Boğaz tokluğuna çalışanlarla, Boğaz’daki yalısında göbeğini kaşıyanların savaşıdır bu yaşananlar. Vatan için alın teri dökenlerle, halkın üç kuruşunu cebinden sökenlerin ve dolar kulesiyle fotoğraf çektirenlerin savaşı. ***** Doğu’nun kar yüzlü çocukları ayakkabı bulamadıkları için okula terlikle gidip, ayağını sobada kuruturken, onlar gemi manzaralı villalarında paralarını kundura kutusunda uyutuyor. Buna rağmen bizim asgari ücretliler kendi hallerini unutup, kocası dünyayı üfürürken yakalanan kadın sanatçının gözü yaşlı haline üzülüyor. Ne günlere kaldık. ***** Biri, gecenin yarısında uyanıp teheccüdünü bile ölü gibi kılıyor, diğeri iki rekat farzını kılacağı bir Cuma’ya gidecek diye sağır sultana duyuruyor. Bir de sabah namazından sonra ısmarladığı bir tas çorbanın fotoğrafını çekip sağa sola gönderenler yok mu?. Neylersiniz!. ***** Boşuna yazmamış Tevfik Fikret, Han-ı Yağma şiirini… Ne diyor usta: Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini. Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini ***** Bu yüzden Türk edebiyatında Tevfik Fikret’in ayrı bir yeri vardır. Onurlu duruşu, dürüstlüğü ve güçlü kaleminin efsane haline gelmesi bundandır. Tevfik Fikret, hiçbir eserini internetten kopyalayıp kitap haline getirmemiştir. O, hiçbir zaman yola çıktığı arkadaşlarını yarı yolda bırakmamıştır. Bir koltuk uğruna satmamıştır. Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) ekolünde Halit Ziya, Cenap Şahabettin, İsmail Safa, Mehmet Rauf, Samipaşazade Sezai, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayip ve Hüseyin Siyret’e yamuk yapmamıştır. ***** Bu ünlü yazar, Aşiyan’daki evini de ihale artıklarıyla değil kendi parasıyla yaptırmıştır. Anlayana bu öyküsü de ders doludur: Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi’nde katip olarak işe başlayan Tevfik Fikret, kısa bir süre sonra geçtiği Maarif Mektubi Kalemi’nden bir yıl dolmadan istifa ederek ayrılmıştır. Yeterince çalışmadığını düşündüğünden iş deneyiminde hayal kırıklığına uğramıştır. Tevfik Fikret, istifası sırasında, gecikmiş maaşlarının ödenmesini maaşı hak etmediği gerekçesiyle ret etmiştir. Hatta, Hazine tarafından yine de kendisine topluca ödeme yapılınca tüm parayı Göçmenler Komisyonu’na bağışlamıştır. Bağışlamak büyüklüktendir. ***** Günümüzün büyükleri de vardır elbette. Bağışlananları bağışlayan kendine gelince dolarları ağuşlayan bağışçılar. Tevfik Fikret, egemen sınıfın bu bağışçılarını da şöyle tanımlıyor: Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var. Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar. Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar ***** Hepsini yazar da, sabah namazından sonra arkadaşlarına ısmarladığı bir tas çorbanın fotoğraflarını çekip sağa sola gönderenleri unutur mu Tevfik Fikret: Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak! Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! …Yarasın!