İletişimsiz kalmak zor. Ne elem verir insana ezbere bildiklerini karşıya aktaramamak.Biliriz çoğu zaman dillendirmek işe yaramaz.Beyhudedir geriye kalan çabalar.
Çoğu kez duygularımızı dillendirmeden belki de sayarak geçiririz.Fikirlerimiz diğerleri tarafından benimsenmez,önemsenmez diye kendi kabuğumuza çekilir yalnızlık deryasına dalarız.
Peki ya bize anlatılanlar? Ya karşı tarafa da aynı duygular hakimse..Kalbin inanmadığı,aklın mühründen geçmeyen nasıl dile ulaşır ki?Prangalarımızdan kurtulup sözcükleri aktarma zamanı değil mi şimdi?Peki neden biz prangalarımızdan kurtulmak yerine onlara daha çok sarılıyoruz.Kimden korkuyoruz da cümlelerimizi dilimizden dışarı vuramıyoruz? İçimizde ki meyus duygulara hapsolmuş gibi ömrümüzü müebbete sürükleyip duruyoruz.Ruhumuzu güzelliklere kapatmış,ölümü bekleyen hasta misali bekliyoruz bizde.Kabuğumuza çekilip kendimizi dış dünyadan soyutlayarak kendimize eziyet ediyoruz sadece .Kelimelerin yetmediği yerde al eline kalemi.Dök içindekileri satırlara.Satırlarda sadrına işlensin yazdıkların.Yazdıkça açılır yollar,kıyıya vuran sert dalgalar yerini dinginliğe bırakır.Artık rüzgarla nasıl baş edeceğini öğrenirsin..
Kelimelerle savaşın başlamıştır artık.Yazdıkça,içindekileri kaleme döktükçe yükün hafiflemiştir.Ruhunun sızısını kaleme dökerek dindirip, içini feraha erdirmişsindir.
Yaz Dostum! Yaz ki içindekileri kalemin mürekkebiyle satırlara dök.