Geçenlerde Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri olan ‘Kürk Mantolu Madonna’’yı tekrar okuma fırsatı yakaladım.
Sabahattin Ali’nin askerdeyken, kolu çatlak halde dizinin üstünde yazdığı bu kitap sevdiği kadın Maria’dan 15-20 gün cevap alamadığından dolayı peşine düşmeden sadece uzaktan yargılayıp umutsuzluğa düşen Raif’i konu alıyor.
*****
Kitapta birçok yazı etkileyici ama sonlara yakın bir yazı beni daha çok etkiledi.
Şöyle yazıyordu; ‘İnsanlara kızmama imkan yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi?
İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkan yoktu; çünkü en inandığım, en güvendiğim insanda aldanmıştım. Başkalarına emniyet edebilir miydim?’
*****
Raif umutsuzluk içinde Maria’nın kendisini terk ettiğini düşünerek insanlardan kaçıyor. Aradan 10 sene geçiyor. Bu arada umutsuzluğu içinde bir deniz… Aşkı bir ceza oluyor… Uzunca bu anlar anlatılmış… Sonu ise büyük dram…
Daha sonra Raif Bey eve dönünce Maria’nın akrabası olan birini görüyor. Yanında da küçük bir çocuk… Konuşa konuşa Maria’nın durumunu öğreniyor.
*****
Aslında Maria artık yok ve akrabasının yanında olan kız çocuğu da onun çocuğu... Maria’nın Raif ile ayrılırken çok hasta ve hamile olduğu ortaya çıkıyor...
Raif Bey öğreniyor ki o vazgeçtiği uğruna umutsuzluğa düştüğü kadın ölmek üzere olmasına rağmen ölüm pahasına çocuğunu dünyaya getirmiş…
*****
Bu kitap bana şunu gösterdi; hayat çok kısa… İnsanları yargılamak çabalamadan bir şeylere inanmak çok kolay… Umutsuzluğa düşmek çok kolay… Sevgi zor bulunan, zor elde edilen bir duygu ve kolay kolay da vazgeçilmez..