Silah kayışları urgandandı. Ayaklarında giyecek doğru dürüst bir postalları bile yoktu. Üstlerindeki kıyafetler yamalıydı. Atatürk’ün Afyon’a geleceğini duyunca ne yapacaklarını şaşırdılar. ‘Bizi böyle görürse Atamız ümitsizliğe düşebilir’ diye korkuyorlardı. Ve Atatürk Afyon Garı’na geldi. Emin adımlarla yürüyerek, kendini bekleyen askerlerin parlayan gözlerine baktı. ‘Merhaba asker’ dedi. ‘Sağol Paşam’ diye öyle bir yürekten haykırdılar ki, işte o ses; peşinden zaferi getirdi. ***** Şimdi son model silahlarımız var. Tanklarımız, toplarımız, tüfeklerimiz. Ve postalını ayak numarasına göre seçen askerlerimiz. Bir de giydikleri tertemiz kıyafetleri görseniz, o onurlu üniformanın içine girip tekrar askerlik yapmak istersiniz. ***** Ben pek televizyon seyretmem. Kitap okumaktan arta kalan zamanlarımda, saygın insanlardan oluşan ciddi bir tartışma programı görürsem izlerim. Haberlere de ara sıra göz attığım olur. Geçen gün televizyon kanallarını dolaşırken bir haber dikkatimi çekti. Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları, Çankaya Köşkü’nü ziyaret ediyorlardı. Paşaların nasıl karşılandıklarına ve koltukta nasıl oturduklarına baktım. Mutlaka izleyenleriniz vardır. Belki, emir komuta zincirine bağlı tüm komutanlar ve erler de görmüştür. Hatta yandaş kanallar sürekli yayınlamıştır paşaların nasıl oturduğunu göstermek için. ***** Bu görüntülerin ardından… Yedi düvele posta koyan Mustafa Kemal’i düşündüm. Büyük Taarruz öncesi Afyon Garı’na gelip ‘Merhaba asker’ diyen o sarı saçlı, mavi gözlü dehayı… Kayışları urgandan silahlarıyla ve sarsılmaz yürekleriyle ‘Sağol Paşam’ diyen yırtık postallı askerleri düşündüm. Çanakkale’de 275 kiloluk mermiyi sırtlayıp top kundağına yerleştiren Seyit Onbaşı’yı… Ve vatanın kurtuluşu için göğsünü şarapnellere siper eden yiğitleri… Ve sonra köşkteki manzarayı ***** Siz de düşünmüşsünüzdür. Özellikle paşaların koltukta nasıl oturduğunu gördükten sonra!