Bugün 25 Kasım; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü..
Bugüne kadar kadın cinayetleri hakkında çokça yazı yazıldı, haber yapıldı..
Hatta bugün bile Kadıköy Tavşantepe metrosunda bir şahıs kadına bıçakla saldırdı.
Şahsın "yirmi ayrı suç kaydı" bulunuyor ve hala dışarıda elini kolunu sallayarak gezebiliyor, bir kadına bıçak çekebiliyor.. Ne diyeceğimizi ne yazacağımızı şaşırdık..
Artık buna müdahale edin ve kadınların can güvenliğini tehlikeye atan böyle şahısların elini kolunu sallayarak dışarıda gezmesine müsaade etmeyin!
Daha önceden verilen mücadeleler gibi bugün de bu konuyla alakalı tekrar farkındalık oluşturulmaya çalışılıyor. Ne kadar yeterli olur orası muamma tabii...
**
Bugün; 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen gündür.
Bugünün kökeni Dominik'te Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden üç kız kardeşe dayanır.
Patria, Minerva ve Maria Teresa kardeşler, diktatörlüğe karşı Dominik'te yaşayan halkların eşit bir şekilde yaşamaları için mücadele ettiler. Tabii ki her karşı çıkana yapıldığı gibi üç kız kardeş de diktatörlük polisleri tarafından vahşice katledildiler. Ölümlerine ise trafik kazası süsü verildi. Ancak onların verdiği yaşam mücadelesinin ateşi sönmedi. Ölümlerinden bir yıl sonra diktatör Turijillo halk tarafından devrildi.
Üç kız kardeşin ölümlerinden 21 yıl sonra 1981’de onların anısını ve mücadelesini yaşatmak adına Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü ilan edildi.
***
Dünya Sağlık Örgütü'nün 2013 yılındaki raporuna göre dünyadaki kadınların %35'i şiddete maruz kalırken, Türkiye'deki oran 2008 yılında yapılan araştırmaya göre %39’dur.
21. yüzyılda kadınların hala şiddete maruz kalmaları ve bununla mücadele etmeleri ne kadar trajik değil mi?
Şiddet uygulayanlar da bir anne evladıyken yine bir anneye,bir anne'nin evladına şiddet uyguluyabiliyor..
Şiddeti gören kadınlar olsa da en çok etkilenenler çocuklar oluyor maalesef ki..
Şiddet içinde büyüyen ve bu duruma maruz kalan çocuklarda ise ilerleyen yaşlarda kaygı bozuklukları, korkular, yeme ve uyku bozuklukları görülmeye başlanabiliyor. Ayrıca benlik saygısının düşmesi, çaresizlik, şiddete başvurarak istediğini yaptırabilmeyi öğrenerek büyüdüklerinde de aynı davranışı gösterme potansiyelleri artıyor. Şiddet gösterme eylemi de böylelikle bir kısır döngüye giriyor.
***
Kadına şiddetten bahsediyoruz lakin şiddet yalnızca fiziksel midir?
Tabi ki hayır! Kadına şiddetin çeşitleri de vardır. İlla fiziksel olmaz.
Psikolojik şiddette kadının ruh sağlığını etkileyerek büyük yaralara yol açabilir. Şiddetin fiziksel ve psikolojik boyutlarının yanı sıra bir de cinsel ve ekonomik şiddet boyutu var. Bu da hem toplumsal hem bireysel bir sorundur. Şiddet gören kadın kendini evinde güvende hissetmesi gerekirken bile tehdit altında hissederek çevresiyle de paylaşmaya korkunca sosyal ortamdan uzaklaşarak iyice depresif bir ruh haline bürünür. Sosyal çevresinden uzaklaşarak kalabalık ortamlara girmekten çekinmeye başlar ve bir süre sonra da kişide öğrenilmiş çaresizlik ortaya çıkmaya başlar. Korkan kadın ise yardım istemekten çekinir. Halbuki yolun başındayken yardım eli uzatılsa, bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiği hususunda kadınlarımıza bilgi verilse belki bunun önüne geçilebilir.
***
Kadın şiddet gördüğü zaman en çok korku, suçluluk, değersizlik, huzursuzluk gibi duygular yaşar. Şiddet eğer fiziksel darbe ise kimi zaman ölümle sonuçlanır kimi zaman da kişiyi en ağır darbeyle yaralayarak hayatına kalıcı hasarlar bırakabilir.Aynı zamanda depresyon, kendine zarar verme davranışı, anksiyete bozukluğu, alkol veya madde bağımlılığı, travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok psikolojik durumlar ortaya çıkarmaktadır. Kişi bu noktaya gelmeden önce harekete geçerek yardım kuruluşlarına veya polise başvurarak kendi güvenliğini sağlamanın yanı sıra hem psikiyatrik hem psikolojik tedavi desteği alması yaşamını tekrar kurabilmesi açısından son derece önem taşır.
En çok şiddet gören kadınların durumlarına baktığımız zaman ortaya şu sonuçlar çıkıyor:
Az eğitim görmüş veya hiç eğitim görmemiş, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan, daha az sosyal destek gören, ekonomik olarak kocasına bağımlı ya da kocasından daha fazla kazanan, ebeveynleri tarafından şiddet görmüş kadınların şiddete uğrama oranının daha fazla olduğu bir gerçektir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu’na bilgi verdi. Bakan Yanık, “2014 yılında kolluk birimlerine başvuru dünya ortalamasının üstünde.Türkiye’de şiddet gören kadınların yüzde 64'ü polise, yüzde 45’i aile mahkemesine, yüzde 36'ı sağlık kuruluşlarına başvuru oranı var. Kadın cinayetlerine baktığımızda 2009’da 172 iken, 2010'da 165, 2011’de 155, 2012’de 151, 2013’te 175, 2014’te 282 cinayet gerçekleşmiş.Tedbir kararı varken öldürülmüş kadın sayısı 45. 2020 yılında 235 kadın tedbir kararı yokken, 32 tedbir kararı varken; 2021 yılında 85 kadın tedbir kararı yokken, 10 kadın tedbir kararı olmasına rağmen öldürüldü" diye konuştu.