
sırf 'gitti desinler'
diye giden arasında
çok fark yoktu!
***
hani,
chp'li
adana
büyükşehir
belediye başkanı
zeydan karalar,'biz
yoktan var edemeyiz,
yoktan var etmek yüce
rabbimize mahsus' diye
tekir'de konuştu ya...
***
hani,
'bu ülkeye
yeni siyaset
dili gerekiyor.
özünde kardeşlik,
barış ve huzur olan,
ötekileştirmeyen hatta
muhalefet eden herkesi
terörist ilan etmeyen yani
hakaretten uzak bir dile
ihtiyacımız var' dedi ya...
***
hani,
parti
isimlerini
saydıktan
sonra, 'hep
birlikte bu ülkede
kardeşçe yaşamak
zorundayız. insanları
hiç kamplaştırmadan da
ekmeğimizi çoğaltabiliriz'
dedi ya...
***
işte,
belediye
otobüsündeki
orta yaşlı adamla
zeydan karalar'ın
düşüncesi aynıydı!
***
zeydan
karalar'ın
tekir'de
kullandığı
o dil aslında
halkın diliydi...
özlenen dil buydu!
***
yeter ki
emeğimizi
ekmeğimizi
alın terimizi ve
ne olursa olsun
inancımızı bir
çıkar uğruna
kirletmeyelim!
***
bakın
adana nasıl
kalkınıyor!